matesis
dedas

Heykeltraş İsmet Yedikardeş gözüyle UCUBE

Ucube tartışmaları devam ederken sanatçılar bu konuda ne düşünüyor merak ettik. Heykeltraş İsmet Yedikardeş'e merak edilenleri sorduk.
  • 01.05.2011 16:49
Heykeltraş İsmet Yedikardeş gözüyle UCUBE
Bir Peygamber torunu olan İsmet Yedikardeş, Hz. Hüseyin'in soyundan. Tipik bir Mardinli. Türkçe'yi ilkokulda öğrenen Yedikardeş'in ana dili ise Arapça. Üniversite Eğitimi sırasında ise İngilizce ve Almanca öğrenmiş... Kürtçeyi ise Çömlekçi olan bababsının müşterilerinden öğrenmiş. Mardin'li olması hasebiyle de bir kaç kelime süryanice biliyor... Sanatını ise babasının yanında çömlek yaparak edinmiş. Önce İstanbul Üniversitesi'nde Arkeoloji bölümünde sonra da 1972 yılında Stuttgart Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde seramik ve heykel bölümünde eğitimini tamamlamış ve anavatana geri dönmüş "Mardin Medeniyetler Kapısı" adını verdiği resimlerinden dolayı Mardin ressamı olarak tanınan İsmet Yedikardeş ile Başbakan Erdoğan'ın 'ucube' olarak nitelendirdiği Kars'taki İnsanlık Anıtı üzerine konuştuk merak ettiğiniz soruları sorduk... İşte Kendini anlatmayı, “fazla alan kaplamayı” sevmeyen biri olan İsmet Bey’le olan keyifli sohbetimiz ... İşte UCUBE tartışmasına sanatçı gözüyle bir bakış… -Başbakanın yıkılmasını istediği heykelin yıkımına başlandı.Gerçekten de bu söylendiği gibi sanata bir saygısızlık mı? Öncelikle şunu söylemek isterim ki; bu durum bir heykelin yıkılmasından ziyade yerinden kaldırılması işlemidir.Aslında bu heykel gerek yeri gerekse yapısı itibariyle arkeologların, şehir planlamacılarının, kültür tarihçilerinin görüşlerinin ve mutlaka topluma açık olduğundan dolayı da toplumun ilgi, beğeni ve duyarlılığının dikkate alınmasından sonra konulsaydı bu sorunlar ve tartışmalar yaşanmayacaktı.Dolayısıyla bu heykelin kaldırılması konusunu, nasıl bir süreç içinde oraya konulduğundan başlayarak analiz etmek ve değerlendirmek gerekmektedir.Ayrıca prensip olarak şunu söylemek isterimki; sanat adı altında ortaya konan her şey herkes tarafından mutlaka beğenilmeli, tartışılmamalı, eleştirilmemeli tarzındaki bir anlayış, sanatı tabu haline getirmek olur ki bu tutum sanatın ruhuna tamamen aykırıdır. -Sizin eseriniz olsaydı ne düşünürdünüz? Ben topluma açık bir eser yapacak olsam öncelikle yeri konusunda arkeologların, şehir planlamacıların görüşlerini öncelikle dikkate alırım.Ardından toplumun beğeni be beklentileri ile kendi estetik zevkim ve tarzım arasında bir paralellik olmadığını değerlendiririm.Bu değerlendirme sonucunda bir paralellik göremezsem topluma açık olacak olan bir eser siparişini kabul etmem ve yapmam.Eğer kabul edersem de toplumun estetik beğenisini, beklentilerini dikkate almak gerektiğine inanırım.Bir sanatçı yapacağı eserler konusunda toplumun tümünün beğenisini almak zorunda olmadığı gibi, yaptığı eserleri topluma dayatmak hakkı da yoktur.Sanatçının istediği eseri istediği tarzda yapma hakkı olduğu gibi fertlerin ve toplumlarında beğenmeyebilme ve eleştirme hakkı da vardır.Ancak bir sanatçı bir toplumda açık havada sergilenecek bir eser konusunda çeşitli hassasiyetleri ve duyarlılıkları- değerleri dikkate alması topluma duyulması gereken saygının ve iletişim sanatının bir gereğidir.Ben bir sanatçı olarak toplumun beğenisine sunduğum bir eserimin takdir ve kabul görmesi kadar eleştirilmesini ve beğenilmemesini de anlayışla karşılar ve saygı duyarım . Burada sanatçı eserini sahiplenir ancak kendi estetik zevkini topluma dayatmaz. -BENİM ESERİM OLSA KALDIRILMASINI KENDİM TEKLİF EDERDİM- -Bir sanatçı olarak siz o heykeli nasıl buldunuz. Anlamlı mı idi? Ben bir sanatçıyım, sanat eleştirmeni değilim.Ancak öncelikle şunu belirtmeliyim ki heykelin dikildiği yer anıtsal ve korunması gereken tarihi bir yerdir.Ve bu nedenle o heykelin oraya yapılmış olması tamamıyla hatadır.Ayrıca heykelin toplumun, Kars halkının genelinde yeterli beğeniyi görmediği de anlaşılıyor.Ben o heykelin sanatçısı olsaydım böyle bir durum karşısında heykelin kaldırılmasını kendim teklif ederdim.Ayrıca benim daha farklı bir anlam ve estetik zevkim olduğunu ifade etmeliyim. -Bazı gazeteler infaz olarak değerlendirdi. Sizde böyle görüyor musunuz? Bir sanatsal eserin anıt olarak bir yere konmasını zafer buna karşılık kaldırılmasını da infaz gibi kavramlarla değerlendirmek meseleyi çatışma ve kutuplaşma zeminine çekmek olur.Böyle değerlendirmeleri bilgi ve anlayış eksikliği ve diyalogsuzluk olarak görüyorum. -AVRUPA’DA TOPLUMUN DUYARLILIKLARI DİKKATE ALINIR- -Dikilmiş bir heykel sonradan yıkılabilir veya kaldırılabilir mi? Avrupa’da veya medeni ülkelerde böyle şeyler olmuş mudur? Açık havada topluma açık olan sanat eserleri eğer toplumun genel ve yoğun eleştirisine muhatap olduklarında tabiî ki yerlerinden kaldırılabilir veya yeri değiştirilebilir. Aksi bir tutum sanat eserini tabu haline getirmek olur. Avrupa’da halka açık sergilenen bu tür eserler toplumun görüşü-duyarlılıkları dikkate alınarak bir konsensüsle konulduğu gibi , oluşacak bir eleştiri de o heykelin kaldırılmasına sebep olabilir.Bu tür anıtların kaderi toplumun kabulünün-onayının devamına bağlıdır.Örneğin Amerika’daki özgürlük heykeli insanların beğenisini kazanmış ve hala da beğenilmeye devam etmektedir. -Batıda bir meydana dikilecek heykel nasıl seçiliyor, kimler karar veriyor? Öncelikle yer konusunda ilgili uzmanlar (arkeologlar,şehir planlamacılar, psikolog,pedagog, kimyager ) bir ön inceleme ve değerlendirme yapar.Bu değerlendirmeler bölgenin yerel yöneticileri tarafından dikkate alınır.Ardından konu ve amaç belirlenerek sanatçılara teklifte bulunulur. Yarışma açılır ve alternatifler halka sunulur.Halkın beğenisi ve yönünde de karar verilir. Batıda bu tür tasarruflar demokratik yollarla gerçekleştirilir. -Tepkiler siyasi mi? Yoksa sanat için mi yapılıyor ? Maalesef Türkiye’de sanat eleştirisi siyasi ve ideolojik kamplaşma ve kutuplaşmanın malzemesi oluyor.Halbuki sanat estetik felsefesi ve estetik değerler zemininde tartışılmalıdır.Nasıl ki dinin ve ordunun siyasete alet edilmesini yanlış buluyorsak sanatında siyasete alet edilmesi kesinlikle yanlış bir tutumdur.Ben Başbakanın tepkisini siyasi bir tepki olarak görmüyorum.Başbakan sanatsever Kars halkının bu heykeli estetik bulmamasını dile getirmiştir.Yoksa ne o heykelin sanatçısına ne de sanata karşı bir insan değildir.Ayrıca seçilen yer tamamen yanlıştır.Ve bu, yanlış ifade edilmiştir. -Peki bu eserin yıkılması yerine eserin sahibine verilemez miydi? Bu tamamen sanatçı ile belediye arasındaki anlaşmaya bağlı hukuki bir meseledir.Zaten heykel yıkılmamış, yerinden kaldırılmıştır.Eğer anlaşmada sanatçıya verilmesiyle ilgili bir madde varsa gereği yapılmalıdır.Bu tür açık hava heykelleri ile ilgili sanatçıyla açık ve hukuki açıdan net anlaşmalar yapılmalı ve uyulmalıdır. -ÇİRKİN, KORKUNÇ GİBİ İNCİTİCİ KAVRAMLAR KULLANILMAMALI- -Söz konusu heykel The Ekonomist dergisinde yer buldu.Dergi “iki büyük ve çirkin taş blok” diye başlık attı.Ama bunun yanı sıra Türkiye’ye verdi veriştirdi. Siz bir sanatçı olarak baktığınızda kafası büyük 30 metrelik korkunç bir heykel diyebilirmisiniz? Gerek Batıda gerekse ülkemizde herkesin ve her kesimin bu heykeli değerlendirme ve eleştirme hakkı vardır.Batının eleştirisi bizim için kabul edilmesi gereken bir ölçü olmadığı gibi beğenisi de bir ölçü olamaz.Benim tavsiyem bu heykelin sanatsal eleştirisinin sanata ve estetik temele dayanarak yapılmasıdır.Bu eleştirininde çirkin,korkunç gibi sert ve incitici kavramlar kullanılmadan yapılmasıdır. -Sizce bir insanlık anıtı nasıl olmalı ve neyi ifade etmelidir? Bir insanlık anıtı evrensel insanlık değerlerine işaret eden , kutuplaşmayı değil birleştirmeyi, çatışmayı değil uzlaşmayı, intikam ve hesaplaşmayı değil affetmeyi ve hoşgörmeyi öne çıkaran ,vurgulayan bir anlam taşımalıdır.Anlam ve şekil birbirini çağrıştırmalı ve desteklemelidir. Ayrılıklara değil birliğe, geçmişteki olumsuzluklardan ziyade gelecekteki ideale işaret etmelidir. Bu anlamda sanatçılar toplumun bilge vicdan sahipleri olarak toplumsal barışa, birliğe ve iletişime-empatiye zemin teşkil edecek eserler yapmalıdırlar. -Bir sanat eserini yaparken sanatçıya müdahele edilebilir mi? Sanatçıya müdahele etmek sanatın ruhuna tamamen aykırı bir tavırdır.Hatta öyleki sanatçı kendi egosunun müdahelesine bile izin vermemelidir.Sanat eseri sanatçının bilgeliğinden ve ruhundan süzülmelidir.Kişisel ihtiraslar, arzular, menfaat veya şöhret arzusu müdahil olmamalıdır.Sanatçı sanatının konusunu ve içeriğini özgür irade, idrak, hissiyat ve hayal gücüne göre şekillendirmelidir. Ancak topluma açık alan anıt niteliğindeki eserler konusunda sanatçı; toplumun değerlerini ve estetik-kültürel duyarlılıkları dikkate almayacaksa ve bunu kendine bir müdahele olarak değerlendirecekse böyle bir eseri yapmaya soyunmamalıdır.Bir insana elbise dikecek olan terzinin; muhatabının ölçülerini dikkate alması gerekli ve doğaldır.Aynen bunun gibi bir sanatçı da topluma bir eser yapıyorsa o toplumun estetik-kültürel-sosyal ölçülerini dikkate almalıdır. -BAŞBAKAN SANATI VE SANATÇIYI SEVİYOR- -Sanat özneldir.Başbakanın da bu heykele karşı olan tutumu öznel olamaz mı? Günümüz sanat eserleri öznel olduğu gibi, bu sanat eserleri karşısındaki her insanın tutumu da doğal olarak özneldir.Ancak ben Başbakanın bu heykel konusundaki tutumunu toplumun geniş kesiminin duyarlılığını seslendirmek olarak değerlendiriyorum.Başbakanın tiyatro, müzik, sinema sanatçılarıyla, yazarlar ve kültür adamlarıyla yaptığı toplantılar, onların görüşlerini önemsemesi ve değerlendirmesi onun sanata ve sanatçıya olan olumlu bakış açısını göstermektedir. -Peki buna misilleme olarak bazı kesimler bir takım çalışmalarda bulundu, heykeli minarelere yerleştirmek gibi, buna bakışınız nedir? Evet. Bu tartışmaların arkasında açılan bir sergide cami, örtünme gibi toplumun genelinin kutsal gördüğü dini kavramların; değerlerin küçümseyici ve alaycı bir üslupla ele alınması çok yanlış olup, gerilimi arttıran tavırlardır. Bu gibi tavırlar aslında varolmayan din-sanat karşıtlığını körükleyen tutumlardır.Bizim geleneğimizde din ve sanat birbirini besleyen ve koruyan bir işlev görmüştür.Ancak bazı sanatçıların dini ve dini değerleri seviyesiz bir şekilde eleştirmeleri dini hassasiyeti olan insanların sanata ve sanatçılara şüpheyle bakmalarına sebep olabilmektedir.Dileğim muhafazakar ve mütedeyyin insanların sanata ve sanatçıya olan saygısı kadar sanatçıların da toplumun dini-kutsal değerlerine saygılı olmasıdır.

Yorum Yaz