matesis
dedas

Turan Bozkurt kimdir? Turan Bozkurt kitapları ve sözleri

yazar Turan Bozkurt hayatı araştırılıyor. Peki Turan Bozkurt kimdir? Turan Bozkurt aslen nerelidir? Turan Bozkurt ne zaman, nerede doğdu? Turan Bozkurt hayatta mı? İşte Turan Bozkurt hayatı...
  • 15.07.2022 21:00
Turan Bozkurt kimdir? Turan Bozkurt kitapları ve sözleri
yazar Turan Bozkurt edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Turan Bozkurt hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Turan Bozkurt hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Turan Bozkurt hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri:

Turan Bozkurt kimdir?

Turan Bozkurt Kitapları - Eserleri

  • Sevgi ve Aşk Çağlayanı Yunus Emre
  • Hünkar Hacı Bektaşi Veli
  • Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar
  • Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi
  • Gönüller Sultanı Mevlana
  • Atatürk’ün Doğu Politikası ve Kürt İsyanları
  • Belgelerle Dersim Gerçeği
  • Atatürk'ün İslama Hizmetleri
  • Hoca Ahmet Yesevi
  • Mevlana Celaleddin Rumi

Turan Bozkurt Alıntıları - Sözleri

  • Bir gömlek derdine düşeceksin ama belki o gömlek kefen olacaktır sana (Mevlana Celaleddin Rumi)
  • Hangi yana doğru yatarsa yatsın, dikenli yastığı olan biri rahat eder mi? (Gönüller Sultanı Mevlana)
  • Gam köşesinde biz ve gözyaşı, Gözyaşımızın üzerinde yüzlerce değirmen kur. (Mevlana Celaleddin Rumi)
  • "Resim, ressama, beni kusurlu yaptın diye söz mü söyleyebilir?.." (Gönüller Sultanı Mevlana)
  • Hünerli bilgili kişi iyidir. Ama unutma, İblis de cinlerin en âlimi idi. Bilgili diye insanlara çok da tapma. (Gönüller Sultanı Mevlana)
  • "Bu tarafta ağzını yumdun mu o tarafta aç. Zira senin hây hûyun, mekânsızlık âleminin fezasındadır." (Mevlana Celaleddin Rumi)
  • Akşamdan sabaha kadar sevda dalgasıyız ve yapayalnızız. (Mevlana Celaleddin Rumi)
  • Aşk insandaki gönül denen cevherin hâkimiyeti olayıdır. (Hünkar Hacı Bektaşi Veli)
  • Türk, Kur'an'ın arkasından koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor (Atatürk'ün İslama Hizmetleri)
  • Anadolu Müslümanlarının öncülerinden biri olan Hacı Bektaşi Veli, 13.Yüzyıl'da Anadolu'da yaşamış tasavvuf büyüklerinden biridir. Anadolu'nun Türkleşmesinde mühim rol oynayanlardan biri olan Hacı Bektaşi Veli, o günden günümüze kadar Türk halkı tarafından sevilen ve sayılan biri olarak varlığını sürdürmüştür. (Hünkar Hacı Bektaşi Veli)
  • Sabiha Gökçen Atatürk ve bir Anadolu kadını arasında geçen hâdiseyi de hatıralarında böyle aktarmaktadır: Gazi Çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladık. Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu. - Merhaba nine. Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle: - Merhaba dedi. Nereden gelip nereye gidiyorsun? - Kadın şöyle bir duralayıp, - Neden sordun ki, dedi. Buraların sabısı mısın? Yoksa bekçisi mi? Paşa gülümsedi. - Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin? Kadın başını salladı. - Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetiştiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim. - Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni! - Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da... Benim iki oğlum gâvur harbinde şehit düştü. Memleketi gâvurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip muhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı. Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte akşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyorum bey. - Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadının birden yüzü sertleşti. - Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteye bilirim ki... O bizim vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden gurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gâvur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver. Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek şöyle dedi: "Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır. Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu. Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor. Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri vardı. Bunu Atatürk'e uzattı ve şöyle dedi: - Tek ineğimin sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm. Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik. Atatürk oradakilere şu emri verdi: - Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun. (Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar)
  • Atatürk'ü yanlış tanıtmaya uğraşıyorlar. ' Atatürk dinsiz' diyorlar. Atatürk hiçbir zaman dinsiz değildi. Dinine düşkün bir insandı. Ezan sesini çok severdi. Daima Çankaya Köşkü'ne hoca getirtir, dinler, dinin Allah ile kul arasında olduğunu daima söylerdi. - Manevi kızı ÜLKÜ ADATEPE (Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar)
  • “Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilirsiniz ki çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatmışlardır. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir.” (Atatürk'ün İslama Hizmetleri)
  • Kadın, bir adımını ileri atarak yazı masasının önüne geldi ve bir elini, masa üzerindeki, haritanın sarkan bir köşesine koydu. Eli, sanki Erzurum dağlarının karı gibi öylesine beyazdı. Kahverengi gözleri vardı ve ışık, siyah bir eşarp ile sarılı başını biraz aydınlatıyordu. -Ben Gazi Hazretleri'ni arıyorum. Atatürk ayağa kalktı. - Benim. Kadın başını eğdi. - Biliyorum. - Siz kimsiniz? - Ben Latife. - Memnun oldum. Nasıl buraya gelip içeri girdiniz? - Sizin emir eriniz dışarıda uyuya kalmıştı, ben de fırsatı kaçırmadım. Kısa bir sessizlikten sonra Mustafa Kemal, kamçı gibi şakırdayan sabırsız ve karşı koyulması imkânsız bir ses tonu ile sordu. - Ne istiyorsunuz? Kadın kendini beğenmiş bir tavırla cevap verdi. - Evimi emrinize tahsis etmek istiyorum Şehrin öte yanında deniz kenarında bir köşküm var. Annem, babam Fransa'da olduklarından dolayı çok boş odamız bulunuyor. Siz oraya yerleşeceksiniz... Sanki emir verir gibi konuşarak etrafına bakındı ve şöyle devam etti: - Bu yerde daha fazla kalamazsınız! Mustafa Kemal yeniden lâmbanın fitilini çevirdi ve yükselen lâmba ışığı birkaç saniye için de kızın yüzüne vurdu. İkisi arasındaki sessizliği sahilden gelen çığlık ve iki tüfek atışı bozdu. Başkan, beklenenden daha sakin ve daha ilgili bir ses tonu ile sordu: - Küçük hanım siz gerçekten kimsiniz? - Hakkınız var, benim kim olduğumu bilmek istersiniz. Bir casus veya serüven peşinde koşan biri miyim? Belki bir suikastçı da olabilirim. - Eğer sonuncusu ise o zaman dikkatini çekerim, tabancanı başıma çevir, çünkü göğsümde çelik yelek var. (Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar)
  • Yaşamı sırlarla dolu bir kadın. Öyle ki bu gün, mezarının nerede olduğu bile bilinmiyor. Kısa hayatının bilinen en önemli gerçeği ise tüm dünyanın hayran olduğu, Mustafa Kemal Atatürk'e duyduğu ve bu uğurda büyük acılara katlandığı tarifi zor aşkı. Henüz hayatının baharında, 27 yaşında tartışmalı bir şekilde ölen Fikriye Hanım'ın fırtınalı yaşamının üzerindeki sır perdesi bugünde gizemini koruyor. Araştırmacı Eriş Ülger, Ata'nın yaveri Salih Bozok'un anılarına dayanarak mezar yerinin Kuğulu Park'ta olduğunu söylemektedir. Fikrîye Hanım kitabının yazarı Fatih Bayhan ise Fikrîye Hanım'ın bugün üzerinde bankaların bulunduğu Ankara'nın Ulus semtindeki eski mezarlıkta yatmakta olduğunu belirtmiştir. Can Dündar ise bugün Ankara Etnografya Müzesi'nde Mustafa Kemal Atatürk'ün at üzerinde dev bir heykelinin yükseldiği yere defnedildiğini yazmıştır. (Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar)
  • GEL! YİNE GEL.NE OLURSAN OL,YİNE GEL,İSTER KAFİR,İSTER MECUSİ,İSTER PUTPEREST.YİNE GEL.YÜZ KERE TÖVBENİ BOZMUŞ OLSAN DA YİNE GEL.BİZİM DERGAHIMIZ,ÜMİTZİSLİK YERİ DEĞİLDİR. ALLAH(cc) RAHMAN VE RAHİM'DİR (Gönüller Sultanı Mevlana)
  • Aşk, etinden topuğuna kadar işlenmiş bir nasırdır. Ya canın acıya acıya adım atacaksın ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. Her iki yolda da tek bir gerçek olacak. Canın çok ama çok yanacak. (Mevlana Celaleddin Rumi)
  • Yan diyorum içime! Sadece sen yan ve dayan diyorum gönlüme! Herkes mutlu olsun. Sen dayan! Aşk dediğin ya Allah'tan gelmeli. Ya Allah için olmalı. Ya da Allah'a ulaştırmayı; yoksa yerle bir olmalı. (Mevlana Celaleddin Rumi)
  • Mustafa Kemal Paşa, çeşitli zamanlarda, özellikle sabahları Fikriye'yi yanına alarak yürüyüşe çıkar ve bu yürüyüşlerden çok hafiflemiş olarak dönerdi. Velhâsıl Fikrîye Ankara'nın çorağında açmış bir akgül gibiydi. Herkes onu görüyor, beğeniyor, fakat kimse koklamaya ve koparmaya cesaret edemeden, ona saygı ve sevgi ile bakıyordu. Savaş günlerinin bütün mahrumiyetlerine, tehlikelerine, heyecanlarına, fırtınalarına rağmen; Çankaya, Fikrîye Hanım'ın sayesinde hiç güneşsiz kalmadı! Ama, Türk ordularının İzmir'e varmasıyla birlikte, Fikrîye Hanım'ın Çankaya'sına kocaman bulutlar yığılmaya başlamış... Önce kadınsı bir sezgiyle İzmir'den kuşkulanmış; hele Latife Hanım'ın adı gazetelere geçince, Fikrîye Hanım'lı Çankaya, sofrasız akşamlar yaşamaya başlamış!. (Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar)
  • “ Ben size, gizli ve aleni, Allah’tan (cc) korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi, daima şehvetten kaçınmanızı, halkın eziyet ce cefasına dayanmanızı avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız tek olan Allah’a (cc) mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.” (Gönüller Sultanı Mevlana)

Yorum Yaz