tatlidede

Güneş Ayas kimdir? Güneş Ayas kitapları ve sözleri

Türk Yazar-Öğretim Üyesi Güneş Ayas hayatı araştırılıyor. Peki Güneş Ayas kimdir? Güneş Ayas aslen nerelidir? Güneş Ayas ne zaman, nerede doğdu? Güneş Ayas hayatta mı? İşte Güneş Ayas hayatı...
  • 23.01.2023 23:00
Güneş Ayas kimdir? Güneş Ayas kitapları ve sözleri
Türk Yazar-Öğretim Üyesi Güneş Ayas edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Güneş Ayas hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Güneş Ayas hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Güneş Ayas hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Onur Güneş Ayas

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri: 1981 Edirne

Güneş Ayas kimdir?

1981 yılında Edirne’de doğdu. 1999’da Edirne Anadolu Lisesi’nden,

2005’te İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitenin sosyoloji bölümünde tamamladı. Alâeddin Yavaşca, Arif Sami Toker ve Erol Sayan gibi büyük üstatların meşk halkasından yetişen Sinan Sipahi’den Türk müziği ve ud dersleri aldı. Üç yıl boyunca makam, usul ve klasik repertuar eğitimi aldığı Bakırköy Türk Musikisi Vakfı Konservatuarı’ndan 2010 yılında mezun oldu. Aynı yıl Dostoyevski’de Batı Sorunu: Rus Ruhu ve Evrensellik adlı kitabı yayımlandı. 2012 yılından beri Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde çalışıyor. Evli ve bir çocuk babası olan Güneş Ayas uzun yıllar boyunca çeşitli yayınevlerinde editör, yayın yönetmeni ve çevirmen olarak çalıştı. Kemal H. Karpat’ın daha önce Türkçe’de yayınlanmamış makalelerini altı kitap halinde derledi, çevirdi ve yayına hazırladı. Karpat külliyatının tamamlanması doğrultusundaki çalışmalarını sürdürüyor. Editörlüğünü yaptığı kitapların yanı sıra, sosyal bilimlerin farklı dallarında çok sayıda tercümesi yayımlandı. Bunlar arasında Aimé Césaire, Daniel Goffman, Virginia Aksan, Carter Findley, Arnaldo Momigliano, Werner Jaeger, Asin Palacios, George Gerbner, Arend Lijphardt gibi önemli sosyal bilimcilerin kitapları yer almaktadır. Ağırlıklı olarak tarihsel sosyoloji, Türk modernleşmesi ve müzik sosyolojisi alanlarında çalışmakta ve akademik çalışmalarını http://yildiz.academia.edu/OnurGüneşAyas adresinde paylaşmaktadır.

Güneş Ayas Kitapları - Eserleri

  • Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi
  • Müzik Sosyolojisi
  • Müzik Sosyolojisi
  • Müziği Boğan Gürültü
  • Musiki İnkılabının Sosyolojisi
  • Dostoyevski'de Batı Sorunu
  • Hangi Kuvayı Milliye

Güneş Ayas Alıntıları - Sözleri

  • Müzik, nereye ait olduğunuzu bildirmenin en kısa sembolik ifade tarzlarından biridir. (Müziği Boğan Gürültü)
  • hitler şöyle söylemişti: “benim için wagner tanrısaldır ve onun müziği benim dinimdir. onun kon­serlerine gitmek, başkalarının kiliseye gitmesiyle aynı şeydir benim için." (Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi)
  • alman ulusunu delirten hitler’in deliliği değil, hitler’i delirten alman ulusunun deliliğiydi. (Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi)
  • Bugün Çingene müziği, şehrin eğlence kültüründe halen makam müziğinin canlı bir şekilde yaşatıldığı önemli sahalardan biridir. (Müziği Boğan Gürültü)
  • Artık tek yapmamız gereken, bu adamı sahneden indirmek ve yerine aklıselim birini bulmaktır. Bunu halledince, dünya yine eski huzuruna ve normal haline dönecektir. (Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi)
  • o sürekli ve devamlı çalışmayı bilmez. gerçeği söyle­mek gerekirse çalışmayı bilmez. (Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi)
  • Kaba sazın ve mehter müziğinin temsil ettiği güç ve otorite gümbür gümbür davul zurnalarla meydanlarda sergilenir, incesazın temsil ettiği zerafet, yüksek eğitim seviyesi ve incelikse fasıl meclislerinin daha kapalı ortamlarında. (Müziği Boğan Gürültü)
  • Amerika’da yüksek müzik kültürünün inşa edilmesinin örgütsel-kurumsal temelini, 'yüksek' müziği ve onun zıddı olarak 'popüler' müziği tanımlayan ve bu sınıflandırmayı kurumsal hale getiren kültürel kapitalistler atmıştır. Bu kültürel kapitalistler kazançlarının bir kısmını bu "ayrımın kurumsallaşması" için yatırarak kendilerine kültürel sermaye toplarken, bir yandan da kitleleri, 'meşru' sanat alanından dışlamış ve bu dışlamayı meşrulaştırmışlardır. Di Maggio (1986) (Müzik Sosyolojisi)
  • almanya, hitler için tam olarak anne­sini; avusturya ise babasını simgeler. onun gözünde avusturya, tıpkı babası gibi yaşlanmakta olan, iç­ten içe çürüyen yorgun bir şeydir. bu yüzden hit­ler, babasına duyduğu bilinçdışı nefreti olduğu gibi avusturya’ya yöneltmiştir. (Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi)
  • Bir şarkıyı bizim için anlamlı kılan sadece sözleri olsaydı, onu dinlememiz bile gerekmezdi, albüm kapağından sözlerini okumamız yeterli olurdu. Hâlbuki çok iyi biliyoruz ki, bir müziğin bizim için çoğu zaman sözlerinin çok ötesinde anlamları vardır. Hiç beğenmediğimiz bir şiir bestelendiğinde ondan çok etkilenmemize karşın, çok beğendiğimiz bir şiirin bestesinden hiç etkilenmeyebiliriz. Sözsüz müziğe gelince işler daha da karmaşıklaşır. Örneğin, Beethoven dokuzuncu senfonisi Hitler tarafından arî ırkın mükemmelliğinin, Stalin ve Mao tarafından istikbalde yaratılacak komünist cennetin, Avrupa Birliği tarafından demokratik Avrupa’nın ortak değerlerinin, Süleyman Demirel tarafındansa “irtica”ya karşı “çağdaş Türkiye’nin” sembolü olarak kullanılabilmiştir. Hâlbuki bu kadar farklı anlamlar kazanabilen bu meşhur eserin notaları değişmeden kalmıştır. (Müzik Sosyolojisi)
  • Büyük bestecilerin eserlerine o ulvi anlamları verenler genellikle kendileri değil yorumcularıdır. (Müzik Sosyolojisi)
  • Wilde’a göre kitaplar konusunda ahlâka aykırılık diye bir şeyden söz edilemezdi. Bir kitabı değerlendirmede başvurulacak tek ölçüt onun iyi yazılıp yazılmadığıydı. Aynı görüş besteci Mussorgsky’nin dilinde şuna dönüşmekteydi: “sanatçının yasası kendisidir.” Bu anlayışla zanaat ahlâkı arasında tam bir karşıtlık vardı. Çünkü zanaatçıdan sadece zanaatının kurallarına değil belli ahlâk kurallarına da bağlı kalması, hatta bunlara hizmet etmesi beklenirdi. Sanatçı ise kendisine atfedilen “özgünlük” ve “yaratıcılık” vasfıyla önce sanatın kurallarından sonra da toplumun kurallarından azat edildi. Sanatçıyı zanaatçıdan ayıran ideal vasıfların temelinde özgürlük fikri vardı: 1. Özgünlük (geleneksel modelleri taklit etmekten özgürlük), 2. Esin (akıl ve kuralın talimatlarından özgürlük), 3. Hayal gücü (fanteziye konulan kısıtlamalardan özgürlük), 4. Yaratım (doğayı aynen taklitten özgürlük). (Müzik Sosyolojisi)
  • "Rûmîlik", Osmanlı'nın merkezî coğrafyasının kendine özgü şehir kültürünü özümsemiş kişilerin kimliğine işaret eder. (Müziği Boğan Gürültü)
  • Müzisyenlerin yaşadığı gerilim, para kazanmak ile sanat yapmak arasındadır. (Müzik Sosyolojisi)
  • "Sanatçı modern toplumda kaybedilen anlamın yaratıcısı olacaktı" (Müzik Sosyolojisi)
  • “edilgenlik ve eylemsizlik hayatın kendisine düş­mandır.” (Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi)
  • Modernleşme sürecinin geleneği zayıflattığı iddiası, ihtiyatla ele alınması gereken bir iddiadır. Bilhassa modernleşmenin yarattığı yeni teknik imkânlar, geleneğin muhafaza edilmesini, aktarılmasını, hatta sosyal tabanını genişletmesini kolaylaştıracak bir ortam sağlayabilir. Artan ulaşım, iletişim, okur-yazarlık ve dikey mobilizasyon imkânları çoğu zaman geleneksel formların daha ücra köşelere ve çok farklı sosyal kesimlere ulaşmasına ve böylelikle güçlenmesine yardım eder (Gusfield, 1967: 357-358). Söz gelimi radyo, plak, gramofon gibi imkânlar, klasik Türk müziği geleneğinin daha geniş bir sosyal tabana yayılmasında son derece etkili olmuştur. Modern iletişim araçları yokken sadece belli bir mekâna hapsolan yöresel türküler, radyo, televizyon ve albümler aracılığıyla çok geniş bir alana yayılmış, unutulmaya yüz tutmuş pek çok geleneksel tavır, ses kayıt teknolojileri ve modern nota sistemlerinin kullanılması sayesinde kayda alınarak yaşatılmıştır.. ..Batı notası, (*Batı tipi nota yazım usulleri) ne kadar geleneğe yabancı bir unsur olsa da, bu yönüyle geleneksel repertuarın unutulmaya yüz tuttuğu bir devirde imdada yetişmiştir. (Müzik Sosyolojisi)
  • Her şeyden önce Osmanlılar Batılılaşma sürecinde imparatorluklarını kaybederken Ruslar Batılılaşma sürecinde imparatorluklarını kurmuşlardır. Başka bir deyişle Ruslar Batılılaşmaya giriştiklerinde, feda etmeleri gereken parlak bir imparatorluk geçmişleri yoktu. Osmanlılar ise Batılılaşmaya niyet ettiklerinde, uzun süredir varlığını sürdüren yerleşmiş ve sınanmış kurum ve alışkanlıklara sahiptirler. (Müziği Boğan Gürültü)
  • "yaşamım ölümle sonuçlanmayacak, aksine öldüğümde yeniden başlayacak.” (Seçilmiş Diktatör: Adolf Hitler'in Psikanalizi)
  • "Sosyolojinin göreviyse 'kendilerinin toplumsal uzamın dışında olduğunu söyleyen insanların herkes gibi toplumsal dünyanın içinde yer aldıklarını hatırlatmaktır' " Bourdieu (Müzik Sosyolojisi)

Yorum Yaz