matesis
dedas

Selma Fındıklı kimdir? Selma Fındıklı kitapları ve sözleri

Yazar Selma Fındıklı hayatı araştırılıyor. Peki Selma Fındıklı kimdir? Selma Fındıklı aslen nerelidir? Selma Fındıklı ne zaman, nerede doğdu? Selma Fındıklı hayatta mı? İşte Selma Fındıklı hayatı... Selma Fındıklı yaşıyor mu? Selma Fındıklı ne zaman, nerede öldü?
  • 13.03.2022 04:00
Selma Fındıklı kimdir? Selma Fındıklı kitapları ve sözleri
Yazar Selma Fındıklı edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Selma Fındıklı hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Selma Fındıklı hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Selma Fındıklı hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 19 Kasım 1965

Doğum Yeri: Eskişehir

Ölüm Tarihi: 26 Nisan 2015

Ölüm Yeri:

Selma Fındıklı kimdir?

Selma Fındıklı, Eskişehir’de doğdu. Lise yıllarının sonuna kadar da bu kentte yaşadı. Daha sonra, Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 1986 yılından bu yana TRT Ankara Radyosu, Tiyatro Yayınları biriminde dramaturg olarak görevini sürdüren Selma Fındıklı yazmaya 1983 yılında, radyo oyunlarıyla başladı.

Bugüne dek, değişik türlerde otuzu aşkın oyunu yayınlandı. Yazarın, “Kurtuluş Düğünü” adlı oyunu, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü Edebi Kurulu’nca 2008’de repertuvara alındı. 1994 yılından başlayarak Nereye Yüreğim (roman, 1994); Loş Sokağın Kadınları (öyküler, 1995, Haldun Taner Ödülü 1996); Gözüm Yaşı Tuna Selidir Şimdi (roman, 1997); Ankara İstasyonu, (öyküler, 1997, İş Bankası Edebiyat Büyük Ödülü, 1998); Saray Meydanı’nda Son Gece (roman, 1999); Gümüşlü Martı (roman, 2001); Gecenin Yalnızlığında (roman, 2002); Kum Gülü (roman, 2004); İmbatta Karanfil Kokusu (öykü, 2006, Sait Faik Hikâye Armağanı 2007); Vardar Rüzgârı (roman, 2009) adlı kitapları okurlarıyla buluştu.

Selma Fındıklı Kitapları - Eserleri

  • Loş Sokağın Kadınları - Ankara İstasyonu
  • İmbatta Karanfil Kokusu
  • Gümüşlü Martı
  • Nereye Yüreğim
  • Kum Gülü
  • Tütün İskelesi'nde Bir Köhne Vapur
  • Saray Meydanı'nda Son Gece
  • Gözüm Yaşı Tuna Selidir Şimdi
  • Gecenin Yalnızlığında
  • Vardar Rüzgarı
  • Ankara İstasyonu

Selma Fındıklı Alıntıları - Sözleri

  • Nesim-i Nevbahar nevazişkardır, nevair-i nevazil nisyan olunmasa. ( İlkbaharın rüzgarı okşayıcıdır, nezle ateşleri unutulmasa) (Kum Gülü)
  • Gecenin yalnızlığında canım, ben bir kelebek gibiyim Sen bilmiyorsun ey efendim, sen bilmiyorsun Ey ruhum sen bilmiyorsun, sevdiğim sen bilmiyorsun. (Gecenin Yalnızlığında)
  • Gözlerini açarak: -Ama evlendi, diyor. Hiç umursamazmış görünerek karşılık veriyorum: -Her evlenen mutlu olur diye bir koşul mu var? Karasızlıkla bakıyor yüzüme.. Sonra omuz silkiyor.. -Bilmem.. Yoktur belki.. Ama evlendi yine de.. Beni unuttuğunu gösterir bu. (Loş Sokağın Kadınları - Ankara İstasyonu)
  • O kadar çok acı var ki şu dünyada...Yufka bir yürek, kırılgan bir ruhla katlanılamaz buna çocuğum. (Loş Sokağın Kadınları - Ankara İstasyonu)
  • Sarıl bana anne...Korkuyorum...Karanlıktan korkuyorum.. Sarılıyormuş annesi...Sonra ışıkları yakıyormuş...Bir yandan da avutuyormuş daha eli duvardaki düğmeye yetişmeyen küçük kızını: _Akşamdan korkulur mu hiç? Akşam demek, sabahın habercisi demek.. Hava kararmalı ki, uykuya dalan güneş sabah yeniden doğsun.." -Ben korkuyorum.. Sevmiyorum akşamı ..Yalnız kalmayı da sevmiyorum.. -O zaman bir daha, bir daha sarılıyormuş annesi. -Yalnız değilsin sen.. Ben varım.. Babanı yitirdik ama ikimiz baş bayız bu çatının altında. (Loş Sokağın Kadınları - Ankara İstasyonu)
  • Bildiğim tek şey, dünyaya hükmeden kişilerin pek uzun olmadığı. (Gecenin Yalnızlığında)
  • Gökyüzüne çevirdim gözlerimi: Pembe bulutların arası yavaş yavaş mavileşmekteydi. Her renk ayrı titreşimler yaratıyordu içimde. Nağmeler de o titreşen dallara konmuş, hiç durmadan yer değiştiren kuşlar gibiydi. Biri öbürünü itip başa geçmek istiyor, daha ötelerden koşup gelen bir başkası da onu düşürüyordu. Sözler de öylesine değişkendi. Üstelik, çırağının hüner kazanmakta çabuk davranmasını isteyen huysuz ustaların sabırsızlığı vardı hepsinde. Bir nakış beste yakışır bize, diyorlardı. Hele sıraya diz cümlemizi. (Gecenin Yalnızlığında)
  • Yanlarında kalabildiğim dakikalar içinde kulağıma pek hoş gelen sözcükleri duyacağım yine. Jöntürkler..Meşrutiyer..Meclis-i Mebusan..İttihat ve Terakki..Resneli Niyazi Bey..Ali Süavi..Prens Sabahaddin..Gazeteler..Cemiyetler..Sadrazamlar..Nazırlar..Hürriyet..Dinledikçe bir hiç olduğum kanısı uyanacak ruhumda. (Kum Gülü)
  • Senin koynunda doğdum güzel İzmir, yine senin koynunda öleceğim... (İmbatta Karanfil Kokusu)
  • Ama hüzün en çok yakışandır insana...Ruhumuzu saydamlaştırır. (Loş Sokağın Kadınları - Ankara İstasyonu)
  • -Peçene sahip ol kızım, dedi. "Yel esip savursa bile suç yine sana yüklenir.." (Kum Gülü)
  • Musiki bilgini Urmiyeli Safiyüddin Abdülmümin'in Kitab-ül Edvar'ında Mukaddime faslında idim henüz. On altı fasıldan ilkinde. (Gecenin Yalnızlığında)
  • Kırmızı sarılı parlak tüyleriyle iki kuş, üvezin çiçekli dalına tünemiş, birbirine ötüşmekte. Onları dinledikçe gönlümde bir heves uyanıyor. Bugüne dek kimsenin görmediği, tınısını işitmediği bir çalgı yapsam diyorum, kolayca doğranıp güzel cila tutan bu narin ağaçtan. (Gecenin Yalnızlığında)
  • Acının tadına dirhemle bakılır, okkayla değil. (Kum Gülü)
  • Hem devlet tükenmişse neden herkes aynı biçimde etkilenmiyordu bundan? Kıtlık,yokluk,açlık yalnız halkın elini,ayağını bağlayan bir zincirdi. (Kum Gülü)
  • -Babam çok dindar bir adam değildi. Gerçi bu da kimseyi ilgilendirmez ya, dinsiz de değildi..Öylesine çirkin bir yakıştırmayı hiç hak etmemişti. Sözlerini özenle seçebilmek için durmadan yutkunarak zaman kazanmaya çalışıyor. Yakalığını, kravatını yokluyor düzgün durduğu halde.Fesini çıkarıp eline alıyor. Püskülüyle oynarken: -Haklısınız Süreyya Hanım, diyor "Lakin Allah şahidimdir ki bizim evde kullanılmadı o yakışıksız laf(Gavur Zabit).. Ne rahmetli pederimin ağzından duydum ne de ben dile getirdim. Söyleyen densizler adına da bağış diliyorum sizden..." Konuştukça garip bir bağ kurulmakta aramızda. Sıcak soluğumuz buz kalıplarından örülmüş bir duvarı eritiyor da birbirimizi daha iyi görüyoruz sanki..Yemini de inandırıcı..Ama neden gelmiş?Gerçekten özür dilemek için mi?Ta Urfadan..Bilmiyorum..Zaten ne biliyorum ki son günlerde? Süheyla'nın mektubu karıştırdı aklımı..Edirne yolculuğu..Naim Bey..Vatanpervermiş..Bana ne? Sevilmeyecek de yanı yokmuş..Sessizliğimiz uzadı gitti yine..Nasılsa kolay buluyorum bu kez duruma uygun lafları: -Kusura bakmayın Memduh Bey, uzak yollardan gelmişsiniz, fakat bir kahve bile ikram edemiyorum size..Malumunuz her şeyin kıtlığını çekiyoruz.. Hoşlanıyor söylediklerimden..Yüzünde sevinç kıpırtılarıyla gülümseyerek bana bakıyor: -Süleymaniye uzak mıdır sizce? Şaşkınlıkla soruyorum: -İstanbul'da mı oturuyorsunuz artık? -İki yıldır..Darülfünun lisan şubesinin Fransızca kısmında biraz yaşlı bir talebeyim.. Birkaç ay sonra mezun olacağım kısmetse... (Kum Gülü)
  • Acının tadına dirhemle bakılır, okkayla değil. (Kum Gülü)
  • Titreşerek sapından ayrılan yel sürgünü gelinciklerin sağa sola savrulması yüreğimi çırpındırıyor. (Gecenin Yalnızlığında)
  • ... öyle güreş müreş sevmezdi rahmetli. İnsanoğlu rakibini düşünceleriyle yenmeli fikrine sahipti. Eh, birbirinin üstüne çöküp kol, bacak bükmeyi ayılar da becerir, değil mi? (İmbatta Karanfil Kokusu)
  • Uzzal mıydı gittikçe Hicaz'a dönüşen (Gecenin Yalnızlığında)

Yorum Yaz