matesis
dedas

Wolfram Eberhard kimdir? Wolfram Eberhard kitapları ve sözleri

Yazar, Profesör Wolfram Eberhard hayatı araştırılıyor. Peki Wolfram Eberhard kimdir? Wolfram Eberhard aslen nerelidir? Wolfram Eberhard ne zaman, nerede doğdu? Wolfram Eberhard hayatta mı? İşte Wolfram Eberhard hayatı... Wolfram Eberhard yaşıyor mu? Wolfram Eberhard ne zaman, nerede öldü?
  • 24.01.2023 17:00
Wolfram Eberhard kimdir? Wolfram Eberhard kitapları ve sözleri
Yazar, Profesör Wolfram Eberhard edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Wolfram Eberhard hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Wolfram Eberhard hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Wolfram Eberhard hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 17 Mart 1909

Doğum Yeri: Postdam Almanya

Ölüm Tarihi: 15 Ağustos 1989

Ölüm Yeri:

Wolfram Eberhard kimdir?

Wolfram Eberhard

Wolfram Eberhard, 17 Mart 1909’da Almanya’nın Potsdam kentinde dünyaya geldi. Anne ve baba tarafı astrofizikçi ve astronomdu. Ailesinin bu özelliği ilerleyen yıllarda, Eberhard’ın bilimsel çalışmalarında kendini gösterdi. Bu yöndeki çalışmalarının en önemlileri “Çin’in Han Hanedanlığı’nın Astronomisi ve Astrolojisi” adlı doktora tezi ve dayısı Rolf Müller’le birlikte yazdığı “Han ve Üç Krallık Dönemleri Astronomisi (MÖ. 2 yy. – MS. 3.yy.)”dir. Bu çalışmalar Eberhard’ın tüm denemelerini bir araya getiren Sterkunde und Weltbild im alten China (1970) adlı kitabın dördüncü cildinin tekrar basımında da yayımlandı.

Lise tahsilini Potsdam’daki Victoria Gymnasium’da yaptı ve bu dönemde Latince, Yunanca, Fransızca ve iki yıl da İngilizce öğrenimi görür. 1927 yılında Berlin Üniversitesi’ne girer. Burada klasik Çince ve sosyal antropoloji öğrenimi görür. Ayrıca Mançuca, Moğolca, Japonca ve Sanskritçe dersleri de alır. Bu dönemde en önemli hocaları Otto Franke ve Erich Hauer’dir. Wolfram Eberhard klasik Çince’nin yanı sıra Çince konuşma dilini de öğrenmek istemektedir ancak o yıllarda Berlin Üniversitesi’nde klasik Çince öğrenimine ağırlık verilmekteydi. Eberhard bu nedenle hocalarına haber vermeden Doğu Dilleri Semineri’ne kaydolur ve Çince konuşma dilini öğrenir. Bu sırada Ferdinand D. Lessing ile çalışmıştır. İlginçtir; Eberhard’ın klasik Çince hocaları Çince konuşma diline, Çince konuşma dili hocaları ise klasik Çince’ye ilgi göstermemişlerdir. Ancak Eberhard onlardan farklı olarak her ikisini de öğrenmiştir. 1929’da seminerden diplomasını alınca F. D. Lessing yönetimindeki Berlin Antropoloji müzesinde çalışmaya başlar. 1933 yılında doktorası kabul edilen Eberhard, 1934 yılında Çin’e ilk seyahatini gerçekleştirir. Bu seyahatin amacı çalıştığı müzeye etnografik malzemeler toplamaktır. Zheijang eyaletinin köylerini gezer, tapınaklarda çalışır ve halk öyküleri toplar. Eberhard, iyi iletişim becerileri sayesinde gittiği her yerde iyi dostluklar kurmuştur. Çin’deki ilk dostlarından biri, Ts’ao Sung-yeh’tir. Çin’deki çalışmalarında Sung-yeh’in önemli yardımları olmuştur. Yine arkadaşlarının desteğiyle çeşitli üniversitelerde Almanca ve Latince dersleri vermiştir. Çin’de geçimini bu sayede sağlamıştır. Eberhard ve ona çalışmalarında -özellikle İngilizce çeviri ve düzeltmelerde- yardımcı olan ilk eşi Alide Eberhard Pekin’de iki yıl beraber kalmışlardır. 1934 yılında Eberhard çiftinin ilk oğulları Rainer, Çin’de dünyaya gelmiştir.

Eberhard’lar 1936 yılında Almanya’ya dönmüşlerdir. 1936-1937 yıllarında Wolfram Eberhard, Leipzig’deki Grassi Müzesi’nde Asya Bölümü yöneticisi olarak çalışmıştır. Bu dönemde Almanya’da Nazi etkisi gittikçe artmaktadır ve Eberhard da bundan nasibini alır. Naziler Eberhard’ın kendilerine katılmasını isterler. Arkadaşı Adam von Trott, 1937 yılında Eberhard’a bir Amerikan bursu olan Moses Mendelssohn bursunu almasına yardımcı olur. Bu burs Eberhard’a aynı zamanda bir dünya turu bileti almasını sağlar. Eberhard bu sayede Almanya’yı terk etmiş ve Nazi baskısından kurtulmuştur. Eberhard Almanya’dan ayrılır ve ABD’ye gider. Burada bazı müzeleri gezer, Berkeley’de Kaliforniya Üniversitesi’nde iki konferans verir. Aynı yıl Amerika’dan ayrılan Eberhard, Çin’e gider ancak o yıllarda devam eden Japon işgali nedeniyle Hong Kong’a geçer. Gerekli belgelerinin ve vizesinin olmaması nedeniyle dolaylı yollardan Türkiye’ye gelen Eberhard, Almanya’dan gelen ailesiyle Türkiye’de buluşur. Ankara’da iken ikinci oğlu Anatol dünyaya gelir (1938).

Türkiye Yılları

1937-1948 yılları arası Türkiye’de çalışan ve Sinoloji araştırmalarının Türkiye’de başlayıp gelişmesini sağlayan Eberhard, 1948 yılında, Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden bir yıllık Rockefeller bursu alır. Ertesi yıl aynı üniversiteden kendisine sosyoloji bölümünde kalıcı görev teklif edilir. O günlerden, emekli olduğu 1978 yılına kadar Batı, Doğu ve Orta Asya kültürleri ve toplumları ile ilgili dersler verir. Emekli olduktan sonra da yayınlar yapmaya, araştırmalarına, çalışmaları için gezmeye, konferanslar vermeye devam eden Eberhard, uzun bir hastalık döneminden sonra, evinde ikinci eşi Irene’in yanında, 15 Ağustos 1989 günü hayata veda etmiştir.

Kaynak: Wikipedia

Wolfram Eberhard Kitapları - Eserleri

  • Çin Tarihi
  • En Eski Devirlerden Zamanımıza Kadar Uzak Doğu Tarihi
  • Çin Denemeleri
  • Çin'in Şimal Komşuları
  • Çin Simgeleri Sözlüğü
  • En Eski Devirlerden Zamanımıza Kadar Uzak Doğu Tarihi

Wolfram Eberhard Alıntıları - Sözleri

  • "Kalbi buzdan gibidir..." (Çin Denemeleri)
  • Beyaz renk simgesel olarak Batı'yla bağlantılıdır; böylece 'beyaz kaplan' bir Batı hayvanıdır ve Mavi ejderhaysa bir Doğu yaratığıdır. Beyaz, Shang Hane­danı'nın (MÖ 1050 yıllarına doğru so­na ermiştir) simgesel rengi olduğun­dan o dönemde beyaz giysiler giyildiği söylenir. VII yüzyılda tayinleri henüz çıkma­mış bilginler beyaz giyerlerdi. Toprak Tanrısı Ye Guan Ping beyaz yüzlü yaşlı bir adam olarak tasvir edilir. (Guan Ping'in babası Guan Yu sonraları Savaş Tanrısı Guan Di olmuştur). Beyaz, aynı zamanda yaşlılığın sim­gesı sonbaharın rengidir. Cin tiyatro­sunda beyaz yüzlü oyuncular tam ola­rak kötü olmasa da kurnaz ve hilekar adam rollerini oynarlar. Bunun bir di­ğer adı 'doufu-yüz'dür, çünkü doufu adlı bu yemeğin rengi beyazla sarı arası bir renktir. Bir tanrıça için düzenlenen bir geçit töreni sırasında, erkek çocuk sahibi ol­mak isteyen kadınlar geçit törenine eş­lik eden kişinin taşıdığı vazodan bir beyaz çiçek alırlar. Ancak 1. ayın 15. gunünde kutlanılan Fenerler Bayramın­ da, beyaz çiçek kız çocuğu isteyenler tarafından alınır, erkek çocuk isteyen­lerse sarı çiçek alırlar. Saça herhangi beyaz bir şey takmak uğursuzluk getirir. Beyazın Çin'de ma­tem rengi olduğu sıklıkla ileri sürülür. Aslında bu tam olarak doğru değildir: burada söz konusu olan su'dur. Bu bir tür beyazlatılmamış çuval bezidir ve bu malzemeden yapılan matem giysile­ri beyazdan çok kahverengimsidir. 'Saf beyaz' (qing-bai) bekareti tanım­layan bir deyimdir. Adet dönemi sıra­sında ve doğumdan sonra kadınlar cin­sel açıdan 'kirli' sayılırlar. Erkekler kendilerini hadım ettirdiklerinde, 'ken­dilerini yıkayarak ve keserek arındır­dıkları' söylenir. 'Beyaz Lotus,' 12. yüzyılın başların­ da ortaya çıkan güçlü bir gizli örgüttü; Ming sülalesinin kurucusu bu örgütün bir üyesiydi. 'Beyaz Lotus' adı daha iyi, daha saf başka bir dünyayı çağrıştırır. (Çin Simgeleri Sözlüğü)
  • Müslüman olan Çinlilere Dunganlar deniyordu. Tabii bu Dunganlar artık saf Çinli değildiler. Bunlar Müslüman olduklarından, Müslüman ve Çinli olmayanlarla, yani Türklerle yahut Moğollarla evlenmesini tercih ederlerdi. (Çin Tarihi)
  • " Benim tutulduğum sevgiye tutulmuş olanların sayısı ne kadardır?" (Çin Denemeleri)
  • "Dünyada her şey için bir anahtar vardır." (Çin Denemeleri)
  • Çin Burçlar Kuşağı'nın 7. hayvanıdır. Eski Çince'de, değişik renk ve büyüklükte atlar için çok sayıda ke­lime kullanılırdı. Bu kelimelerin günü­müzde kullanılmamasına bakarak atın yakın tarihte önemini kaybettiğini çı­karabiliriz. Çin'de atlar her zaman pahalı hay­vanlardı. En güçlüleri Moğolistan'dan, daha küçük ancak dayanıklı ve güveni­lir olanları Tibet'ten gelirdi. Ancak, çoğu zaman en iyi atlar Batı Asya'dan getirtilirdi: bunlar 'kanterledikleri' söylenilen Arap atlarıydılar. Antik Çağ'da, kendisine kurban adanan bir tür tanrı olan bir 'ecdat atı' kültü var­dı. Yi-Jing'de, ejderha (erkek) ve at (dişi) iki cinsiyeti temsil etmek için se­çilmiş hayvanlardır; ama daha sonra ki dönemde mitolojide, at eril ilkeyi (yang) temsil ederken, dişil ilke (yin) inek tarafından temsil edilir. Sekiz atlı bir sürü, MÖ X. yüzyılda yaşamış olduğu varsayılan Kral Mu'nun ünlü atlarını ifade eder. Önem­li bir Ming öykü kitabı olan 'Batı'ya Yolvulukta", (xi-you ji) hırçınlık ve karar­sızlık anlamında kullanılan yi ma = 'ira­de atı' deyimine rastlıyoruz. Dörtnala giden bir yağız at, General Guan Yu'nun (gelecekte Guan-Yi adını almış­tır.) 'Kırmızı tavşan-at' adındaki atına gönderme yapar. Budist metinlerinde sıkça rastlanılan beyaz at, saflık ve sa­ dakati simgelemektedir. Sırtında değerli eşyalar taşıyan bir at ve bir erkek resmi, devlet memurlu­ğu ve bunun sağlayacağı rahat hayat di­leğini simgeler. Ata binen bir may­mun resmi hediye etmek, hediyeyi alanın hemen (ma shang kelimesi keli­mesine 'at sırtında') asalet unvanıyla (hou) ödüllendirilmesini dilemektir. Günümüzde Tayvan'da, 'at' 'kız ar­kadaş' yerine kullanılan bir deyimdir; ancak bir genç kızdan kabaca söz etmek için kullanılan 'at' sözcüğü çok eskilere dayanır. XVI. yüzyıldan itibaren, Yang­zhou şehrinde 'sıska atlar'ın (ou-ma) sa­tıldığı bir pazardan söz edilir. Aslında bu pazarda müşteriler, yüzden fazla ha­yat kadını satın alabilir ve kadınlarla bır aracı tarafından rahatsız edilmeden, doğrudan pazarlık edebilirlerdi. 'Attan inmek,' kendisini ziyaret et­meleri için tanrıları çağıran bir şamana gönderme yapar. Hayat kadınları arasında 'ata binmek' adet görmek, bir 'at kovası' (ma-tung) evlilik törenlerinde bebekleri simgeleyen bir tuvalet kova­sıdır. 'At gözü,' penisin deliğini simge­ler ve 'at toynaklarını, nallarını sallı­yor' otuz cinsel ilişki pozisyonundan biridir. (Çin Simgeleri Sözlüğü)
  • Çayın kullanılması, 3 üncü yüzyılda Güneydoğu Çin'e gelerek, orada yayılan bir eski Tibet ådeti olmalıdır. Bu zamandan itibaren iki istihsal merkezi vardı : Sih-ch'uan ve Güney-doğu Çin. 11'inci yüzyıla kadar Sih-ch'uan istihsalde başta gelmektedir. Bu, Çin'de çayı bu zamana kadar Tibet tarzında içmelerinden de anlaşılıyor: Bunlar, önceleri çayı un, tuz ve zencefil ile karıştırırlardı. Ancak bundan sonra saf çay içmeğe başladılar. (Çin Tarihi)
  • 'Arka Avlu' anüs anlamında ve 'Arka Avlunun Çiçeği' ise genellikle anal ilişki anlamında kullanılır. (Çin Simgeleri Sözlüğü)
  • " Halkın hâli kötü ise devlet de içi boş bir kap gibidir..." (Çin Denemeleri)
  • İmparatorun bir emrini alırsınız, Ona dikkatle itaat edin! İmparatorun gök, teb'a topraktır. Gök herşeyi örter, toprak herşeyi tutar...... Bunu için hükümdar ağzını açarsa, teb'a itaat etmeli, yukarıdaki harekete geçerse , aşağıdaki iştirak eylemlidir. (En Eski Devirlerden Zamanımıza Kadar Uzak Doğu Tarihi)
  • 1872'de memleketin ilk demiryolu Tokyo-Yokohama demiryolu açıldı. 1873'te Avrupa takvimi ve mecburi tedrisat kabul edildi (zorunlu eğitim). (En Eski Devirlerden Zamanımıza Kadar Uzak Doğu Tarihi)
  • Meiji teceddüdü ile Japonya'nı feodal devri hiç olmazsa zahiren nihayet bulmuştu. Japonya süratli bir tempo ile avrupaileşiyor ve aynı zamanda emperyalist siyaset takip etmeye başlıyor. (Çin Tarihi)
  • "Okuduğu bir yer hoşuna gittiği vakit o derece sevinirdi ki, yemeyi içmeyi unuturdu..." (Çin Denemeleri)
  • Eski zamanlarda, ağustos böceği ölüm­süzlüğü veya ölümden sonraki hayatı simgelerdi. Yeşim taşından yapılmış bir ağustos böceği ölen kişinin ağzına konurdu. Daha sonraları, bu törenlerde ağustos böceği yerine balık kullanıl­mıştır. Bir efsaneye göre, Doğu Çin'in Qi derebeyliğinin kraliçesi ölümünden sonra bir ağustos böceğine dönüşür ve bunun için ağustos böceğine 'Qi'nin genç kızı'da denilirmiş. Bir başlığın üzerinde bir ağustos böceği resmi, prensip sahibi, dürüst bir adamı sim­geler. (Çin Simgeleri Sözlüğü)
  • Avrupalılar Pekin'i zaptettiler (1900) (Çin Tarihi)
  • Armut ağacı, çok uzun yaşadığı için uzun ömür simgesi olarak geçer. Bir Çin operasında, bir meyve satıcısı ar­mutlarının mutlu bir evlilik sağlayaca­ğını iddia eder; ancak sevgililer armudu hiçbir zaman kesmemeli veya parçalara ayırmamalılar, çünkü armut (i) sözcü­ğü ayrılık (ii) sözcüğüyle eşseslidir. Ay­nı nedenle, akrabalar veya arkadaşlar aralarında armut bölüşmemelidir. Özellikle de 7. ayın 15. gününde, hiç kimseye armut hediye edilmemeli­dir, çünkü bunlar ölülerin ruhlarının yeryüzüne indiği günlerdir ve armut sevdiklerimizi kaybetmekten dolayı duyduğumuz acıyı artırır. Dindarlığıyla tanınan, Konfüçyüs'un en sevdiği öğrencisi Zheng-zi, karısını ev yemeklerinde armudu yete­rince pişirmediği için suçlamıştır. 'Ar­mut ağacının çiçekleriyle yağmur dam­laları güzel, eşsiz bir manzara meydana getirirler,' cümlesi güzel bir kadını ta­rif etmek için kullanılır. (Çin Simgeleri Sözlüğü)
  • "Şiir fakir kılmaz ancak, fakir olan iyi şiir yazar..." (Çin Denemeleri)
  • Çin tarihinde yalnız üç defa bir adamın köylüden imparatorluğa yükseldiği ve hanedan kurduğu görülmüştür. Birincisi Han sülalesinin kurucusu; ikincisi Beş sülalenin, ilkini kuran ve üçüncüsü de Chu'dur. (Çin Tarihi)
  • "Şiir fakir kılmaz abcak fakir olan iyi şiir yazar." (Çin Denemeleri)
  • Japonya 1850 senesinde ağır bir buhran içinde bulunuyordu. Memleketin kapalı olmasına rağmen yabancıların bu durumdan haberleri vardı. Batıda hakim olan kanaate göre Japonya'nın askeri kuvveti az silahları da eskimiş olduğundan bu memleketin işgali zor bir şey olmayacaktı. (En Eski Devirlerden Zamanımıza Kadar Uzak Doğu Tarihi)

Yorum Yaz