diorex
life

İktisatçı Özçelik: Faize bulaşmadan çalışmak mümkündür

İktisatçı İbrahim Özçelik, faizin toplumda adaleti bozmakla beraber haksız kazanç sağlamaya neden olduğunu belirterek, faize bulaşmadan çalışmanın elbette mümkün olacağını belirtti.

  • 31.07.2025 15:42
İktisatçı Özçelik: Faize bulaşmadan çalışmak mümkündür

İslam’da açıkça haram kılınan faiz, modern ekonomik sistemlerde her geçen gün daha çok yer bulmakta, birey ve toplumları derinden etkilemektedir.

Faizin ahlaki ve manevi zararları, İslam'da ticaret hukuku ve helal kazanç hakkında'ya konuşan İktisatçı İbrahim Özçelik, faize bulaşmadan çalışmanın elbette mümkün olacağını belirtti.

Faizin ahlaki ve manevi zararlarına değinen Özçelik, faizli işlerin her aşamasına kişi; bencillik, cimrilik, dar kalıplılık ve paraya tapma gibi özelliklerin etkisi altında kaldığını aktardı.

"Faiz, hem İslam ahlakını hem de iktisat felsefesine terstir"

Özçelik, faizin hem İslam ahlakına hem de iktisat felsefesine ters olduğunu belirterek, "Faizden uzak durmanın en büyük nedeni Bakara süresinde Yüce Allah, 'Eğer faizcilikten vazgeçmezseniz, artık Allah ve Rasûlü'ne karşı savaş açmanızı, onların da size savaş açacağını bilin' ayetidir. Aslında bu ayet sadece faizin bir ekonomik sorunu olmadığını imani bir mesele olduğunu ortaya koymaktadır. Faiz, toplumda adaleti bozar, fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapar, borç alanı ezip sömürür, üretmeden kazanç sağlayarak tembelliği teşvik eder. Çünkü faiz kazancı haksız kazançtır. Faiz, kazancı riske dayanmadan, sadece başkasının ihtiyacından faydalanarak elde eder. Bu ise hem İslam ahlakına hem de iktisat felsefesine terstir." şeklinde konuştu.

"Faizin ahlaki ve manevi zararları"

Faiz işlerine bulaşan kişi, edindiği zararlı alışkanlıkları kişilik ve karaktere de sineceğini aktaran Özçelik,"Ahlak ve maneviyat insanın özüdür. Eğer bir durum bu öze zarar veriyorsa, o durum terk edilmedir. Faizi psikolojik olarak incelendiğinde görülecektir ki para toplama isteğinden başlayarak faizli işlerin her aşamasına kadar bütün zihinsel faaliyet bencillik, cimrilik, dar kalıplılık ve paraya tapma gibi özelliklerin etkisi altında kalır. İnsan bu işte ilerledikçe bu özellikler onun kişiliği ve karakterine sinmiş olur. Bunun aksine zekât ve sadakalarla ilgili ilk niyetten başlayarak fiilen ortaya çıkıncaya kadar tüm zihinsel faaliyet cömertlik, fedakarlık, yardımlaşma, geniş kalplilik, alicenaplık ve hayırseverlik gibi meziyetlerin etkisi altında kalır. Bu şekilde devamlı hareket edildikçe aynı özellikler insanın karakterine sirayet eder, gelişir ve dal budak salar." dedi.

Faizin toplumsal zararlarına değinen Özçelik, "Bir toplumda bireyler birbirlerine karşı bencillikle hareket eder, kimse kendi kişisel çıkarı ve yararı dışında hiçbir şey yapmaz, birinin ihtiyacı diğerinin çıkar elde etme fırsatı ve varlıklı ve yoksul sınıfların çıkarlarının tam tersi haline gelirse, o toplum hiçbir zaman dengeli ve istikrarlı olamaz. Bunun parçaları her zaman dağılmaya eğilimli olur. Başka nedenler de bu duruma yardımcı olursa, böyle bir toplumun elemanlarının birbiriyle çatışması da zor olmaz. Bunun aksine bir toplumda ilişkiler yardımlaşmaya dayanır, bireyler birbirine cömertçe davranır. Bir kişinin ihtiyacı olduğu zaman başkaları onun yardımına koşar ve zenginler, fakirler sempati, sevgi, ilgi ve hayırseverlilikle muamele ederse, böyle bir toplumda elbette ki, sevgi iyi niyet dayanışma ve yardımlaşma gelişecektir. Böyle bir toplumun bireyleri ve parçaları birbirine sımsıkı bağlı olacaktır." şeklinde konuştu.

"Faize bulaşmadan çalışmak mümkün?"

Faizli bir sisteme karşı Kur'an ve sünnet ışığından ayrılmaması gerektiğini kaydeden Özçelik, "Faize bulaşmadan çalışmak elbette ki mümkün. Bir Müslümanın her zaman üretken ve ümit var olması gerektiğini düşünüyorum. Sistemi eleştirmekten çok fikir üretmek çözüm sunmak bir Müslümana yakışır. Özellikle ekonomi alanında Müslümanların daha çok fikir üretmesi, çarpık ve krizlerle boğuşan bu kapitalist sisteme karşı İslami ve insani değerlere uygun bir sistemin olduğuna inanması ve bu alanda kendini geliştirmesi, çözüm üretmesi lazım. Her ne kadar faizli bir sistemin varlığından bahsediyorsak bu varlığın farkına varıp ona karşı Kur'an ve sünnet ışığında fikir üretmek ve bu kokuşmuş kapitalist sistemden uzak bir hayat olabilir ve olmalı da." dedi.

İslam ticaret hukukunu bilmek neden önemli?

Özçelik, helal kazancın ehemmiyetine de dikkat çekerek, "İslam’da ticaret, karşılıklı kabule dayalı haksız kazanç ve sömürü içermeyen bir alışveriş işlemidir. Ticaret, sadece para kazanma meselesi değil, bir ahlak ve ibadet meselesidir. Dolayısıyla İslam ticaret hukukunu bilmek, bir Müslümanın helali haramdan ayırması, başkalarının hakkına girmemesi ve Allah katında sorumluluk taşıyan bir kazanç elde etmesi için vazgeçilmezdir. Helal ve haramı ayırt edebilmek için İslam, kazancın sadece çok olmasını değil, helal yolla kazanılmasını emreder. Faiz nedir, gıybetin ticaretteki yansıması nedir, aldatıcı reklam, yalan beyan caiz midir, kâr oranının bir sınırı var mıdır, alım-satımda hangi şartlar aranır? Bu soruların cevabını bilmeyen biri, farkında olmadan harama düşebilir." diye konuştu.

Yanlış sözleşmelerin kul hakkına girdiğini belirten Özçelik, "Kul hakkından korunmak için de ticaret hukukunu bilmek lazım. Ticaretle uğraşan kişi, sürekli insanlarla alışveriş içindedir. Yanlış sözleşmeler, eksik tartılar, gizli kusurlar gibi şeyler kul hakkına girer. Oysa Peygamber Efendimiz Aleyhisselam, 'Müflis kimdir, bilir misiniz? O, kıyamet günü namaz, oruç, zekâtla gelir; fakat birine sövmüş, birinin malını yemiş, birini dövmüş, birinin kanını dökmüş gibidir' buyurmaktadır. Ticaretin de bir ibadet olduğunun farkına varmak için İslam’a göre ticaret, Allah’ın helal kıldığı bir rızık yoludur, sadaka yerine geçebilir, İslam’ın yayılmasında en önemli vasıtalardan biridir." ifadelerine yer verdi.

Özçelik, ifadelerini şöyle sürdürdü:

"Öncelikle topluma dayatılan iktisadın tanımı ile başlarsak sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçlarının karşılanmasına iktisat denir. Aslında buradaki tanım çok yanlış. Allah’ın kaynakları sınırlı mı? Veya gerçekten insanların ihtiyaçları sınırsız mı ya da sınırsız mı olmalı? Bu tanım bizi şuna götürüyor. Herkesin kazandığı malın yegane sahibi olduğu bu kazançta kimsenin hakkı olmadığını, mal sahibinin kendi malını istediği gibi kullanmakta serbest olduğunu, eline ne kadar servet geçerse geçsin onu elinde tutma, yahut kendi kişiliğine herhangi bir yarar sağlamadan harcama veya harcamama hakkına sahip olduğunu demektedir. Bu görüş aslında her insanın doğasında bulunan bencillikten başlar ve bilahare varlıkları insan topluluğunun refahı ve mutluluğu için gerekli olan tüm insanı meziyet ve özellikleri bastıracak aşırı bencilliğe kadar varır. Ekonomik açıdan konuya bakıldığında böyle bir görüşün servet dağılımının dengesini bozacağını, servet kaynaklarının bir kesimin elinde olacağını ve bu sebeple toplumu fiilen iki sınıfa bölüneceğini birinin varlıklı diğerinin yoksul sınıf olacağını varlıklı sınıfın kaynakları ele geçirip yalnız kendi çıkarlarına kullanacağını, toplumun ortak çıkarlarını istediği gibi feda edeceğini anlayabiliriz."

"Ekonomide İslamiyet’in temel amaç ve anlayışı bellidir. Servet bir tek yerde toplanmasın"

Son olarak Özçelik, "Zekat, infak, sadaka ve helal kazanç ilkelerini tam anlamıyla anlayan, kavrayan ve uygulayan bir toplumun faize olan bağlılığı kesinlikle olmayacak, toplum içerisindeki servet sahipleri ile yoksul sınıf arasındaki hem maddi hem de sosyal açıdan çok farkın kalmayacağını, toplumun birbirine güveninin artacağını haliyle bencilliğin de ortadan kalkmasını sağlar. Bu da toplumu birçok yönden hem ekonomik hem sosyal hem dini açıdan daha çok gelişmesini sağlar. Bu ilkelerin tam olarak anlayamamasından kaynaklı kapitalist sistem içinde toplum gün geçtikçe toplumdaki güven azalmakta ve bencillik artmaktadır. Bu da toplumun, toplum olmaktan çıktığının bir göstergesidir. Ekonomide İslamiyet’in temel amacı ve anlayışı bellidir, servet bir tek yerde toplanmasın. İslamiyet ihtiyaç fazlası servetin elde tutulmaması gerektiğini bizlere hatırlatır. Bu amaçla İslam bir yandan kendi ahlak kuralları teşvik ve telkinin en yetkin yöntemleriyle cömertlik ve gerçek yardımlaşma ruhu oluşturur. Bununla beraber insanlar bizzat kendi eğilimleri ve anlayışlarına göre servet toplamanın kötü bir davranış olduğunu kavrar ve çeşitli yararlı işlerde kullanılmasına önem verirler." ifadelerini kaydetti.

İLKHA

Yorum Yaz