Ağustos Başağı - Sevinç Çokum Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ağustos Başağı kimin eseri? Ağustos Başağı kitabının yazarı kimdir? Ağustos Başağı konusu ve anafikri nedir? Ağustos Başağı kitabı ne anlatıyor? Ağustos Başağı PDF indirme linki var mı? Ağustos Başağı kitabının yazarı Sevinç Çokum kimdir? İşte Ağustos Başağı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sevinç Çokum
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9786054322657
Sayfa Sayısı: 415
Ağustos Başağı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Usta yazar Sevinç Çokum'dan bir Kurtuluş Savaşı romanı. Ağustos Başağı 'Ağustos'ta verilen ölüm kalım savaşının sembolü. Romanın mekanı, Osmanlı'nın kuruluş toprağı Söğüt. Karakterlerse karton olmayan, sığlıktan uzak ve derinlikli kişiler: Yusuf, Esma, Kayalı Süleyman, Nafiz Bey, Selim ve dönemi yansıtan zengin karakter çeşitliliği. Cumhuriyet'in kuruluş tomurcuklarını, sırf yazılı belgelerle değil, o coğrafyada yaşamış Ali amca, Memiş dayı gibi gerçek kişilerden bizzat dinledikleriyle hikaye ediyor Çokum. Yabancısı olduğu bir coğrafya üzerine konuşmuyor anlatıcı; bildiği, tecrübe ettiği, toprağını gördüğü bir yerden sesleniyor.
Savaşta kadınların rolünü de ihmal etmeyen Çokum, yer yer kullandığı türkülerle, diyaloglarla, aktardığı halk yaşantılarıyla dönemin atmosferini capcanlı duyuruyor.
Söğüt mavi mor tepelerin ardındadır. Zaferi kazansınlar, yorgun atlarıyla koşacaklar Söğüt'e... Gece bütün Söğüt fenerlerle aydınlanacak. Çıralarla, meşalelerle dolaşacaklar. O harap, yanık Söğüt'te... Türkülerle, marşlarla... Hele şu dağlar aşılsın da... Köse Memiş o zaman yangında harap olmuş Çardaklı Kahveyi yeniden kurar. Gençler doluşurlar artık. "Anlat Osman ağabey..." derler. O da anlatır. Taa baştan... İnönü'nden, Sakarya'ya, Sakarya'dan şimdiye olanları... Öbürleri de anlatırlar. Öbürleri... Onlardan kimler sağ kaldıysa... Köse Memiş çayları getirir...
Ağustos Başağı Alıntıları - Sözleri
- "Gül alır, gül satarlar.. Gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tatarlar Çarşı pazar güldür gül.."
- "Çekin kıratımı nalbant Nallasın Kır at kişnedikçe annem ağlasın... Derviş gelecek diye yollar beklesin Al fesin üstünde kandilli yazma Kız seni alırlar ağlayıp gezme..."
- "Usul iyi, ses de iyi... Lakin gülü yüreğinde duymalısın..."
- "Ama onbaşı... Adamı serbest bıraktık." "Bazen bu da bir çeşit cezadır. Vicdanıyla baş başa bıraktım onu."
- Bak yeminle söylüyorum, ölüm sözcüğü ürpertmiyor beni.Belki yaşamaktan daha kolay ölüm... Biraz önce konuştuğun, dertleştiğin, bir ekmeği, tütünü paylaştığın arkadaşın bir bakıyorsun, ölmüş... İcabında ölülerin arasında dolaşıyorsun . İcabında onu biraz öteye itip , kendine yer açıyorsun. Eğer ayağında çarık yoksa... onunkini alıp giyiyorsun.
- Kuvayı Milliye... İnce ince akan suların birleşip ırmaklaşmasını anlatıyor. Yahut yağmur sonrası belirmiş bir gökkuşağını...Karlar erdidikten sonra çiçeklenen bozkırları...Kuvayı Milliye böyle bir şeydi.
- "Bize şimdi iki şey lazım.Biri, hakikatleri görebilen göz, bu Mustafa Kemal dur.Digeri ittihatçı yüreği!" Söğüt Müftüsü Mustafa Efendi.
- "Bu yalnızlık hiçbir yalnızlığa benzemiyordu. Hissediyordum."..
Ağustos Başağı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ağustos Başağı Kitap gerçekten tek kelimeyle şahane. Milli mücadele dönemi Kurtuluş Savaşı yılları anlatılmış bir eser. Kitabın anakarakteri Yusuf, - kuttül amere- Irak cephesinde savaştan Söğüt'e yeni dönmüş bir asker. Geçimini at arabasıyla yolcu taşıyarak yapıyor. Mağlum I. Dünya Savaşı kaybedildi. Durum vahim.. Yurt işgal halinde.. Bu durumda bu delikanlı da boş durmuyor, ülkeyi işgalcilere karşı savunmak için Kuvay-i Milliyecilere oradan da TBMM nin kurduğu düzenli orduya katılıyor. Sekiz yıl askerlik yapıyor. Yazar eseri anakarakter Yusuf üzerinden Milli Mücadele yıllarındaki gelişmeleri ilmek ilmek işleyerek anlatıyor. Eserde, yeri geldikçe Milli mücadelenin "birlik ve beraberlik" neticesinde imanla kazanıldığını dile getiriyor. Misal erkekler savaşa gidiyor ama geride kala kadınlar da boş durmuyor. Kadınlar askerlere kumaştan elbise dikiyor, tarlayı bağı bahçeyi ekiyor, hayvanlarını Seferberlik'in ilanıyla askerlere yük ve cephane taşımaları için veriyor. Hatta yeri geliyor - şehit annesi bir kadın- omuzunda silahıyla cepheye savaşa gidiyor. Yalnız okurken tabi ki milli mücadeleyi destekleyenlerin olduğu gibi desteklemeyenlerde olmuş. Bunları görmek üzücüydü. Nihayetinde kitap mahalle kahvesinde, Arif Çelebioğlu'nun notlarıyla bitiyor. Okumanız dileğiyle.. ^_^. (Gizemli okur)
Sevgili kitap kardeşim Devrikcumle/Duvar/ bana göndermiş olduğu bu kitabı okumak bana keyif verdi. Böyle bir etkinlik ile bize kitap kazandıran arkadaşlara teşekkür ederim. Gelelim kitaba, bir kurtuluş savaşı hikayesini anlatıyor, kahramanlarımız hep duyduğumuz ama bugün karşılaşamayacağımız yiğit insanlar, Yusuf, Esma, Veli, Osman, Hacer Osmanlı imparatorluğunun kurulduğu Söğüt topraklarında başlayan hikayemiz yine burada son buluyor. Toprak için verilen canları, açlığı, evleri, evlatları öyle güzel anlatıyor ki. O günlerde insanlar bir amaç için bir araya gelebilmişler, kendilerinden önce vatan demişler, toprak demişler. Canlarını ortaya koyarak herkes bir işin ucundan tutmuş, vatan diyerek bize bu toprakları kazanmışlardır. Her bir toprak parçasında şehitlerimizi, gazilerimizin kanı vardır. Bu lafları bugün söylemek o kadar kolay ki, savaş, yokluk göremeyen bir nesiliz biz ve doğal olarak bunları ancak kafamızda canlandırabiliriz, ruhumuzda, canımızda hissedemeyiz. Yaşanan aşklar bile o kadar masum ve nazik ki, önce vatan diyerek tüm duygular göz ardı edilmiş, o aşklar yaşam için mücadelenizde sadece bir araç olmuş. Kitabı okurken, olacakları, akışını ve sonunu tahmin etmek çok kolay, sürpriz ile karşılaşmıyorsunuz, tek beğenmediğim aslında daha kısa bir kitap olabilecekken, doğa tasvirleriyle, gereksiz diyaloglar ile uzatılmış olmasıdır. Sade, hüzünlü bir kurtuluş savaşı hikayesi okumak isterseniz keyifli okumalar... (Aslıhan Alpaslan)
Söğüt...Osmanlının kuruluşunun temelini atan şehirlerden.Simdi de Cumhuriyetin kuruluşuna zemin hazırlamada.Ve Söğüt ''un kahraman halkı: Yusuf, Esma, Izzet, Selim, Veli...daha niceleri.Once vatan diyerek sevdalarından vazgeçenler. Esma ve Yusuf'un dile gelemeyen tertemiz aşkları. Yalnız bazı kısımlar çok yüzeysel geçilmiş,bir olaydan diğerine geçişler çok hızlı. Eksiğiyle fazlasıyla karşımızda bir Kurtuluş Savaşı romanı. (Gülsüm Yalçın)
Ağustos Başağı PDF indirme linki var mı?
Sevinç Çokum - Ağustos Başağı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ağustos Başağı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Sevinç Çokum Kimdir?
Sevinç Çokum 25 Ağustos 1943’te İstanbul Beşiktaş’ta dünyaya geldi. Üç kız evlada sahip olan ailenin en küçük çocuğudur. Beşiktaş Büyük Esma Sultan İlkokulunu, Beşiktaş Ortaokulu ve Lisesini bitirdi. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu; ayrıca Umumi Sosyoloji dalında öğrenim gördü. Acıbadem Özel Anadolu Lisesinde ve Etfal Hastanesine bağlı hemşire okulunda Türkçe ve Edebiyat dersleri verdi.
Orta öğrenimi sırasında bir süre İstanbul Radyosu çocuk korosunun haftalık programlarına katıldı. Klasik Batı müziği dalında özel keman dersleri alarak Türk ve değişik ülkelerin temsilcilerinden oluşan A. Kavafyan yönetimindeki İstanbul Amatör Senfoni Orkestrasında ikinci kemanlarda çaldı, konserlere katıldı. Üniversitedeyken politikayla ilgilenmeğe başladı. Bir siyasi partinin ilçe gençlik kolu başkanı oldu, daha sonra İl Gençlik Teşkilâtına geçti, bir süre sonra politikada aktif rol almaktan vazgeçti. Öğrenimi sırasında evlenen Sevinç Çokum, 1968 çalkantılı döneminde öğrenci hareketlerine fikirleriyle katıldı.
Edebiyata sevgisi ortaokul sıralarında Türkçe Öğretmeni Necmi Seren’in, lisede ise Suzan Karamanlıoğlu’nun yönlendirmeleriyle yol aldı. Necmi Seren öğretmenliğin dışında Macarca’dan çeviriler yapmış, ünlü “Pal Sokağı Çocukları” romanını Türkçeye kazandırmıştı. Sevinç Çokum daha o tarihlerde günlük tuttu, şiirler yazdı. Lisede öğrenciyken büyüklerin katıldığı Kudret Gazetesindeki bir yarışmaya girerek ikinci oldu. Üniversitede hikâyeler yazmağa başlayan yazarın Bir Eski Sokak Sesi adlı öyküsü Hisar Dergisinde (Şubat 1972) yer aldı. O sıralarda Yelken ve Eflatun Dergilerinde de birkaç hikâyesi görüldü, Ahmet Nadir Caner’in yönettiği Başkent Gazetesinde şiirlerinden bazıları neşredildi. İlk hikâyelerini Eğik Ağaçlar adlı kitabında toplayan yazar, Behçet Necatigil’in tavsiyesiyle öyküde yoğunlaştı. Bu kitabın ardından Hisar Dergisinin yanısıra Türk Edebiyatı Dergisinde de yazmağa başladı. 1975-76 yıllarında Kültür Bakanlığı bünyesinde düzenlenen komisyonlardan Halk ve Çocuk Yayınları Kurulundaki çalışmalara katıldı. 1977-79 yıllarında Türk Edebiyatı Dergisinin yazı işleri müdürlüğünde bulundu. Daha sonra, (1981-85) eşi Rıfat İzzet Çokum’la kurdukları Cönk Yayınlarını yönetti. Sevinç Çokum’un öykü, söyleşi ve diğer yazıları, Hisar, Türk Edebiyatı, Gösteri, Varlık Dergilerinde ve Dünya- Kitap’ta yer aldı.
Öyküleri:
Eğik Ağaçlar (1972), Bölüşmek (1974), Makina (1976), Derin Yara (1984),Onlardan Kalan (1987 ) Bu kitaplar birleştirilerek, Bir Eski Sokak Sesi, Evlerinin Önü, Onlardan Kalan adlarıyla yeniden yayımlandı. Rozalya Ana (1993- Türkiye Yazarlar Birliği Armağanı), Beyaz Bir Kıyı (Fas’ta geçen hikâyeleri 1998), Gece Kuşu Uzun Öter (2001 ), Al Çiçeğin Moru (2010).
Romanları:
Zor (1977), Bizim Diyar (1978), Hilal Görününce (1984- Milli Kültür Vakfı ve TYB Armağanları), Ağustos Başağı (1989), Çırpıntılar (1991), Karanlığa Direnen Yıldız (1996), Deli Zamanlar (2000), Gülyüzlüm (Tefrika roman olarak yazılışı 1988, kitaplaşması 2003 ), Gece Rüzgârları (2004), Tren Burdan Geçmiyor (2007), Arada Kalmış Tebessüm (2010), Lacivert Taşı (2011- Eskader Roman Armağanı)
Gazete Yazıları: Güzele Bakan Karınca (1997), Vaktini Bekleyen Tohum (2000 )
Anlatı: Hevenk- Kayıp İstanbul (1993-TYB Armağanı)
Radyo programları ve TV senaryoları da bulunan Çokum, Yeniden Doğmak adlı dizi senaryosuyla Ankara Gazeteciler Cemiyeti, 1988 Basın Şeref Belgesine lâyık görülmüştür.
Çevrilmiş Eserleri:
Çarmıh,Bir Geminin Getirdikleri, Der Neu Mensch İn Der Türkei – Almanya(Seçkiye Katılan Öyküler)
BizimDiyar, Prof.Dr. Azize Cefarzade’nin çevirisiyle- Azerbaycan-Baku.(Roman)
Tarifsiz Bir Sesin Hikâyesi, Moderne Turkse Verhalen- Hollanda (Seçkiye Katılan Öykü)
Denizin Dalgası Saçların, Racconti dell Anatolia-İtalya (Seçkiye Katılan Öykü)
Deli Zamanlar Arapçaya çevrilerek Mısır’da yayımlandı (Roman)
Tarlabaşı’nda Sabah Oluyor, Istanbul In Women’s Short Storıes – England ( Seçkiye Katılmış Öykü)
Deli Zamanlar Arnavutluk, Bulgaristan ve Hindistan’da yayımlanmak üzere çevrilmektedir.
Eserleri üniversitelerde araştırma konusu olan Sevinç Çokum’un yurt dışında da bazı eserleri üzerinde çalışmalar gerçekleşti. Ayn Şems Üniversitesinden Ayşe Abdülvahid Çırpıntılar romanıyla ilgili, Batıda Türk Göçmenlerinin Sorunları adıyla yüksek lisans yaptı.(2008-2010) Ayrıca yine Mısır’da Kahire Üniversitesinden Muhammed Eyd, yazarın Beyaz Bir Kıyı adlı eserini dil bakımından inceleyen bir çalışma ortaya koydu.(2010-2011)
İlk kitabıyla insan sevgisi ve hümanizma çizgisinde görünen Sevinç Çokum, zaman içerisinde öykü ve romanlarında değişimler yaşadı. Toplum ve birey arasındaki ilişkileri kurcalayan yazar, ilk romanlarında ulusun değerlerini kişilerine aktararak onları tarih perspektifi içinde ele aldı. Giderek insanın iç yapısındaki derinliklere yönelen yazar, sanatın sınırları olmayacağını savunarak evrenselliğe ulaştı. Deli Zamanlar romanıyla birlikte hikâyelerindeki ince gözlemleri, dil özenini ve ironik bakışı romanlarına taşıdı. Tren Burdan Geçmiyor ve Arada Kalmış Tebessüm, Lacivert Taşı gibi son romanlarında sosyal-psikolojinin verileriyle insanı anlamaya çalıştı. Abukiz adını verdiği bir felsefe ortaya atarak, çok renkli ve prizmatik bir yapı içinden dünyaya baktı. İçtenliği önemseyerek öğretilerin dışındaki doğruları aradı.
Sevinç Çokum Kitapları - Eserleri
- Hilal Görününce
- Ağustos Başağı
- Lacivert Taşı
- Bizim Diyar
- Rozalya Ana
- Gece Kuşu Uzun Öter
- Tren Burdan Geçmiyor
- Bir Eski Sokak Sesi
- Al Çiçeğin Moru
- Arada Kalmış Tebessüm
- Deli Zamanlar
- Gece Rüzgarları
- Onlardan Kalan
- Çırpıntılar
- Evlerinin Önü
- Yüzünü Sıyır Karanlığından
- Kırmalı Etekler
- Hevenk - Kayıp İstanbul
- Güzele Bakan Karınca
- Karanlığa Direnen Yıldız
- Gülyüzlüm
- Zor
- Vaktini Bekleyen Tohum
- Çok Yapraklı İlişkiler
- Beyaz Bir Kıyı
- Gözyaşı Çeşmesi
- Bölüşmek
- Tek Kalan Fincan
- Makina
- Eğik Ağaçlar
- İskele Gazinosu
- Beyaz Bir Kıyı
Sevinç Çokum Alıntıları - Sözleri
- Varsın adları "göçmen " olsun. Çok sürmez , Avustralyalı olurdu onlar da. Ne kadar olunabiliyorsa tabii. (Çırpıntılar)
- İnsanın, kimi zaman canını veresiye önemsediği birinin ya da bir nesnenin gün gelip kendisi için anlamını yitirdiğini anlaması doğal yaşanmışlıklardan değil miydi? (Tren Burdan Geçmiyor)
- Hani bazen bir kuşa sevgiyle coşkuyla bağlanirsin, sonra kuşa bir hal olur. Hani yemez de yermiş gibi yapar, durmadan uyur; kanatları düşer. Hani solmakta olan bir çiçeğe dönüşür... gayrı parlatamaz tüylerini, matlaşır o tüyler, belki çoktan ölür derisi, yenilemez kendini geri dönülmezliklerde. Sonra bir bakarsın... (Gülyüzlüm)
- Sevgi belki de milyonlarca anlardan birindeki birkaç saniyedir; fakat o birkaç saniye aslında ömürleri içine alabilir. (Arada Kalmış Tebessüm)
- "Gül alır, gül satarlar.. Gülden terazi tutarlar Gülü gül ile tatarlar Çarşı pazar güldür gül.." (Ağustos Başağı)
- Hayat pişmanlıklar zinciridir. Ama yıllar sonraki doğruların, sana bazı şeyler anlatır. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
- Gece ışığı umuttu çünkü, umuydu. Umularla ürerdi hayat; hele umumun bir parçası isen... (Al Çiçeğin Moru)
- Zamanın güzel bir noktasındaydık;zaman bizi karalamamıştı henüz ;ülkemiz karalamıştı. Ülkemiz bizi gözden çıkarmamıştı henüz. (Gece Rüzgarları)
- “Siz bilimsel çalışmalarınızı sürdürürken bunlar olmaktaydı ve sonra sis diye bir hastalık icat ettiler; sözüm ona başka ülkelerde de bu hastalığın var olduğuna dair düzmece haberler çıkmaya başladı. Hayır, hayır, bin kere hayır! Kendileri gibi düşünmeyenlerin parlak zekâlarını söndürmeye çalışıyorlardı düpedüz. Çünkü karşı çıkan çoğu insanda itiraz eden aykırı bir gene rastlanıyordu. İtiraz geni, evet! Sözgelimi diğer hücreler maviyse aykırı gen her renge dönebiliyor. Maviden mora, mordan kırmızıya, yeşile ve sarıya... İşte o dayatılmış sistemlere uymayan gen...” (Çok Yapraklı İlişkiler)
- Savaş bizim irademizden doğsa da kaderimiz gibidir. (Gözyaşı Çeşmesi)
- Seni gezemediğim, keşfedemediğim, bozulmamış çok yakın bir kent gibi hatırlamalıyım. (Arada Kalmış Tebessüm)
- Belki de ölmüşsündür, nerden bileyim, bilmeyi de istemiyorum. Ben benim işte aylardır bunu söylemeye çalışıyorum. Kimse bana hangi renkleri seveceğimi, hangi tatlardan hoşlanacağımı anlatmasındı. Beni bir makine addedip her parçamı değiştirebileceğini sanmasındı. Duvarın arkasında annen var demek! Aramızda hep bir duvar vardı zaten ve bizi hangi sersem esinti yanlışlıkla bir araya getirdi, bilemiyorum. Neyse, geldi geçti. (Kırmalı Etekler)
- Eskiden daha bakımlıydı bahçemiz. Bahçıvan da yaşlandı. Bakamıyor. Ah o kamelyaları, ortancaları, zambakları görseydiniz. Ben o zamanlar daha meraklıydım böyle şeylere şimdi çiçekleri seyretmek bile yoruyor beni. (Zor)
- Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
- İnsanların uçsuz bucaksız gaddarlığını anlayamadan öleceğim. Tutkuların sonsuzluğunu da... (Kırmalı Etekler)
- .. '' O çiçekleri neden yaşatmaya çalışıyorum sanki? Çiçekler de ölür elbette. Yaşayan sadece tohumlarıdır. Yaşayan ve devam eden... " (Çırpıntılar)
- Sevdiğim, yağmurla ayrıldık biz ve yine yağmurla kavuştuk. (Yüzünü Sıyır Karanlığından)
- Kırılsın varsın hayalleri. Pek çabuk kırılan hayal de zaten barınmamalı insanda. (Bizim Diyar)
- Ah ne olur bir gün şu trenlerden değişmiş olarak insem. Evimin kapısından, bir başka ben olup girsem... (Onlardan Kalan)
- Gurur... Aşkın hem dostu hem düşmanı. Dostu, çünkü onunla yaşar ve ayakta durur o bağ. Düşmanı, çünkü yaprak uçurtmaz ortalıkta, yaprak kıpırdatmaz ki öteki ruh anlasın, sezsin, sevildiğini bilsin. (Tren Burdan Geçmiyor)