Akışı Olmayan Sular - Pınar Kür Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Akışı Olmayan Sular kimin eseri? Akışı Olmayan Sular kitabının yazarı kimdir? Akışı Olmayan Sular konusu ve anafikri nedir? Akışı Olmayan Sular kitabı ne anlatıyor? Akışı Olmayan Sular kitabının yazarı Pınar Kür kimdir? İşte Akışı Olmayan Sular kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Pınar Kür
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752891210
Sayfa Sayısı: 245
Akışı Olmayan Sular Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ölümü unutmalı, yaşamaya bakmalı! Ölüm nasıl unutulur, biliyorsan eğer? Ölümü bildikten sonra nasıl yaşanır? Daha önce yaşıyor muydum? Bir soru. Daha önce yaşıyor muydum? Yaşıyor muydum? Peki, yaşamadan ölünür mü? Bir Soru Daha. Yaşamadan ölünür mü?
Yüzeysel ilişkiler ve aşklarla tükenip biten bir ömür yaşanmış sayılabilir mi? Yaşamın kıyısında durup, yaşamın kendisini ıskalayıp yanı başından geçip gidebilir mi insan tüm yaşamı dışarıda bırakarak? Yaşanmayan hayatlar, erişilmeyene duyulan özlem, yarım kalan aşklar geçmişin birer yansıması olarak bugün de karşımıza çıkmaz mı durup dururken? Yaşam ırmağının akmadığını hissedince ölüm bir çözüm olabilir mi?
1984 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı alan Akışı Olmayan Sular, Pınar Kür'ün öykücülüğünde önemli bir dönüm noktası...
(Arka Kapak)
Akışı Olmayan Sular Alıntıları - Sözleri
- Evinin eşyalarından biriydi yalnızlık.
- Bir yalnızlık ya da yalnızlığı anlamaktı paylaştığımız.
- Deliden korkar bizim millet. Belki de herkes..
- .... önünde sonunda herkes ölmeyecek mi?
- Şiirlerim kötüydü. Gene de yazdım, gene de yazıyorum. İnsanlar arasında sürdürdüğüm korkulu yaşamdan daha gerçek onlar, ne denli kötü olurlarsa olsunlar...
- Ayna, toz mu tutmuş diye birkaç kez elimle silmeye kalktığımı anımsıyorum. Hayır, ayna tozlu değildi hiçbir zaman, ben kül rengiydim, neden anlamadım ? Neden düşünmeye hiç çalışmadım?
- Sanki her şey biraz daha kötü...
- Yapamadığım, yapmayı istemekten kaçındığım öyle çok şey var ki..
- " Hiç yaşamamışken daha az yaşamaya yargılıyorlar beni, ömrümü uzatmak için. Yaşamın izmaritini veriyorlar elime, sigara içmeyi yasakladıktan sonra..."
- dünya onun dünyası, ben oyuncaklar kadar cansızım -- ya da onun canlandırdığı ölçüde varım.
- Tek istediğim annemin yüzünün gülmesi.
- Anılarını satabilir insan belki, yaşarken kimi kez yapmak zorunda kaldıkları gibi..
- Kafamın içinde korkunç bir uğultu var. Uğultu değil, gürültü.. Binlerce otomobil çarpışıyor..
- - Benim dostum yok. - Herkesin dostu vardır .hiç değilse bir tane. -Ama benim yoktur. Benim yalnızca sevenim vardır.
Akışı Olmayan Sular İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir yazarın kalemine daha aşık olmuş bulunmaktayım. Ve geç kalmışlığıma üzülmekteyim. Bu hazzı daha önce yaşamamış olmanın pişmanlığı da var üzerimde. Bir yazarın tek kitabıyla bu yargıya varmak belki yanlış diye düşüneniniz olabilir ama belli bir birikimden sonra okur hissediyor. Aynı insan sarrafı olmuşlar gibi, okur da yazarın tek kitabını okuduktan sonra diğerleri için de yargıda bulunabiliyor. Burada tek değişen kişisel hitap olayı. Her yazar, her kitap herkese seslenmeyebilir. Çok doğal. Büyük kitlelerin sevdiği bazı kalemlerden hiç tat almadığım olmuştur. Takdir ederim o ayrı ama ruhuma hitap etmez. Malümunuz hayat hızla geçiyor, okunacak kitap çok ve ben de bir çokları gibi ruhumu doyurmak derdindeyim. Tutunmak için... Her neyse kitaba dönecek olursak kısalı uzunlu öykülerden oluşuyor Akışı Olmayan Sular. Tam da ismine yaraşır nitelikte öyküler var kitapta. Öykülerin ortak karakteri erkek çocukları (son öykü hariç oradaki de çocuk ama kız çocuğu). 10'lu yaşlardaki çocukların dünyasında neler olduğu, düşünceleri, genç birey oldukları zaman, o dönemki yaşantının dönüşleri, çevrenin etkileri ve tüm bunların insanı götürdüğü yolları, derin söylemlerle süslenmiş yazar. Ama öyle bayıcı şekilde değil de tam yerinde kullanmış vurucu cümleleri. Şimdi şöyle bir düşündüm de Tomris Uyar, Leyla Erbil, Ece Temelkuran benim en sevdiğim, çok başarılı, etkili hatta büyüleyici kalemleri olduğunu düşündüğüm ve bütün kitaplarını okumaya gayret ettiğim yerli kadın yazarlardan. Şimdi Pınar Kür için de aynı şekilde düşünüyorum. Diğer kitaplarını da kesinlikle okuyacağım. Bu kadarın üzerine 'tavsiye ederim' yazmama gerek yok sanırım. Kitapla ve sevgiyle kalın... (Huzursuz Kitap)
Bazı kitaplar vardır ya okuduktan sonra eser ve sahibiyle bu kadar geç tanışmış olmanın hüznünü yaşarsınız, bu da onlardan biri oldu benim için. Yazarın kalemine hayran oldum ve sevdiğim kadın yazarlar listesine bir isim daha eklendi bu sayede. Eser kısa, uzun toplamda beş farklı hikayeden oluşuyor. Son öykümüz hariç hepsinde kahramanlar erkek. "Biraz Daha Ölmek" adlı öyküde, erkek çocuğun annesine olan hayranlığı, sonrasında bu hayranlığın tüm hayatını nasıl etkilediği... "Kısa Yol Yolcusu" nda, işe giderken yaptığı otobüs yolculuğu sırasında yolda gördüğü bir askıyla eskilere giden, kaçan eşini, anne ve babasını anımsayan bir yolcuyu... "Leyla için Şiir" adlı öyküde, ahhh Leyla ne hüzünlü bir hikayeydi, yıllar önce mahallesindeki komşusu Leyla 'ya duyduğu platonik aşk ile eşine ve kızlarına duyduğu öfke, alay, iğrenme arasındaki duyguları karşılaştıran ve aklından Leyla' yı atamayan bir babayı... "Son Çizgi" adlı öyküde, istemeyerek yapılan bir evliliğin verdiği mutsuzluğun sebep olduğu ruh hallerini , arkadaşının eşine duyulan aşkla kurulan hayalleri,kısaca ikilemde kalmış ne yapacağını bilemeyen bir eşi... "Bitmiş Zamana Dair" adlı öyküde ise, on yaşlarında bir kız çocuğunun oturdukları apartmanın bahçesinde bulduğu kedinin komşularının olduğunu öğrenmesi, onlara teslim etmesiyle başlayan tanışma hikayesi ve kopmayan bağlar anlatılmış. Kahramanların ruh halleri, yaşanan gelgitler, çalkantılı hayatlar, hayaller, psikolojik haller öyle ustaca yansıtılmış ki her öyküdeki kahramana çok rahat bürünebiliyor, olayları bizzat yaşıyorsunuz. Kitabı çok zevk alarak okuduğum için olsa gerek nasıl bitti anlayamadım. Akıcı dili, kurgusu, konusu kısaca her yönüyle muhteşem bir eser. Bu kadar övgüden sonra tavsiyemdir dememe gerek yok sanırım.Sadece keyifli okumalar dileyebilirim dostlar. (Nurgül Demiray)
Akışı Olmayan Sular & Pınar Kür: Pınar Kür ile 1984 Sait Faik Hikaye Ödülü almış olan bu eseri ile tanışmış bulundum.Meğerse ne kadar okunası bir yazarmış ve ben ne kadar da geç kalmışım.Edebî dokunuşları,psikolojik tahlilleri,geçişleri gerçekten çok güzeldi.Herşeyden önce yazmak için yazmamış bir kere.Bu yönünün genlerinden geldiği de çok aşikar zira Pınar Kür,Türk edebiyatımızın usta ismi Halide Nusret Zorlutuna'nın yeğeni,şair ve yazar İsmet Kür Hanımefendinin kızı ve yine yazar Emine Işınsu'nun kuzeniymiş. Öykülerdeki karakterler son hikaye hariç hepsinde erkek.Çaresiz,umutsuz,karamsar ve acılı erkekler.Bir kadın olarak yazarın,erkeklerin dünyasına böylesine derinlemesine inebilmesini hayranlık ve şaşkınlıkla karışık bir halde seyrettim.Oldukça sıradan insan modelleri sevgili Pınar Kür'ün anlatımı ile kusursuz bir akıcılığa bürünmüş.Her bir hikayede inceden toplumsal sorunlara ve buna yönelik bireysel çözümlere değinmiş.Neredeyse tüm karakterler geçmiş ve yitmiş bir zamanın hükmünü sürüyorlar.Hâl böyle olunca da bolca nostaljik ögelere rastlamak kaçınılmaz oluyor.Mesela 80 li yılların aile,mahalle, toplum yapısı ve kültüründen yer yer izler taşıyor. Eserin içeriğinde yer alan 5 minik öyküden kısacık bahsetmeden geçemeyeceğim: 1.Biraz daha ölmek:Geçirdiği hastalık nedeni ile hastanede yatan ellili yaşlardaki Erdoğan'ın,çocukluğundan bugüne değin annesine olan hayranlığı ve tutkusunu konu alıyor.Aldığı serum ve ilaçların da etkisiyle,annesinin zamanla nasıl dedikoducu,çirkin ve huysuz bir ihtiyara dönüştüğünü hemşiresi Münevver'e anlatıyor. 2.Kısa yol yolcusu : Annesi, babası tarafından bıçaklanan,bir süre anneannesi ile yaşadıktan sonra babasının gelip alarak üvey anne ile yaşamaya mahkum ettiği bir adamdır buradaki kahramanımız.6 aylık karısı ,evdeki tüm eşyaları toplayarak başka bir adama kaçan bu kahramanımızın geçmişle yüzleşmesini okuyoruz. 3.Leyla için şiir : Evli ve iki çocuklu kahramanımız,platonik çocukluk aşkı olan Leyla'yı halâ unutamamıştır.Leyla ise yıllar önce sevgilisi tarafindan iğfal edilmesi üzerine aile baskısı da eklenince akıl sağlığını yitirmiş ve nihayetinde denizden cesedi çıkarılmıştır. 4.Son çizgi : Sırf evlenmiş olmak için çok ileri yaşlarda olmalarına rağmen Sevil Hanım ile evlenen Muammer Bey'in kendi iç çatışmalarına şahit oluyoruz. 5.Bitmiş zamana dair : Bu kez diğer hikayelerden farklı olarak kahramanımız bir kız çocuğu.Bahçede ,karlara gömülü bir halde bulduğu Ankara kedisinin, komşularına ait olduğunu öğrenince,kediyi teslim etmek amacıyla evlerine gider.Ev sahibi Nebile Hanım ve ailesi,görgülü,asil,kibar ve varlıktan yokluğa düşmüş insanlardır.Geçimlerini ellerindeki antikaları satarak sağlayan bu aile,zamanla kahramanımızı torunları yerine koyarlar... (Seda Bera)
Kitabın Yazarı Pınar Kür Kimdir?
Pınar Kür (d. 15 Nisan 1945, Bursa) Türk yazarı. Lisans eğitimini Queens College ve Boğaziçi Üniversitesinde tamamladıktan sonra Sorbonne Üniversitesinde Karşılaştırmalı Edebiyat üzerine doktora yaptı. "Bitmeyen Aşk" adlı romanı "müstehcenlik" gerekçesiyle toplatıldı. İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller okulunda ingilizce okutmanı oldu. Şu anda Bilgi Üniversitesinde Medya ve İletişim Sistemleri bölümünde öğretim görevlisidir.
Pınar Kür Kitapları - Eserleri
- Asılacak Kadın
- Sadık Bey
- Bir Cinayet Romanı
- Akışı Olmayan Sular
- Bitmeyen Aşk
- Yarın Yarın
- Bir Deli Ağaç
- Cinayet Fakültesi
- Küçük Oyuncu
- Sonuncu Sonbahar
- Hayalet Hikayeleri
Pınar Kür Alıntıları - Sözleri
- Paydos saati diye bir şey kalmamıştı- hele hele son yıllarda. İşinde ilerlemek isteyen herkes gereğinden fazla çalışması, en azından öyle görünmesi gerektiğini biliyor, gözü saatte, beklediğini çaktırmıyordu. (Sadık Bey)
- ... Sevinç değildi aradıkları. Sevinç nedir biliyorlar mıydı? Kendi çocukluğunu anımsadı uzaktan - özlem - siz, acısız bir anımsama. Tüm başka bir çocukluk ama hep aynı sevinçsizlik. Mutluluğu bilmediği için mutsuz olmayan, ama gene de gülemeyen bir çocukluk. (Yarın Yarın)
- Düşünce özgürlüğünü bir kavram olarak bile ortadan kaldırmanın en iyi yolu, düşünmeyi bilmeyen kuşaklar yetiştirmektir. (Asılacak Kadın)
- İçimde en ufak bir sevgi kıpırtısı var mı diye yokluyorum kendimi.Yok, hayır.İlginç olan nefret bile duymuyorum.O derece hissizleşmişim ona, öylesine silmiş bende kendini. (Bitmeyen Aşk)
- Tüm bildiklerini ağaca anlattı kız . Ağaç delirdi . Yıllar var uğraşıyor güneşe tırmanacağım diye . Çevresini saran duvarları yeneceğini sanıyor. Deli bir ağaç bu . (Bir Deli Ağaç)
- Kızı en içten, en derin iç dökmelerindr bile ancak kendi kendine bağışlattığı şeyleri açıklar. (Küçük Oyuncu)
- Aynı evde oturan insanların birbirlerini öldürmeleri o kadar kolay ki... (Bir Cinayet Romanı)
- Gözlerini şu maviden ayırabilse dönüp gidecekti. Ama bu kez martılara takılmıştı. Bir de çok uzaklarda, tıpkı martılar gibi su yüzünde bir yükselip bir konan ufak motora. İçindekini ya da içindekileri seçemiyordu durduğu yerden. Her an iki yanında meydana geliverip yiten sudan tepecikler gerçekten göz alıcıydı. (Yarın Yarın)
- Bütün mesele hayatı elden geçirebilmek... (Sonuncu Sonbahar)
- “Geçmişinden gururu , geleceğinden umudu olmayan bir adam tek başına rakı masasında otururken hangi şarkıdan medet umar?” (Sadık Bey)
- “Korkmuyorum artık. Yani kızmıyorum. Yani kızıyorum ama o ilk günkü gibi delice degil. Akıllıca. Ne yapacağını bilenlerin sabırlı kızgınlığı var içimde.” (Asılacak Kadın)
- İlk kez zeki bir kızla karşılaşmış olmanın kıvancı içinde ama aslında kızın zekasına değil, hatta o zekanın aynası olduğuna inandığı acayip yeşil gözlerine bile değil, minicik memelerini düşünerek gülmüştü. Ceviz gibi, derdi o zamanlar. Ceviz gibi memelerin nesi güzeldi acaba? Şimdi sorsalar bilemezdi. (Yarın Yarın)
- Bazı şeyler öyle plansız oluyor - ya da bizim bilmediğimiz, ilerde irdemeye çalışsak da çözemeyeceğimiz başka bir plana uygun olarak gelişiyor. (Cinayet Fakültesi)
- Bu adam, ortaokulda mazur görülebilecek bir tutkuyu nerdeyse hayat boyu sürdürerek kendi çapında üstün bir salaklık mertebesine ulaşmış, hepsi bu. (Sonuncu Sonbahar)
- Ben hamalsam sen de mi hamalsın. Onlar aptalsa sen de mi aptalsın? (Küçük Oyuncu)
- " Yeryüzünde benden başka canlı yoktu sanki . Çakmağımı çakmak , derin bir soluk almak bile yersiz , gereksiz , belki de sakıncalı bir gürültü çıkarmak olacaktı ." (Bir Deli Ağaç)
- "Sevmek, her şeyi feda etmek değil. Tam tersine. Feda etmemek! İnsan kendisi olmaktan vazgeçerek sevemez ki... Kendini feda ettiğin anda neyinle seveceksin?" (Bitmeyen Aşk)
- Nasıl mı geçiyor ömrüm? Sensiz ama seni özleyerek... (Bitmeyen Aşk)
- “Dudaktan öpmek değil de, yanaktan öpmek, sevmektir. Biliyor muydun bunu?” (Bitmeyen Aşk)
- Bazı erkekler vardır, bilirsiniz, size en derin aşk sözcükleri söylerken bile gidicidirler... Kalıcılıkları yalnız üstünüzde bıraktıkları izlerdir... (Cinayet Fakültesi)
Editör: Nasrettin Güneş