Kabus - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kabus kimin eseri? Kabus kitabının yazarı kimdir? Kabus konusu ve anafikri nedir? Kabus kitabı ne anlatıyor? Kabus kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Kabus kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Rauf
Orijinal Adı: Kabus
Yayın Evi: Koç Üniversitesi Yayınları
İSBN: ISBN 9786059389860
Sayfa Sayısı: 303
Kabus Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Mehmet Rauf, renkli hayatı, edebiyat tutkusu ve farklı türlerde verdiği eserleriyle geç Osmanlı, erken Cumhuriyet döneminin önemli yazarlarından.
Mehmet Rauf, Kâbus’ta birbirine aşkla bağlı evli bir çiftin yaşamaya başladığı “kâbus”u heyecan ve gerilim dolu, sürükleyici bir anlatımla ele alıyor. Yazar aşk, ahlak, namus, evlilik, aile, aldatma, sadakat, kıskançlık ve şiddet gibi kavramları farklı bakış açılarıyla vererek romanı ustalıkla örüyor.
1928 yılında İkdam gazetesinde tefrika edilen ancak kitap olarak basılmayan roman, hem orijinal hem de sadeleştirilmiş metinleriyle “Tefrika Dizisi”nde okurla ilk kez buluşuyor.
Kabus Alıntıları - Sözleri
- Özellikle insan yakın ve beraber yaşamaya mecbur olduğu hemcinslerinden her gün bin türlü yara ve bere alır.
- -Evet, seviyor muyum, sevmiyor muyum? Sevmiyorsam niçin kıskanıyorum? Bu kadar alçaklığı gördükten sonra niçin seviyorum.? Acaba sadece karım olduğu için mi kıskanıyorum ve namus bu mudur? diye düşünmeye başladı.
- -Evet, seviyor muyum, sevmiyor muyum? Sevmiyorsam niçin kıskanıyorum? Bu kadar alçaklığı gördükten sonra niçin seviyorum.? Acaba sadece karım olduğu için mi kıskanıyorum ve namus bu mudur? diye düşünmeye başladı.
- Özellikle insan yakın ve beraber yaşamaya mecbur olduğu hemcinslerinden her gün bin türlü yara ve bere alır.
- Dünyada yaşamak kadar tüketici, yok edici bir kuvvet daha bulunamazdı. Yaşamak, her an mahvolmaktı.
- Bir adamda kötülüğe yatkınlık mı var ? Onu bu yatkınlığından döndürmek imkânsız denilecek derecede güçtü.
- Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ?
- Dudaklarında acı bir tebessümle gözleri bir köşeye aktı ve daha ne kocaların kendi gibi böyle kör bir güvenle karılarının bütün kadınlardan masum olduklarını düşündü.
- Sizin havanızı teneffüs edeyim, kokunuzu içeyim, sesinizle sarhoş olayım. Bana bu saadeti çok görmeyeceksiniz, eminim.
- Kafanın içi süslenmedikten sonra, beyin süsten, ışıktan uzak olduktan sonra vücüdun yakışıklılığı ve kıyafetin süslü olması kaç para ediyordu ?
- Akıllı bir insan her şeye gülmesini bilendir. Hayatta en birince maharet budur.
- Yaşamak demek mücadele, havayla, hayvanlarla, cansız varlıklarla, özellikle insanlarla mücadele demek değil midir?
- ....mesela Japonya'da evlilikler geçici yapılır. Kadın erkek birbirleriyle bir veyahut iki sene bir müddet için evleniyorlar; o müddet geçince, eğer taraflar birbirinden memnunsalar, evlilik uzatılıyor.
- Yaşamak, her an mahvolmaktı.
- Karı koca hayatında kadın ihanet eder, erkek kepaze olur; erkek aldatır, kadın merhamete layık ve mazlum görünür.
Kabus İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Mehmet Rauf'un gazetede tefrika edilmiş ama kitaplaştırılmamış eserinin, Koç Üniversitesi Yayınları tarafından derlenip, sadeleştirilmiş metni ve orijinal metni olarak düzenlenip yayınlanan kitabı. Yani 303 sayfanın yarısı kadar roman diğer yarısı eski Türkçe. Kitabın basımı ve özellikle kapağı gayet güzel-kadifemsi dokusu var gibi, harf hatası gözüme çarpmadı. Konu olarak evli ve kendince mutlu olan Aziz Nihat'ın, eşinden şüphelenmesi ile kıskançlık, kafada kurma, takip ile devam eden macerasını anlatıyor. Tanıtım yazısını okuyunca daha farklı, daha derin bir kitap beklentisi oluşturuyor fakat sıradan hatta bayağı bir tat veriyor diyebilirim. Yer yer alıntı yapılabilecek güzel cümleleri olsa da basit dedektif - aşk romanı tadını veriyor. (Cavitas)
Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?
Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)
Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri
- Eylül
- Genç Kız Kalbi
- Böğürtlen
- Ferdâ-yı Garâm
- Define
- Kan Damlası
- Halas
- Eski Aşk Geceleri
- Bir Aşkın Tarihi
- Define ve Kan Damlası
- Bir Hastalığın İlacı
- Yara
- Uzaktan
- Bir Zambak Hikayesi
- Üç Hikaye
- Karanfil ve Yasemin
- Siyah İnciler
- Kabus
- Serap
- Menekşe
- İsyanlar, Direnişler, Zaferler
- Âşıkane
- Edebi Hatıralar
- Son Emel
- İhtizar
- Eylül
- Eylül
- Sansar
- Son Yıldız
- Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
- Seçme Hikayeler
- Harabeler
- Menekşe
Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri
- Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
- Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
- "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
- O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
- "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
- “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)
- Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
- Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
- “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
- Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
- Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
- Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
- "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)
- “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
- Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
- ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
- “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
- "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
- Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
- Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)
Editör: Nasrettin Güneş