Siyah İnciler - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Siyah İnciler kimin eseri? Siyah İnciler kitabının yazarı kimdir? Siyah İnciler konusu ve anafikri nedir? Siyah İnciler kitabı ne anlatıyor? Siyah İnciler kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Siyah İnciler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Rauf
Yayın Evi: Çağrı Yayınları
İSBN: 9789754540505
Sayfa Sayısı: 232
Siyah İnciler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Serveti Fünün Edebiyatı döneminde yaygınlaşan "mensur şiir" türünün en önemli eserlerinden birisi Mehmet Rauf'un Siyah İnciler'ini, hiçbir sadeleştirmeye ve değişikliğe tabi tutmadan sizlere sunmuş bulunmaktayız.
Siyah İnciler'in başına Doç. Dr. Hülya Argunşah tarafından hazırlanan mensur şiirin tanımı, gelişimi ile Mehmet Rauf ve Siyah İnciler'in Türk Edebiyatındaki yerini anlatan akademik, karakterli bir çalışma ortaya konulmuş ve sonuna da lügatçe eklenmiştir.
Ülkemizin yetiştirdiği değerli bilim adamlarımızın, yayıma hazırladığı bu klasik eserleri özgün şekli ile sizlere sunarak kültürümüzün yaygınlaşmasına katkıda bulunduğumuz inancını taşımaktayız.
Siyah İnciler Alıntıları - Sözleri
- Sana yalnız kendin için büyük bir saygıyla uzanan elime gel bedbaht hayatını güvenle teslim et ki mutlu olalım.
- Benim olsan, âh bu mümkün olsaydı... Seni uzak, uzak, bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm; öyle bir yere götürürdüm ki orada yalnız doğayla kalırdık. Denizle, gökyüzüyle, kır ile kalırdık... Sade ikimiz kalırdık...
- Lâkin bizim buluşma yuvamız, işte senin gözlerin... Bilsen o bakışlara nasıl tapıyorum, o buluşma yuvasını nasıl yüceltiyorum bir bilsen...
- Âh ne kadar ağlamak istiyorum, öyle geliyor ki bir kere ağlayabilsem o kadar ağlayacağım ki hayatımın bütün ileriki acılarının bile şimdiden tesellisini bulacağım... Âh bir ağlayabilsem...
- Evet, bazen ölüm ne iyidir değil mi? Ölüm artık gelebilir degil mi ?
- Benim bildiğim, istediğim aşk; insan doğduğunu nasıl bilmezse öyle sebebini bilmeyerek, anlamayarak, düşünemeyerek, yaşar gibi seven aşktır...
- Daha hiç, hiçbir şey, daha hiçbir sey yok, sade birkaç bakış, sade birkaç tebessüm, fakat ruhum, fakat hayatım hep sensin, hep seninle meşgul, hep senin kokunla dolu...
- Nasıl başlayayım, sizi ilk gördüğüm zamanı nasıl bileyim? Bana öyle geliyor ki sizi ezelden beri görmüşüm, o zamandan beri seviyorum...
- Zaman dursun, sen beni sevdiğin kadar zaman dursun; ya hiçbir şey olmasın, hep senin bakışın hep senin aşkın olsun... Yahut, ölüm!
- Benimle bu karanlıklara, bu ateşlere, yahut bu uzaya, bu ışıklara girmek için ruhunda genişlik, hayatında kuvvet varsa, peki, esirinim... Fakat bil ki sen de benim esirimsin...
- Her güzel şey kalbimde başka bir yara açarak geçer..
- Şimdi sessizlik, karanlık ve uyku... Onsuzluklarımla ben... Sade ben...
- Bana sen gel, çünkü ancak senin tesirinle bu hayatımdan çıkabiliyorum, o bir başkasının hayatıymış gibi ancak o zaman her türlü elemlerine kayıtsız ve yabancı kalıyorum...
- Gittikçe anlıyorum ki bir an olacak bana hiçbir şey yeterli gelmeyecek, bir gün olacak ki sade sen lazım olacaksın, bir vücuda bir hayat gibi sade sen lazım olacaksın; sen, hayat ve ruhunla sen, bütün sen...
- Benim misin? Artık benim, sadece benim, sonsuza dek benim... Âh sahiden mi benimsin? Söyle söyle, bunu tekrar et, fakat sadece gözlerinle değil, dudaklarınla da söyle, kalbinle, artık kendinle de söyle... O kadar benim, kimsenin olmadığın surette mi benimsin?
Siyah İnciler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Benim olsaydın, ah bu mümkün olsaydı seni uzak, uzak , bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm;öyle bir yola götürürdüm ki orada yalnız tabiatla kalırdık. Denizle, sema ile, sahra ile kalırdık… Sade ikimiz kalırdık… Orada, yalnız, ormanda yapraklarla inleyen mütehevvir rüzgarın, uzakta dalgalarla döğünen medhuş denizin, gökte şimşekleriyle gürleyen haşin yıldırımın sesiyle kalırdık… Sade ikimiz kalırdık… Sade ikimiz, unutmuş, unutulmuş, her türlü kayıttan azade iki gibi mevcud yaşardık, ilk insanlar gibi yaşardık. Benim olsaydın felaketlerine, meraretlerine, afetlerine tahammül için kuvvet bulur, hayatın sebebini anlardım;benim olsaydın hayatı severdim. Mehmet Rauf, Siyah İnciler (Çevik Çevik)
Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?
Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)
Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri
- Eylül
- Genç Kız Kalbi
- Böğürtlen
- Ferdâ-yı Garâm
- Define
- Kan Damlası
- Halas
- Eski Aşk Geceleri
- Bir Aşkın Tarihi
- Define ve Kan Damlası
- Bir Hastalığın İlacı
- Yara
- Uzaktan
- Bir Zambak Hikayesi
- Üç Hikaye
- Karanfil ve Yasemin
- Siyah İnciler
- Kabus
- Serap
- Menekşe
- İsyanlar, Direnişler, Zaferler
- Âşıkane
- Edebi Hatıralar
- Son Emel
- İhtizar
- Eylül
- Eylül
- Sansar
- Son Yıldız
- Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
- Seçme Hikayeler
- Harabeler
- Menekşe
Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri
- Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
- Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
- "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
- O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
- "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
- “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)
- Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
- Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
- “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
- Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
- Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
- Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
- "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)
- “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
- Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
- ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
- “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
- "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
- Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
- Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)
Editör: Nasrettin Güneş