diorex
Dedas

Kan Damlası - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kan Damlası kimin eseri? Kan Damlası kitabının yazarı kimdir? Kan Damlası konusu ve anafikri nedir? Kan Damlası kitabı ne anlatıyor? Kan Damlası kitabının yazarı Mehmet Rauf kimdir? İşte Kan Damlası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.02.2022 20:58
Kan Damlası - Mehmet Rauf Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mehmet Rauf

Yayın Evi: Antik Kitap

İSBN: 9789944184588

Sayfa Sayısı: 96

Kan Damlası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yazınımızın önemli başyapıtlarından Eylül romanının yazarı Mehmet Rauf'un Define ve devamı Kan Damlası adlı romanları, polisiye roman türünün sürükleyici örneklerindendir. Kan Damlası, vahşice işlenen iki cinayetin kaatillerinin yakalanması sürecini anlatan ve yayımlandığı dönemde olduğu kadar, bu gün de aynı zevkle ve heyecanla okunacak usta işi bir romandır...

Kan Damlası Alıntıları - Sözleri

  • "İnsanlardan değil, duvarlardan, koltuklardan bile çekinmek gerekir. Malum ya, atasözü, 'duvarın kulağı var' der. Biz ise yalnız duvarda değil, havada bile kulak vardır diye sakınmalıyız."
  • Müthiş endişeler içinde kıvranıyoruz...
  • Tehlike bizim her anımızda, her hareketimizde, alnımızın karşısındadır.
  • Bu adam, ya pek aptal, yahut pek hileci bir şeydi. Yani ya aptallık göstererek herkesi kandırmaya çalışan bir kurnaz, ya kurnaz görünmeye çalışan bir ahmak olmalıydı.
  • Beyefendi! Sana bu sözler kulağına bir küpe olsun diye yazılıyor. Canını ve karının,çocuklarının canını kurtarmak istersen fedakarlık lazım; fakat görüyoruz ki sen boş umutlarla polisten medet umuyorsun. Ufak bir tereddüt canlarınıza mal olacak demektir. Şimdi sana verilecek bir dersimiz var. Bos sözlere kapılıp hayatınızı tehlikeye koymamalısın. Elhamdulillâ çok zenginsin, istediğimiz para senin için hiç bir sey değil demektir. Biz zannettiğiniz gibi âdi Galata veya Tatavla çocukları değiliz. Geniş bir şebeke halinde çalışır, kuvvetli ve kudretli bir topluluğuz. Bunu bu güne kadar yaptığimız şeyler sana anlatmadıysa bu sefer bu mektupla anlayacaksın. Gözlerini aç, iyi oku! Yarın akşama kadar Bulgaristan'da Filibe şehrinde Makedonya Oteli'nde Hasan Fehmi adına elli bin liralık bir telgraf havalesi vereceksin; fakat seni adım adım takip ediyoruz. Zabıtaya mürâcaatta hiç fayda yok. Bu mektubu aldığın dakikadan itibaren sıkı göz altındasın. Samimi ol! Senin için elli bin lira nedir? Ver parayı kurtar canını! Eğer bu tavsiyeleri kulak ardı edip polise gider, telefon eder, karşı tedbirler almaya kalkarsan elimizden kurtulamazsın. Köşkle berâber bütün ailen dinamitle havaya uçurulacaktır. Söz anlayana selâmet... Bu selâmet senin kendi elinde. Artık düşün, taşın, istediğini yap!
  • Söz anlayana esenlik!
  • Yani ya aptallık göstererek herkesi kandırmak isteyen bir kurnaz, ya kurnaz görünmeye çalışan bir ahmak olmalıydı.
  • "İnsanlardan değil, duvarlardan, koltuklardan bile çekinmek gerekir. Malum ya, atasözü, 'duvarın kulağı var' der. Biz ise yalnız duvarda değil, havada bile kulak vardır diye sakınmalıyız."
  • Söz anlayana selâmet... Bu selâmet senin kendi elinde.
  • “Hayret gerçi dün gece faka bastı, ama onun bastığı faklar herkesin tersi olarak ona zarar değil, hayat verir.”
  • Siz müsterih olunuz efendim.
  • Siz müsterih olunuz.
  • Tedavi için çağrılan şehrin en başarılı doktorları lazım gelen şeyleri yapmışlar ve gitmişlerdi.

Kan Damlası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Define” adlı romanın devamı niteliğindeki bu eserde, Dr. Şakir Feyzi’nin 5 yıl sonraki hayatı gözler önüne seriliyor. Akıcı üslubu ve güzel kurgusuyla, sizlere bir seri cinayet davası sunuyor. Güzel okumalar dilerim. (Dilek AL)

Tek solukta okuyacağınız harika bir polisiye. Daha önce Mehmet Rauf'un Eylül kitabını okuyup çok beğenmiştim. Bu kitabını da çok beğendim. Yalnız Eylül romanında olay örgüsü çok geri planda, ruhi tahliller ise ön plandaydı. Bu kitapta ise ruhi tahlillerden ziyade tamamen olay örgüsü üzerine yoğunlaşılmıştı. Severek okudum, tavsiye ederim. (E' ❀)

Kan Damlası: Mehmet Rauf'un daha önce Eylül kitabını okumuştum. Eylül, bilindiği gibi edebiyatımızdaki ilk psikolojik romandır. Ancak yazar burada tamamen farklı bir konuyu işlemiştir. Kan damlası, isminden anlaşılacağı üzere bir polisiye romandır. Kitap 84 sayfadan oluşuyor. Oldukça kısa ve akıcı. Roman, İngiliz köşkü olarak bilinen ve Ziyagil Köşkü tarzında bir köşkte işlenen bir cinayetle başlıyor. Daha sonra aynı tarzda başka bir cinayetin de işlendiği öğreniliyor. Kitabın esas konusunu bu cinayetlerin aydınlatılması oluşturuyor. Birçok polisiye romandan farklı olarak, süpriz bir sonuç çıkmıyor. Kitabın başından beri katilin kim olduğu belli aslında. Sadece katillere ulaşmak üzerine kurgulanmıştır. Ben yine de beğendim, sıkılmadan bir çırpıda okunabilecek bir kitap. (İbrahim)

Kitabın Yazarı Mehmet Rauf Kimdir?

Mehmed Rauf Servetifünun romancılarından, 1875 yılında doğdu, 1931 yılında İstanbul'da öldü. Bahriye Mektebi'ni bitirdi (1893), deniz subayı oldu, staj için Girit'e (1894), Kiel kanalının açılış töreninde bulunmak üzere Almanya'ya (1895) gönderildi, dönüşte İstanbul'da Tarabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. 1908'den sonra bahriye'den ayrıldı, hayatını yazarlıkla kazanmaya başladı. Cumhuriyet devrinde kadın dergileri çıkardı, ticaretli uğraştı. On altı yaşındayken yazdığı Düşmüş adlı hikayesini İzmir'e, Halit Ziya'ya göndermiş, Halit Ziya da Hizmet gazetesinde basmıştı, daha sonra İstanbul'da Mektep dergisinde yazıları çıktı. Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Hüseyin Cahit'le böylece önceden tanışan Mehmed Rauf, sanatının en başarılı eserini Eylül romanıyla verdi; psikolojik roman örneği olan Eylül'de olduğu gibi öteki eserlerinde de özellikle aşk maceralarını konu yaptı. Romanları: Eylül (1901), Genç Kız Kalbi (1925), Böğütlen (1926), Define (1927), Son Yıldız (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929) Hikâye Kitapları: İhtizar (Cançekişme, 1909), Âşıknâme (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), İlk Temas İlk Zevk (1923), Aşk Kadını (1923), Eski Aşk Geceeri (1924) Mensur Şiir: Siyah İnciler (1901, 1925) Oyunlar: Ferdi ve Şürekâsı (1909, filme de alındı: 1917), Cidal (Kavga, 1911), Sansar (1920), Ceriha (Yara, 1927)

 

Mehmet Rauf Kitapları - Eserleri

  • Eylül
  • Genç Kız Kalbi
  • Böğürtlen
  • Ferdâ-yı Garâm
  • Define
  • Kan Damlası

  • Halas
  • Eski Aşk Geceleri
  • Bir Aşkın Tarihi
  • Define ve Kan Damlası
  • Bir Hastalığın İlacı
  • Yara
  • Uzaktan

  • Bir Zambak Hikayesi
  • Üç Hikaye
  • Karanfil ve Yasemin
  • Siyah İnciler
  • Kabus
  • Serap
  • Menekşe

  • İsyanlar, Direnişler, Zaferler
  • Âşıkane
  • Edebi Hatıralar
  • Son Emel
  • İhtizar
  • Eylül
  • Eylül

  • Sansar
  • Son Yıldız
  • Yağmurdan Doluya - Cidal - Sansar
  • Seçme Hikayeler
  • Harabeler
  • Menekşe

Mehmet Rauf Alıntıları - Sözleri

  • Yani hayale, yani şiire, yani aşka aşıktım. Aşkı evrenle hayatın tek varlık sebebi sayacak kadar deli bir aşık. (Eski Aşk Geceleri)
  • Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastgelmiyorum. (Eylül)
  • "Ah bu eksiklik duygusu.. İnsan değilim sanki bir denklemim.." (Eylül)
  • O anda kapıdan genç bir hanım girdi. Fakat bu tam manasıyla bir güneşin doğuşu gibiydi. (Define ve Kan Damlası)
  • "Ah insan denen mahlukat ne kadar zayıf ve alçak birşey (Üç Hikaye)
  • “Günlerce ev bir hastane gibi, delirmiş genç kadına gelen giden hocalarla, hekimlerle dolar. (…) genç kadın bir deri bir kemik kalmıştır. (…) Hastalık geçer, fakat bu yara, bu valide yarası geçmez, aylarca kadını inletir.” (İhtizar)

  • Biliyor musunuz, kadın olmasaydım belki Mesut olurdum. Zira kadın olmak, kadınlar arasında çirkin olmak gibi bir şey. (Ferdâ-yı Garâm)
  • Zaten hayatımız âdet ile tesadüfün elinde zalim ve yırtıcı bir pençe içinde dayanıklılık ve katlanabilme yetisini kaybetmiş sefil bir hastalıktan başka bir şey miydi? (Serap)
  • “Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü...” (Eylül)
  • Ah niçin bütün aşklar böyleydi? Niçin birbirlerini bugün sevenler hayattaki mutlulukları birbirlerinden bekler ve mutluluğu bulmakla bahtiyar ve zevk dolu olurken, iki gün sonra, birbirlerine iki amansız düşman oluyorlar, dişleri, tırnakları, pençeleri kan içinde, birbirini didiklemekten, mahvetmekten, helak etmekten başka bir şey istemiyorlardı? Buna nasıl razı oluyor, nasıl dayanıyorlardı? (Menekşe)
  • Hayat böyle vesveselere değer mi? (Bir Hastalığın İlacı)
  • Gök, yaldız içinde, aynı zamanda berrak, hayran hayran sevdiğine bakan bir genç kız gözü gibi saf ve berraktı (Karanfil ve Yasemin)
  • "İnsanın içtenliğine inanmıyorum!" (Böğürtlen)

  • “Ah, kim bilir ne nefis bir ruhu vardır.." (Menekşe)
  • Dünyada şefkat, af, insanlık gibi güzel şeyler varken neydi bu insanlardaki vahşilik ki hâla birbirlerini yiyorlar, hâla birbirlerini yemekten zevk alıyorlardı ? (Kabus)
  • ''Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar.'' (Eylül)
  • “Zavallı hiç! Bazen ne etkili olarak zıddını ifade etmek ve anlatmak için kullanılır ve bir bakış açısına göre ne büyük, ne kahredici bir heptir!” (Serap)
  • "Yaşamda o denli kötülük gördüm ki kimden olursa olsun, iyilik beklemiyorum." (Böğürtlen)
  • Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir ? (Bir Aşkın Tarihi)
  • Gün oluyor ki hiçbir şey görmemek için gözlerimi kapayarak oturmak istiyorum. (Ferdâ-yı Garâm)

Yorum Yaz