Lozan Antlaşması - İsmet İnönü Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Lozan Antlaşması kimin eseri? Lozan Antlaşması kitabının yazarı kimdir? Lozan Antlaşması konusu ve anafikri nedir? Lozan Antlaşması kitabı ne anlatıyor? Lozan Antlaşması PDF indirme linki var mı? Lozan Antlaşması kitabının yazarı İsmet İnönü kimdir? İşte Lozan Antlaşması kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İsmet İnönü
Yayın Evi: Cumhuriyet Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı: 285
Lozan Antlaşması Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
20 Temmuz 1923'te, İsmet (İnönü) Paşa, Lozan'dan Mustafa Kemal Paşa'ya şu telgrafı çekiyor: ''Her dar zamanımda Hızır gibi yetişirsin.Dört beş gündür çektiğim azabı tasavvur et.Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır.
24 Temmuz 1923'te Atatürk, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasından sonra şunları söylemiştir: ''Lozan Barış Antlaşması'nın ihtiva ettiği esasları,diğer barış teklifleriyle daha fazla mukayeseye mahal olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma,Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla ikmal edilmiş, zannedilmiş,büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir vesikadır.Osmanlı devrine ait tarihte örneği bulunmayan bir siyasi zafer eseridir.''
Mustafa Kemal Paşa,aynı gün,Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması üzerine İsmet Paşa'ya şu kutlama telgrafını göndermiştir:''Memlekete bir dizi faydalı hizmetlerden ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihi bir muvaffakıyetle taçlandırdınız.''
Lozan Antlaşması Alıntıları - Sözleri
- ...Lord Curzon ile ne görüştüğünü, nasıl görüştüğünü sordum. Şunları söyledi: "Müttefik kolarak, müttefiklerin davası için vazife gördük. Felakete uğradık. Vazife görürken yardım etmediler. Şimdi de, sulh görüşmeleri zamanında bizi meydanda yalnız bırakıyorlar. Bundan şikayet ettim. Sevr'de yapılmış bir sulh muahedesi var. Lord Curzon 'a bu eski muahede ahkamını müdafaa etmeleri lazım geldiğini söyledim. Cevap olarak, bana, yeni bir harp olduğundan bahsetti, Sevr'den sonra yeniden bir harp olduğunu inkar edemeyiz, bugünkü şartlar tabiatıyla onun neticelerinden bir tesir taşır, bunları kabul etmen lazımdır, dedi." Lord Curzon, Venizelos'a nazik bir şekilde bunları söylemiş. Venizelos, Curzon'a karşı isyan etmiş ve şöyle demiş: "Bu söylediklerinizi konferansta anlatacağım. Sizin yüzünüzden felakete uğradık. Bu felaketi beraber tamir etmeliyiz. Hakkımızdır, bunu isteyeceğim. Görüyorum ki, siz kabul etmeyeceksiniz, size bu haklı talebimizi aleni olarak reddettireceğim. Ta ki, İngilizlerle ittifak yapıp yola çıkmanın nasıl bir felaketle neticelendiğini bütün dünyaya göstermiş ve ispat etmiş olayım."
- Bir tarafta Türkiye ve karşısında yedi devletin delegeleri... Başta İngiltere, yanında Fransa, onun yanında İtalya, arkalarında Japonya ve Japonya'nın yanında silinmiş gibi Yunanistan (Venizelos ), Romanya, Belçika... Sağ tarafta tek başına Türkiye, sol tarafa bakınca bütün dünya! İşte her şey elinden alındığı halde nihayet varlığı pahasına savaşan, kanını akıtan ve savaşı kazanan yeni Türk Devleti ve işte onu mahvetmek için yüz yıllardan beri uğraşan Batı alemi!
- Misakı Milli'de Arap memleketleri ile irtibatımızı kestiğimizi ilan etmiş olduğumuz halde bile, Türkler kendilerinden ayrılmış olan Arap memleketlerinin manda adı altında, başka devletlerin himayesine konulmasını akden kabul etmemişlerdir. Yani bir manda usulünü muahede ile kabul etmiş değiliz. Bizden ayrılan memleketlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesini istemişizdir. Buna karşılık, bizden ayrılmış ve ayrılmakta olan Arap memleketlerinin temsilcileri, Lozan müzakereleri esnasında lehimize değil, aleyhimize çalışmışlardır. Tarihi gerçek budur. Arap heyetleri, Lozan 'da kendi isteklerini müttefiklerle temas ederek konuşarak istiyorlardı. Müttefikler taleplerini kabul etmeyince, "Bize de Türkler gibi muamele ediyorlar" diye şikayet ediyorlardı. Nihayet bu Arap heyetleri, Lozan'da bana müracaat ettiler.Kendi kaderlerini kendilerine gönül rızası ile bıraktığımız Araplar, memleketleri içinde bulunan yabancı devletlere karşı daha çok haklarla teçhiz edilmek için bizden yardım istiyorlardı. Onları iyi karşıladım, görüştüm. Kendilerine karşı vazife dolayısıyla muahede esnasında hiç kusur etmediğimizi söyledim. Çünkü bizden ayrılmış olan bu memleketler, Cihan Harbi içinde de müttefiklerle ittifak etmişlerdi. Yani bizim muharebe ettiğimiz devletlerle ittifak etmişlerdi. Onlarla beraber olarak, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı her vasıta ile mücadeleye girişmişlerdi. Bunları anlattım. Sizin haklarınızı tanıdık, size karşı hiçbir kırgınlıkla ayrılmıyoruz, bahtiyar olmanızı isteriz, dedim. Ve kendilerine şunları söyledim: "Siz bizden elimizde olmayan şeyleri istiyorsunuz. Sizin haklarınızı fazlasıyla korumak için bundan başka çaba göstermek maddeten mümkün değildir. Bilmiyorum, hanginiz söyledi, neydi o söz? Bize Türkler gibi muamele ediyorsunuz demeye, size ne kadar fena muamele etseler, bizim müşkül zamanımızda müttefikleri haklı gören bir eda ile konuşmaya nasıl razı oldunuz?" Bu olumsuz ve yakışıksız tutumlarından dolayı orada bulunanlar birbirlerini yermişler, tenkit etmişler. Ben yapmadım, filan yaptı. O değil, falan yaptı, tarzında münakaşalar benim önümde cereyan etmiştir. Demek istiyorum ki bizden ayrılan memleketlere karşı muahede müzakereleri esnasında onların hayati menfaatlerini ihlal edecek bir kayıt kabul etmedik. Büyük bir imparatorluğun parçalanması karşısında bütün dünyaya karşı, yalnız kendi kuvveti ile uğraşmaya mecbur kalan Türkiye daha başka bir vaziyet alamazdı. Bu bakımdan, bilhassa Araplara karşı Lozan'dan vicdan rahatlığı ile çıkmışızdır. En dar zamanlarda, hatta kendilerinden müşkülat gördüğümüz zamanlarda bile, selametlerini temenni etmekten başka bir gaye takip etmedik. Irak hududunun tespiti, birçok münakaşalar yapıldığı halde mümkün olamadı. Bu yüzden konferansı ve sulhu tehlikeye sokamazdık. Türk-Irak hududunun 9 ay zarfında İngiltere ile Türkiye arasında yapılacak dostça müzakerelerle halline karar kılındı. Bir defa Lozan muahedenamesinin neticelenmesi üzerine, birçok memleket ile aramızda husumetin nihayet bulması ve dostluk münasebetinin kurulması sağlanmış oluyordu. Bundan sonra İngiltere ile karşı karşıya kalarak Irak hududunun tespiti için uğraşmak, bizi hiç değilse, bir harp tehlikesinden uzak bulunduracaktı.
- On beş seneden beri muharebe ediyoruz. Hele son dört sene, bütün Cihan Harbi'nde çektiklerimizi unutturacak kadar zordu. Memlekette, halkta, hepimiz de, hiç söylenmeyen bir tek arzu var: Bir an evvel sulh...
- Konferansta bütün heyetlerle şahsen iyi münasebetim vardı ve herkes İngilizlerin, İngiliz heyetinin aleyhinde görünüyordu. Bütün müttefikler, küçük müttefikler bana, mahrem olarak, İngilizlerden her türlü şikayeti söylerlerdi. Ve dikkat ettim ki , bu arada herkes, Türklerle ne davaları varsa, onları halletmeye çalışırdı.
- ...kendisini ilk karşılayan, Gazi Mustafa Kemal 'in şu telgrafı oldu: Lozan Türk Heyeti Murahhasası Reisi ve Hariciye Vekili İsmet Paşa Hazretleri'ne Millet ve hükümetin zatı alilerine tevcih etmiş olduğu yeni vazifeyi muvaffakıyetle itmam buyurdunuz. Memlekete bir silsile müfit hizmetten ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihi bir muvaffakiyetle tetvicettiniz. Uzun mücadelelerden sonra vatanımızın sulh ve istiklale kavuştuğu bugünde parlak hizmetiniz dolayısıyle zatı alinizi, muhterem arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve mesainizde size yardım eden bütün heyeti murahhasa azasını müteşekkirane tebrik ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal
- Türklerle uğraşan başlıca kuvvet, başlıca devlet İngilizler olmuştur. Yunanlıların harbi kesin olarak kaybetmesinden sonra çıkan ihtilaflarda da bizimle mücadele eden başlıca büyük kuvvetin İngilizler olduğunu gördük. Karşımızda bulunan İngiltere Devleti içinde Lord Curzon, muharebenin son devrinde özel bir politikayı temsil eder olmuştu. Loyd George Yunan harbi kaybolduktan sonra da Türklerle olan mücadeleyi tekrar harp istikametine yöneltmeyi ciddi olarak aramış ve tecrübe etmiştir. Fakat bir taraftan Türklerin Yunanlılara karşı kazandıkları zaferin kesin mahiyeti, bir taraftan da Türkleri arzularına rağmetmek için mutlaka harbi göze almak lazımdır kanaati, Loyd George'un politikasını çıkmaza sürüklemiştir. Dört sene süren umumi harpten sonra, dört sene de Türklerle uğraşıp şimdi ucu bucağı belli olmayan yeni bir sefere girmek için müttefik devletlerde heves yoktu. Fransızlarda yoktu, İngiliz dominyonları İngiliz umumi efkarı isteksizdi. Lord Curzon işte bu vaziyet karşısında, harbe girmeden bir sulh yapmak mümkündür, davasını takip etmiş ve Loyd George bu yüzden iktidarı kaybetmişti.
- Lozan Muahedesi, milli devletin hudutlarını azami imkanda kurtararak vücuda getirmiştir. Azami imkanda diyorum, çünkü bir memleketin hudutları fiilen kurulmadıkça, yalnız müzakere ile temin olunamaz. Batıdan, doğu hududuna kadar hudutlarımız, bütün memleketin işgalinden sonra önce kendi çabamızla ve silah kuvveti ile fiilen kurulmuştu. Bunun özelliği, milli bir devletin hudutları olmasıdır. İlk günden beri milli bir devletin hudutları talebi ile ortaya çıkmamız, bizi memleket bütünlüğü ve hudutlar meselesinde manen ve maddeten kuvvetlendirmiştir.
- Her yaşta ve her mevkideki Türkler, kadın ve çocuk, bu müdafaa harbine iştirak ettiler. 1918 tarihinden sonra Türk milletinin maruz olduğu sonsuz hücumları ve ıstırapları, burada hatırlatmaktan kendimi men edemiyorum. Gerek bu hücumları ve ıstırapları, gerek hiçbir askeri mecburiyet olmaksızın, Türkiye topraklarının en zengin ve en mamur kısımlarında münhasıran mahvetmek ve yıkmak fikriyle muntazaman yapılmış tahribatı, hiçbir vechile mazur göstermek kabul değildir. Hâlâ bu dakikada bile, bir milyondan ziyade masum Türkün, küçük Asya ovalarında ve yaylalarında evsiz ve ekmeksiz, serseri gibi dolaştıklarını da hatırlatmak isterim. Türk milleti, bu insan takatı üstündeki fedakarlıklara katlanmak suretiyle, medeni insanlar arasında derin bir hayat kuvvetine malik milletlere has olan mevcudiyet ve istiklâl hakkı ile, sulh ve sükfına çalışmak unsuru olmak üzere büyük bir mevki kazanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kati gayesi, bu mevzii muhafaza ve tahkim etmekten ibarettir.
- Mudanya Mütakeresinden sonra Lozan Konferansı, milletimizin Avrupa ortasında davet olunduğu büyük bir imtihandır. Türkiye, medeni alem ortasında, davasını açık ve kesin olarak izah ve müdafaa edecek medeni ve siyasi bir seviyede midir? Ancak ortadaki manzara Anadolu dağlarında şu veya bu tesadüfün, veya Türkiye'ye hasım devletler tarafından işlenen şu veya bu hatanın tesadüfi neticesi midir? Yoksa bir milletin belli bir hedefe doğru giriştiği şuurlu bir mücadele midir'? Lozan imtihanında, işte bu suallerin cevabı verilmiştir.
Lozan Antlaşması İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu Lozan'ı bugün birtakım kimseler küçümseyerek bir halt işlediklerini sanıyorlar. Oysa ki Mondoros ve Sevr'den bihaberdirler. Dönemin konjektürüne ve Türkiye'nin içinde bulunmuş olduğu şartlara bakılırsa Türkiye'nin uluslararası diplomaside kazandığı en büyük başarıdır. Elbette birtakım tavizler vardır fakat bu tavizleri vermek bizlerin bilerek ve isteyerek verdiği tavizler değildir. Dört bir yandan düşman ile çevrilmiş Türk Milleti'nin içinde bulunmuş olduğu bu zor durum karşısında istemeyerekte olsa bazı durumlar aleyhimize çözülmüştür. Bunlardan bazıları ki en önemlilerinden Boğazlar sorunu ve Hatay meselesi ilerileyen süreçlerde lehimize çözülmüştür. İsmet İnönü ve heyetinin yüzde yüz başarı değilse bile genel anlamda bir başarı sağladıkları aşikar bir gerçektir. (Fatih Beyazkaya)
Yunanlıları,İzmir'den tabiri caizse denize döktükten sonra emperyalist devletlerin Anadolu'yu askeri harekat ile işgal edilemeyeceğini anladıklarında masaya oturmak zorunda kaldılar. Onlar için 1.Cihan Harbi 4 sene sürmüş fakat Türkiye için 8 sene sürmüştü. Bu zaman içinde İngilizlerle doğrudan ve dolaylı olarak birçok kere karşılaştık. Dolaylı olarak devamlı Yunanlıları karşımıza çıkardılar ve bu onların aslında son kozları idi. Dünya bitmiş durumdaydı ve bir barış zorunlu hale gelmişti. Fakat İtilaf devletleri savaş alanında alamadıklarını masada almanın derdin de idiler ve önce Mudanya Mütarekesi ardından Lozan Antlaşması için toplanıldı fakat İttilaf devletlerin ısrarları İsmet Paşa ve Lozan heyeti tarafından ısrarla kabul edilmediğin görüşmeler erteledin. İlk görüşme sırasında istediklerini alamayacaklarını anlayınca ikinci görüşme için toplantı dağıldı. Ermenilerin birebir İsmet Paşa'ya gelerek devlet istemeleri ve İsmet Paşa'nın karşı cevabı Türk Kurtuluş Harekatı'nın ve sonrasında Misak-ı Milli konusunda ki kararlığı görmeye yeterlidir. Birileri gibi Lozan hezimettir diye ortada gezinenlerin ya bu toplantıda nelere karşı göğüs gerildiğinden haberleri yok yada hainlik peşindeler. İmkanı olanlar bu 2 ciltlik toplamda 280 sayfalık eseri edinsinler ve okusunlar. (Burak CAN)
Lozan Antlaşması PDF indirme linki var mı?
İsmet İnönü - Lozan Antlaşması kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Lozan Antlaşması PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İsmet İnönü Kimdir?
Mustafa İsmet İnönü, Osmanlı döneminde albay, Cumhuriyet döneminde orgeneral ve eski Genelkurmay Başkanı olan, cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye'nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı, İstiklal Madalyası sahibi Türk asker ve siyasetçidir.
1884 yılında İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas'ta tamamladı. Bir yıl Sivas'ta Mülkiye İdadisi'nde okuduktan sonra, 1897 yılında İstanbul'daki Mühendishane İdadisi'ne gitti. 1901'de Mühendishane-i Berri-i Hümayun'a (Kara Harp Okulu) giren İsmet İnönü, bu okulu 1903'te topçu teğmeni olarak birincilikle bitirdi. 1906'da Erkân-ı Harbiye Mektebi'nden gene birincilikle mezun olarak kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne'deki 2. Ordu'nun 8. Alayı'nda bölük komutanlığına atandı. Bu görevi sırasında İttihat ve Terakki Cemiyetine üye oldu (1907)
1908'de kolağası oldu ve 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909) olarak bilinen ayaklanmayı Selanik'ten gelerek bastıran Hareket Ordusu'nda görev aldı.
1910-1913 yılları arasında Yemen İsyanı'nın bastırılması harekâtına katıldı. Bu ve bundan önceki görevlerinde hudut problemleri ve asilerle yapılan anlaşmalarda başarılı hizmetleri ve mesleki özellikleriyle dikkati çekti. I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde Kolordu Komutanı olarak Atatürk'le birlikte çalışırken, dostlukları ve devletin geleceği hakkında ortak fikirleri gelişti. Ardından Suriye Cephesi'nde savaşan Mustafa İsmet Bey, Milli Mücadele sırasında Atatürk'ün en yakın silâh arkadaşı olarak öne çıktı.
23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Edirne milletvekili olarak katıldıktan sonra, 3 Mayıs'ta İcra Vekilleri Heyeti'nde Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekili oldu. Albay İsmet Bey, mebusluk ve bakanlık görevleri de uhdesinde kaldığı halde Garp Cephesi Komutanlığı görevine getirildi. Kuruluş aşamasındaki düzenli ordu ile Çerkes Ethem ayaklanmasının ve iç isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Ocak ve Nisan 1921'de I. ve II. İnönü savaşlarında Yunan ordusunun Anadolu içlerine ilerleyişini durdurdu.
I. İnönü Savaşı ile tuğgeneral rütbesine yükselen İsmet Paşa, Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz'dan sonra kazanılan zafer üzerine Mudanya Ateşkes toplantısında Büyük Millet Meclisi'ni temsil etti. 1922'de hariciye vekili oldu. Gençlik yıllarından beri edindiği diplomatik müzakere tecrübesi nedeniyle Lozan Barış Konferansı'na Dışişleri Bakanı ve Türk heyeti başkanı olarak gönderildi.
Görüşmeler sırasında Türkiye'nin çıkarlarını titizlikle savunan İsmet Paşa, 24 Temmuz 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının ve egemenliğinin tanınmasını sağlayan Lozan Antlaşması'nı imzaladı.
Cumhuriyetin ilânından sonra 1923-1924 yıllarında ilk hükümette başbakan olarak görev aldı, aynı zamanda Halk Fırkası Genel Başkan Vekilliği'ni üstlendi. 1934'te Soyadı Kanunu çıktığında Atatürk'ün verdiği İnönü soyadını alan İsmet Paşa, başbakanlık görevini 1925-1937 yılları arasında da sürdürdü.
Atatürk'ün ölümünden sonra 1938 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin ikinci cumhurbaşkanı olarak seçilen İnönü, cumhurbaşkanlığının yanı sıra CHP Genel Başkanlığı'na da getirildi. CHP'nin 26 Aralık 1938'de toplanan I. Olağanüstü Kurultayı'nda partinin değişmez genel başkanı seçilerek Milli Şef unvanını aldı.
II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'yi savaş felâketinin dışında tutmayı başaran İnönü, savaştan sonra çok partili siyasi rejime geçilmesinde etkili oldu.
1950 genel seçimlerinden sonra CHP, iktidarı Demokrat Parti'ye bırakırken, İsmet İnönü de 1960 yılına kadar ana muhalefet partisi genel başkanlığı yaptı. 27 Mayıs askeri müdahalesinden sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi ve 10 Kasım 1961 tarihinde başbakanlığa atandı.
1965 yılında bu görevden ayrıldıktan sonra milletvekili olarak siyasi yaşamını sürdürdü. 1972'de toplanan CHP Kongresi'nde kendi desteklediği grubun Bülent Ecevit'in listesi karşısında yenilgiye uğraması üzerine, genel başkanlık ve milletvekilliğinden istifa etti.
25 Aralık 1973 tarihinde ölünceye kadar Anayasa gereğince Cumhuriyet Senatosu tabii üyeliği yapan İsmet İnönü'nün, 1916 yılında evlendiği Mevhibe Hanım'dan üç çocuğu bulunmaktaydı.
İsmet İnönü Kitapları - Eserleri
- Cumhuriyetin İlk Yılları I-II
- Lozan Antlaşması
- İsmet İnönü Hatıralar - 1
- Defterler
- İstiklal Savaşı ve Lozan
- İsmet İnönü Hatıralar - 2
- Cumhuriyetin İlk Yılları I
- Lozan Antlaşması I
- Cumhuriyetin İlk Yılları II
- Lozan Antlaşması II
- Bir Kürt Aydınından İsmet İnönü'ye Mektup
İsmet İnönü Alıntıları - Sözleri
- Varidat* bulmak bir mesele değildir. Herhangi bir ihtiyaç maddesine bir kapik zam yapacak olsan, bizde milyarlar toplanır. (Cumhuriyetin İlk Yılları I)
- Abdülhamid devrinde, çetin vazife bölgelerinde ve güç şartlar içinde bulunan ordulara ayrıca itina edilirdi. (İsmet İnönü Hatıralar - 1)
- Başbakanlıktan ayrılmak kararını Atatürk ile birlikte, 1937 yılı Eylülü‘nün 18’inci akşamı, trenle Ankara’dan İstanbul’a giderken böylece verdik. (Cumhuriyetin İlk Yılları I-II)
- Lozan'a ikinci gidişimde Bayan İnönü'yü de beraber götürdüm. İlk toplantıya giderken ne olacağımız belli değildi. Yabancı bir muhite gidiyordum. Bu sefer bildiğim bir muhite Bayan İnönü ile giderek konferansın son safhasını beraber geçirmiş olduk. (İsmet İnönü Hatıralar - 2)
- Beraber trene girdik. Trene girer girmez Atatürk beni, yalnız yanına aldı. Akşam vuku bulan çekişmelere, hadiselere, tartışmalara kısaca işaret ederek, şimdiye kadar beraber çalıştığımız zamanda pek çok defa kavga etmişizdir dedi. Ama bu kadar açıktan bu kadar serti olmamıştı. Bu sebeple sizin çalışmanıza biraz aralık vermek doğru olacaktır dedi. Ben onun bu sözünün çok isabetli olacağını söyleyerek atılgan bir tavırla karşıladım. Çok müteşekkir olurum dedim. Hakikaten yorgun ve çalışamaz bir hale gelmişimdir. Bana izin verirseniz size çok müteşekkir kalacağım dedim. (Cumhuriyetin İlk Yılları II)
- ... Araplara karşı Lozan'dan vicdan rahatlığı ile çıkmışızdır. En dar zamanlarda, hatta kendilerinden müşkülat gördüğümüz zamanlarda bile, selametlerini temenni etmekten başka bir gaye takip etmedik. (İsmet İnönü Hatıralar - 2)
- ...kendisini ilk karşılayan, Gazi Mustafa Kemal 'in şu telgrafı oldu: Lozan Türk Heyeti Murahhasası Reisi ve Hariciye Vekili İsmet Paşa Hazretleri'ne Millet ve hükümetin zatı alilerine tevcih etmiş olduğu yeni vazifeyi muvaffakıyetle itmam buyurdunuz. Memlekete bir silsile müfit hizmetten ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihi bir muvaffakiyetle tetvicettiniz. Uzun mücadelelerden sonra vatanımızın sulh ve istiklale kavuştuğu bugünde parlak hizmetiniz dolayısıyle zatı alinizi, muhterem arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve mesainizde size yardım eden bütün heyeti murahhasa azasını müteşekkirane tebrik ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal (Lozan Antlaşması)
- Kendisi bir dilim ekmek yerse bana yarısını yedirmekten zevk alır. Onun için gerek resmi hayatta, gerek hususi hayatta kendisine ne kadar minnettar olduğumu takdir etmek kolaydır. (Cumhuriyetin İlk Yılları I-II)
- Harf inkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz.... Ama, harf inkılabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. (İsmet İnönü Hatıralar - 2)
- Mücadeleyi bıraktık mı, ekmek bıçağı bulamayacaksınız. Elinizde ekmek bıçağını bırakmayacaklar. (İsmet İnönü Hatıralar - 1)
- Atatürk'ün siyasi kudreti, birtakım vesilelerle söylediğim gibi, esasen askeri kudretinden daha fazlaydı. (İsmet İnönü Hatıralar - 2)
- Memlekette yarattığı ayaklanmalardan dolayı İstanbul Hükümeti'nin kendisine taktığı ad: Asi. (Cumhuriyetin İlk Yılları I)
- hususi hayatımda bu memlekette maddi bakımdan rahat bir adamın hayatını geçirdim. Bunu bana Atatürk temin etti. Kendisi bir dilim ekmek yerse bana yarısını yedirmekten zevk alır. Onun için gerek resmi hayatta, gerek hususi hayatta kendisine ne kadar minnettar olduğumu takdir etmek kolaydır. (Cumhuriyetin İlk Yılları II)
- Talebelik yıllarıma rastlar. Bir insan devletin başında bulunacak o devletin daha kuvvetli, daha itibarlı olması için kayıtsız kalacak, daha fenası o devletin menfaatini, ilerleme ve yükselme şartlarını düşünmeyen bir fena nam sahibi olacak. Buna asla ihtimal vermezdim (Cumhuriyetin İlk Yılları I)
- Sigarayı bırakmak teşebbüsü (Defterler)
- Arif'in Bu işe nasıl karıştığına akıl erdirmiş değilim. Hiç ihtimal vermezdim. Çünkü Atatürk’ün çok sevdiği yakın arkadaşıydı. Teklifsiz arkadaşıydı. Aynı sınıftan idiler. (Cumhuriyetin İlk Yılları I-II)
- Benim çocukluğumda kültür sahibi adamlar, Türk dilinin kifayetsizliğinden, eksikliğinden meyus olarak bahsederlerdi ve bunun için cemiyet içinde hem Türkiye diye bir millet olarak Araptan ayrılığı kaldırmalıydık, hem de sağlam bir dile kavuşmak maksadıyla Arapçayı kabul etmeliydik, derlerdi. Yani vaktiyle devleti kurarken ve Türk dilini yaparken Arap dilini kabul etmek doğru olacaktı, görüşünü hararetle savunurlardı. (Cumhuriyetin İlk Yılları I)
- Her yaşta ve her mevkideki Türkler, kadın ve çocuk, bu müdafaa harbine iştirak ettiler. 1918 tarihinden sonra Türk milletinin maruz olduğu sonsuz hücumları ve ıstırapları, burada hatırlatmaktan kendimi men edemiyorum. Gerek bu hücumları ve ıstırapları, gerek hiçbir askeri mecburiyet olmaksızın, Türkiye topraklarının en zengin ve en mamur kısımlarında münhasıran mahvetmek ve yıkmak fikriyle muntazaman yapılmış tahribatı, hiçbir vechile mazur göstermek kabul değildir. Hâlâ bu dakikada bile, bir milyondan ziyade masum Türkün, küçük Asya ovalarında ve yaylalarında evsiz ve ekmeksiz, serseri gibi dolaştıklarını da hatırlatmak isterim. Türk milleti, bu insan takatı üstündeki fedakarlıklara katlanmak suretiyle, medeni insanlar arasında derin bir hayat kuvvetine malik milletlere has olan mevcudiyet ve istiklâl hakkı ile, sulh ve sükfına çalışmak unsuru olmak üzere büyük bir mevki kazanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kati gayesi, bu mevzii muhafaza ve tahkim etmekten ibarettir. (Lozan Antlaşması)
- Her dar zamanımda Hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim azabı tasavvur et. Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana merbutiyetim bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim pek sevgili kardeşim, aziz Şefim. (Lozan Antlaşması II)
- Bu gece hararetim 38,5 yine kabus ve ağırlık var. Tenkih yaptım ve rahat ettim. Hanım bugün oruçlu. (Defterler)