tatlidede

Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi - İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi kimin eseri? Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi kitabının yazarı kimdir? Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi konusu ve anafikri nedir? Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi kitabı ne anlatıyor? Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi PDF indirme linki var mı? Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi kitabının yazarı İlker Başbuğ kimdir? İşte Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 13.08.2022 17:00
Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi - İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İlker Başbuğ

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınevi

İSBN: 9786052985564

Sayfa Sayısı: 552

Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılı olan 1923’ten 1961’e kadar geçen 38 yılda, öncesinde olduğu gibi, güç odaklarının büyük mücadeleleri oldu.

İşte elinizdeki kitap bu 38 yılda yaşananlara ışık tutuyor: Hangi tarihsel kesitte, hangi güçler ve temsilcileri, nasıl karşı karşıya geldi? Kimler kazandı, kimler kaybetti? Siyasal ve sosyoekonomik tarih nasıl yazıldı?

İlker Başbuğ bu süreçte yaşanan olayları neden-sonuç ilişkilerini ortaya çıkartacak şekilde sorular sormaya ve bu sorulara cevaplar bulmaya çalışarak tartışıyor ve analiz ediyor.

Bu yaklaşıma birkaç örnek:

1926’daki İzmir suikastı girişimi sonrası Atatürk’ün karşısında etkili bir güç kaldı mı?

Atatürk, İnönü’nün başbakanlıktan ayrılmasının ardından neden Celal Bayar’ı tercih etti?

Türk Devrimi’nin felsefesinin temel taşını hangi düşünce oluşturmaktadır?

İnönü, 2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin coğrafyasından kaynaklı gücünü etkin hale getirebilmeyi başarabildi mi?

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu neden başarıyla uygulanamadı?

İnönü’yü çok partili demokrasiye geçişe zorlayan nedenler ve sonuçları…

1946-1950 yılları arasında demokrasi mücadelesi veren bir partinin daha sonra bu çizgiden sapmasının nedenleri ve sonuçları…

27 Mayıs: İhtilal mi, darbe mi?

38 yıla damgasını vuran tüm önemli olayların analiz edildiği bu kitap siyasi tarihimize yeni bir bakışla bakmanızı sağlayacak…

(Tanıtım Bülteninden)

Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi Alıntıları - Sözleri

  • "Atatürk'ün Türk Milleti'ne bıraktığı manevi miras nedir? Bu soruyu soran Dr. Reşit Galip'e Atatürk'ün verdiği cevap aynen şöyledir: 'Ben manevi miras olarak hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.' "
  • "Başbakan Menderes, hoşnutsuzluğun derecesini kavrayamamış görünüyor. Türkiye'deki durum daha da kötüleşebilir. Hatta ordunun iktidarı ele alması da mümkündür." –cia başkanı allen dulles / 24 mayıs 1960
  • "Kendimizi dünyanın egemeni sanmak hülyalarından artık vazgeçmek gerekir." –mustafa kemal atatürk / nutuk
  • "Atatürk'ün ölümü üzerine Bulgaristan'da çıkan Slovo gazetesi başyazarı Todor Kojuharof şöyle yazdı: 'Dünya artık eskisi kadar enteresan değildir.' "
  • "...Türkiye bu gelişmelere bağlı olarak önce 12 Mayıs 1939'da İngiltere ve ardından 23 Haziran 1939'da, Hatay sorununun Türkiye lehine çözüme kavuşması üzerine, Fransa ile 'Ortak Deklarasyon' yayımladı. Deklarasyonlar askeri ittifaka yönelikti. Böylece bir Barış Cephesi kuruluyordu. Franz von Papen 22 Nisan 1939'da Almanya'nın Ankara Büyükelçisi oldu. Yayınlanan bu deklarasyonlardan Almanya rahatsız olmuştu. Almanlara göre Türkiye tarafsız kalmalıydı. Papen Dışişleri Bakanlığı'nı ziyaret etti. Almanya'nın bir oldubitti ile karşı karşıya bırakılmamasını istedi. Kendisine, Arnavutluk'un İtalya tarafından işgalinin Çanakkale için büyük bir tehlike oluşturduğu; bu durum karşısında, Türkiye'nin çok büyük endişe duyduğu söylendi. Papen daha sonraki günlerde, eğer Ortak Deklarasyonlar neticesinde oluşacak antlaşmalardan vazgeçilirse Türkiye'ye bir saldırmazlık pakti teklif edeceklerini iletti. Hatta Papen, İtalya'nın elindeki Ege adalarından, Türk karasularında bulunan Kastollorizo ve diğer küçük adaların Türkiye'ye verilebileceğini bir konuşmasında açıkça ifade etti."
  • "6 Haziran 1950 günü gerçekleştirilen bir operasyonla, yani hükümetin güvenoyu alışından neredeyse dört gün sonra ordu komuta kademesinde büyük bir değişiklik gerçekleştirildi. Hükümet orduda İnönü'nün etkisinde olan veya oldukları varsayılan komutanları aktif görevlerinden uzaklaştırarak, yerlerine güvenebilecekleri komutanları getirmeye karar vermişti."
  • "Latin Amerika ülkelerinde görev yaptığım zaman çok darbeler gördüm... Bu darbe ise şimdiye kadar şahidi olduğum darbelerin en dakik, en etkin ve en süratli olanıdır." –amerikan büyükelçisi fletcher warren
  • "Nihayet, atlı polisler geri çekildi ve yerini derhal, o zamana kadar büyük giriş kapısında bekleyen piyade birliği aldı. Süngülü askerler, başlarında subayları olduğu halde, talebe kalabalığına doğru yürümeye başladılar. Tam bu sırada talebeler var güçleriyle tempolu olarak 'Yaşasın ordu, yaşasın kahraman Türk askeri' diye bağırmaya basladılar. Ne saklayayım, bu esnada heyecanımdan nefesim kesilmişti. Askerler muntazam sıra halinde talebelerin üzerine yürüyordu. Birdenbire asker durdu, aradan birkaç saniye geçmedi, asker ve subaylarla talebeler ağlamaklı birbirine sarıldılar. Kendi kendime, tamam dedim, bu hareket orduya da sirayet ettiğine göre, artık Menderes hükümeti gitmiştir." –ali fuat başgil
  • Atatürk'ün 28 Aralık 1919'da söylediği; "insanın kendi geleceğine hakim olma düşüncesi kendini kurtarabilmek için her ferdin mukadderatı ile bizzat ilgili olmalıdır."
  • "Demokratik rejim istikametinden ayrılıp baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam..." –ismet inönü / 18 Nisan 1960, meclis konuşması

Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Adnan Menderes Manisa'da 12 Ekim 1958 günü yaptığı konuşmada muhalefetin 'Nifak Cephesi'ne karşı 'Vatan Cephesi'nin kurulması için çağrıda bulundu." (syf.413) Merhaba.. İlker Başbuğ'un Güç Odaklarının Mücadelesi adlı 3 kitaplık serisinin ikinci kitabını okudum. Serinin ilk kitabı Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Osmanlı Devleti'nin yıkılışına / Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar olan dönemdeki güç odaklarını inceliyor, birbirleriyle olan çatışmalarını bizlere gösteriyordu. Okuduğum bu kitap ise 1923'teki Cumhuriyet'in kuruluşundan 1961'deki Yassıada Mahkemeleri ve idamlara kadar olan dönemdeki güç odaklarını ve bu odakların birbirleriyle olan mücadelesini okuyoruz. Kitap 4 bölümden oluşuyor; 1) Mustafa Kemal Atatürk dönemi (1923 – 1938) 2) Milli Şef İsmet İnönü dönemi (1938 – 1950) 3) Adnan Menderes dönemi (1950 – 1960) 4) 27 Mayıs İhtilali / darbesi ve sonraki 1 yıl Kitabın ilk bölümü oluşturan Mustafa Kemal Atatürk dönemi kısmında Cumhuriyet'in nasıl kurulduğu, hilâfet ve saltanat kaldırılırken oluşan havayı, hilafet kaldırıldıktan sonra tepki olarak Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşaların askeriyeden istifa edip siyasete atılıp ülke karışık durumdayken orduyu zor durumda bırakmalarını, 2 defa muhalefet partisi kurulma girişimlerini, Şeyh Sait isyanını, İzmir suikastını, Derviş Mehmet ve yanındaki altı yobazın Camiye girip "Ey Müslümanlar! Ne duruyorsunuz, Halife Abdülmecid hududa geldi, sancak-ı şerif çıktı, gelin altında toplanalım, şeriat isteyelim." diyerek halkı kışkırtıp Asteğmen Kubilay'ı ve bir mahalle bekçisini şehit etmelerini, Atatürk ile İsmet İnönü arasındaki sonradan ortaya çıkan sorunları ve ayrı yola sapmalarını ve Atatürk'ün gerçekleştirdiği mucizevi Türk devrimini okuyoruz. Kitabın ikinci bölümünü ise İsmet İnönü dönemi oluşturuyor. Bu bölümde Milli Şef'in 2. dünya savaşı dönemi sürecini başarıyla yönetmesini, savaşın Türkiye'ye yansımasını, savaşa katılıp ülkeyi yok etme eşiğine getirmekle tarafsız kalma arasındaki seçeneklerden ikincisini seçmesini, bu seçimle ülkeyi kurtarsa bile yaşanılan ekonomik sorunlar yüzünden karşılığını iktidardan düşmekle ödemesini, Hitler'li Almanya ve Mussolini'li İtalya'nın savaşı kaybetmesiyle Avrupa'da demokrasi rüzgarlarının esmeyi başlamasını ve Avrupa ile ABD'nin, savaştan sonra Türkiye'nin demokrasiye geçmesini yoksa Soyvet tehdidi karşısında ülkenin yalnız kalacağını söylemesini, CHP içinden Demokrat Parti'nin çıkması ve kurulduktan 3 ay sonra muhalefet partisinin gerçek bir muhalefet partisi olduğunun anlaşılmasını, hileli seçim diyebileceğim 1946 seçimlerini ve 1950'de CHP'nin iktidarı kaybetmesini okuyoruz. Kitabın üçüncü bölümü ise sık sık günümüzle karşılaştırma fırsatını bana verdi ve demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, hak, hukuk ve adalet, seçim güvenliği gibi söylemlerle başa gelen Adnan Menderes'in daha gelir gelmez tam tersi tutum sergileyip, Halkevleri ve Halkodaları'nı CHP'nin güdümünde olan bir oluşum olarak görüp bunları kapatmasını ve CHP genel merkezine el koymasını, DP'nin ülkenin menfaatleri ve Soyvet tehdidinden korunmak için NATO'ya girmemizi ve bunun için Kore'ye asker göndermemizi, 1950'den diğer seçim tarihi olan 1954'e kadar ülkeyi ekonomik olarak inanılmayacak seviyede büyütmesini ama daha sonra ABD yardımları kesince oluşan ekonomik krizi, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Başbakan Adnan Menderes'den geri kalmaz şekilde siyasi ortamı gerginleştirmesini ve hatta bunu Adnan Menderes'den daha fazla yapmasını, 50'li yılların ortasından sonra DP'nin parti içinde "ılımlılar" ve "daha fazla sertliği savunanlar" olarak ikiye ayrılması ve Adnan Menderes'in ikinci tarafı seçerek hayatının hatasını yapmasını, DP'nin muhalefete olan düşmanca tavırların artmasını, askerlerin İnönü'yü Kayseri'ye sokmaması ve İnönü ile CHP'ye, DP'li halkın taşlı sopalarla saldırılmasına DP içinden "bunlar daha iyi günlerin" tarzında yanıt vermesini, ve adım adım yaklaşan 27 Mayıs ihtilalini / darbesini okuyoruz. Kitabın dördüncü bölümünü ise 27 Mayıs İhtilali / darbesi, İhtilali / darbeyi oluşturan kişilerin ilk önce kendi evlatlarını yemesi, İsmet İnönü ve Alparslan Türkeş'in her ne kadar idamları önlemek için Cemal Gürsel'e mektup yazsalarda idamları önleyememesini, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamları oluşturuyor ve bölüm ile kitap Türkiye'nin ve hatta bana göre Dünya'nın en iyi / özgürlükçü anayasası olan 1961 Anayasası ve 1961 seçimleri ile bitiyor. Keyifli okumalarrr. (Bay C)

Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi PDF indirme linki var mı?

İlker Başbuğ - Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İlker Başbuğ Kimdir?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı. Görevini 30 Ağustos 2008 tarihinde, 25. Genelkurmay Başkanı Mehmet Yaşar Büyükanıt’tan devralmış olan Başbuğ, TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Şeref Madalyası sahibidir. Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde yapılan Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e bırakmıştır.

Mehmet İlker Başbuğ, 29 Nisan 1943 tarihinde Afyonkarahisar’da doğmuştur. Balkan Savaşı'ndan sonra Makedonya'nın Manastır şehrinden Türkiye Karaman’a göç eden ailesi daha sonra Afyonkarahisar’a yerleşmiştir. İlkokulu Afyon 27 Ağustos İlkokulu'nda, ortaokulu Afyon Lisesi’nin orta kısmında okuduktan sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne gitmiştir. 1962 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olan Başbuğ, 1963 yılında Piyade Okulu’nu başarıyla bitirdi. 1963-1971 yılları arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı birimlerde görev alan Başbuğ, 1973 yılında Kara Harp Akademisi’ni bitirerek kurmay subay ünvanı aldı.

Kara Harp Akademisi’nden mezun olmasının ardından Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, Belçika / Brüksel'de NATO Uluslararası Askerî Karargâhında Cari İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü ve 51'inci Piyade Tümeni 247'nci Piyade Alay Komutanlığı görevlerini yürüten Başbuğ, ayrıca İngiltere Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Koleji’ndeki eğitimlerini de başarıyla tamamladı.

1989 yılında Tuğgeneral rütbesine terfi ettirilen Başbuğ, 1993 yılında ise Tümgeneral’liğe terfi ettirildi. Tümgeneral olarak Belçika’da, Milli Askeri Temsil Heyeti Başkanı olarak görev yapmasının ardından 1997 yılında Korgeneralliğe terfi ettirilen Başbuğ, Korgeneral olarak görev yaptığı sırada 2. Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulundu.

2002 yılında Orgeneral rütbesine terfi eden İlker Başbuğ, 30 Ağustos 2008 tarihinde, Mehmet Yaşar Büyükanıt’dan Genel Kurmay Başkanlığı görevini devralarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı ünvanını aldı.

TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Şeref Madalyası sahibi olan Orgeneral İlker Başbuğ, Sevil Başbuğ ile evlidir ve çiftin iki çocuğu bulunmaktadır.

Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde yapılan Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'e bırakmıştır.

İlker Başbuğ, Emekliliğinde kitap yazmaya başladı.

6 Ocak 2012 tarihinde “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarından tutuklandı. 5 Ağustos 2013 tarihinde Mahkemenin karar duruşması yapılarak kararın açıklanması bekleniyor.

Yazdığı Kitaplar :

2011 - Terör Örgütlerinin Sonu

2012 - 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal

2012 - 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Atatür

İlker Başbuğ Kitapları - Eserleri

  • Suçlamalara Karşı Gerçekler
  • Nasıl Bir Türkiye
  • Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Ergenekon'dan Çıkış
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal
  • 15 Temmuz Öncesi ve Sonrası
  • Sorunlarla Yüzleşmek
  • Unutulan Ada Kıbrıs
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk
  • Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Terör Örgütlerinin Sonu
  • Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler
  • Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Mustafa Kemal Atatürk (2 Cilt)
  • Güç Odaklarının Mücadelesi

İlker Başbuğ Alıntıları - Sözleri

  • Ermeni ihtilalcilerin amaçları diğer milliyetçi ihtilalcilerinkinden çok farklıydı. İtalya'da yaşayan insanlar İtalyan idi ve İtalyan devrimcileri çoğunluğun yönettiği bir devlet istiyorlardı. Polonyalı milliyetçiler, Rus bir azınlık tarafından yönetilen ve bastırılmış bir çoğunluk olan Polonyalılar için bir devlet oluşturmak istiyorlardı. Aynı şey tüm dünyada geçerliydi, yöntemleri her ne olursa olsun, iyi ya da kötü, milliyetçiler en azından çoğunluğun kendini yönetebileceği bir devlet için savaştılar. Ermeni milliyetçileri için bu böyle değildi. Ermeni isyancıları, kendilerinin nüfusun %20'sinden daha az bir kısmını oluşturdukları bir toprağı ele geçirmek için savaştılar. Altı vilayet dedikleri bölgede, Müslümanlar Ermenilerin dört katı fazlaydı. Polonyalılar, İtalyanlar, Özbekler, Güney Afrikalılar, Cezayirliler ya da İrlandalıların aksine, Ermeniler imparatorluk tarafından yönetilen büyük bir çoğunluk değildiler. Çoğunluğu yenerek topraklarını ele geçirmek isteyen küçük bir gruptular. Ülkelerinin düşmanlarından yardım alan küçük bir gruptular; çünkü dışarıdan yardım almadan Müslüman çoğunluğu yenmeleri imkânsızdı. Eğer başarılı olsalardı, Ermeni milliyetçileri ne yapacaktı? Balkanlar'daki Türklerin acı kaderini örnek vererek gösteriyor tarih bunu bize. Bir Ermenistan kurmanın tek yolu çoğunluğu sürmek ya da öldürmekti. İhtilalciler Müslümanları saf dışı etmediği sürece, Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulamazdı. Osmanlıların Ermeni isyancılara verdiği karşılık her düşünüldüğünde, bu gerçek hatırlanmalı. Osmanlılar sadece iktidarlarını savunmuyorlardı. Çoğunluğun yönetimini reddedenlere karşı çoğunluk olan halkı savunuyorlardı. Dahası, isyancılar başarıya ulaştıkları takdirde isyancıların öldüreceği ya da yurtlarından süreceği insanları savunuyorlardı. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Mustafa Kemal Atatürk'e göre; lider, ülkesinin ve ulusunun şerefi ve kurtuluşu için çalışandır. Kendilerini ilahlaştırmak için çalışanlar lider olamaz. Kamu hizmetinin en yüce şekli, bencil olmayan çabadır. (20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal)
  • İyi durum da olmayan ülke yönetimi için tek çıkış yolu vardır. O da meşruti idarededir. Bunu sağlayacak tek güç de ordudur. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Diplomaside yapılan hatanın daha sonra düzeltilebilmesi hemen hemen imkânsızdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Türkler ve Ermeniler arasında oluşan gerginliğin rasyonel sebeplerini aramak daha uygun olacaktır. Türklerin Ermenilere karşı savaşmalarının gerçek nedeni kolayca açıklanabilir ve tamamen rasyoneldir. Türkler kendilerini savunuyorlardı.* * Justin McCarthy, "Kim başlattı?", 24 Nisan 2002 tarihinde İstanbul'da yaptığı konuşma. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • "Türkiye'de seçimler yapılacak olursa, CHP bu seçimleri kazanabilecektir." –cia başkanı alen dulles / 28 nisan 1960 (Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • McCarthy'nin dediği gibi "Bir taraf ölülerini sayarken diğer tarafın kendi ölülerinden bihaber olması" olaylara soykırım görüntüsü veriyor. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Okuduğunu, gördüğünü, isittigini sorgulayan insandan korkmayın. Onlardan zarar gelmez. (Nasıl Bir Türkiye)
  • Biz teslim etmezsek, kendimize olan saygımızı alamazlar. (Ergenekon'dan Çıkış)
  • Hunlar bu topluluklar içinde yer alan ve günümüze kadar taninan bir halktır. (Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • Cemaatlerin oluşumunda ekonomik çıkarlar var. Din bu amaç için bir araç olarak kullanılıyor. Bu olay sonra eğitim, daha sonra da siyaset alanına sıçrıyor. (Ergenekon'dan Çıkış)
  • Fırtınalı denizde gemisini en az hasarla karaya yanaştıran kaptanların tarihi başka, gemisini terk edenlerin tarihi başka yazılır. (Suçlamalara Karşı Gerçekler)
  • Toplumu terörle mücadelenin süresi hakkında yanlış beklentiler içine sokacak söylem ve ifadelerden kaçınılmalıdır. Terörle mücadele karmaşık bir süreçtir. 1967 Arap-İsrail Savaşı'nda altı günde zafer kazanan İsrail Silahlı Kuvvetleri, 2007'de birkaç bin kişiden oluşan Hizbullah örgütünü Lübnan'da etkisiz hale getirememiştir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler , dervişler , müritler , meczuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat , medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve taleplerini yapmak , insan olmak İçin kâfidir. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Etkisiz hale getirilen teröristlerin yaş durumu incelendiğinde ortalama olarak, örgüte katılım yaşının 19, örgütte kalma süresinin 7 yıl, ölüm yaşının ise 26 olduğu görülmektedir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Uluslararası alanda ciddi bir konuda adım atmadan önce her şeyi çok detaylı ve iyi şekilde değerlendirmek zorundasınız. Hesapsız olarak atılan adımlardan geriye çekilme o ülkeye çok büyük zararlar da verebilir. Dış politikaya; sağduyulu, gerçekçi ve ideolojik görüşlerden arındırılmış şekilde yaklaşılmalıdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Mustafa Kemal 1922'de eğitim ve öğretime ilişkin şunları da not defterine yazmıştır: "Milleti kurtarmak isteyen her vatansever için milli onur ve fedakarlık başlıca özelliklerdir. Fakat bunlar yeterli değildir. Bir milleti kurtarmak için iyi niyet de yeterli değildir. Aynı zamanda ilim ve eğitim lazımdır. Düşmanı mağlup eden ordularımızın sevk ve idaresinde fenni bilim ve ilmi kurallar rehberimiz olmuştur. Bir milletin geleceğini elde etmesi ve idare etmesi için de eğitim bilimi lazımdır. Eğitim biliminin faaliyet merkezi: Mekteptir. Milletin siyasi ve toplumsal hayatında, düşünce yapısında; her türlü dış etkiye koyabilmesi için ilmi ve fenni bilimi rehber kabul edeceğiz." (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Sıkıştığımız zaman bizim başvuracağımız tek rehber vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk'tür. (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Başarı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin harekata katılan bütün personeline ve özellikle bu harekatta şehit düşen, 498 ölümsüz kahramana aittir. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Bu nedenle, Malta Yargılaması tarihi bir gerçektir. Bu yargılamada, Malta'da o günün deyimiyle “Ermeni Kırımı” bugünün deyimiyle ise “soykırım” iddiasıyla yargılanan Türkler yargı önünde aklanmışlardır. Suçsuz bulunmuşlardır. Malta kararı, Osmanlı devletinin ve İttihatçı liderlerin “soykırım” suçunu işlemediklerini ortaya koyan tarihi bir yargı kararıdır. Bu kararın, uluslararası meşruiyetini kimse sorgulayamaz. Savcılıkların, “suçsuzluk” anlamı taşıyan “kovuşturmaya yer olmadığı”, ya da “takipsizlik” kararı da yargı sürecinin bir parçasıdır. 1919-1921 Malta Yargılaması, yargısal olarak “bir soykırım soruşturması”dır. Bu açıdan çok önemli bir olaydır. Bu gerçeği hiçbir şey ortadan kaldıramaz. Son söz; 1915 Tehcir olayı; Malta'da yargılanmıştır. Kraliyet Savcılığı, soruşturma sonunda verdiği “kovuşturmaya yer olmadığı” veya “takipsizlik” kararı ile Tehcir olayında kovuşturma açılmasını gerektirecek, herhangi bir “suç unsuruna” veya “deliline” ulaşamamıştır. Bu, bir şekilde “suçsuzluk” anlamına gelmektedir. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)

Yorum Yaz