matesis
dedas

Yağmurun Altında - Melih Cevdet Anday Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yağmurun Altında kimin eseri? Yağmurun Altında kitabının yazarı kimdir? Yağmurun Altında konusu ve anafikri nedir? Yağmurun Altında kitabı ne anlatıyor? Yağmurun Altında PDF indirme linki var mı? Yağmurun Altında kitabının yazarı Melih Cevdet Anday kimdir? İşte Yağmurun Altında kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 20.03.2022 14:00
Yağmurun Altında - Melih Cevdet Anday Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Melih Cevdet Anday

Yayın Evi: Adam Yayıncılık

İSBN: 9754183171

Sayfa Sayısı: 64

Yağmurun Altında Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

YAĞMURUN ALTINDA

Yirminci yüzyılı yaşadım

Ertelenmiş bir yüzyıldı bu

Yıkık bir sur yazgımızın uydusu

Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte

Bırakmaz günün adını koyalım.

Yanıtsız bir yaşamdı erdemimiz

Herkes içindi ve kimse içindi

Okunmamış bir yazı, umudu doyuran,

Duaları düşünmek neye yarar

Kurgular tutuşturdu bacalardan.

Yağmurun Altında Alıntıları - Sözleri

  • Her şeyin sese dönüşeceği bilinemez ki!
  • Yaşam tabular arasında bir esinti.
  • Tan ağarırken dişleri arasında bir nar dalıyla, güzelliğin nemi parlıyor saçlarında. Gökyüzü ile bulanan çay. Tam aramıza gelip oturan güvercin bakışlı gün, elinde sıcak ekmeği. Kır çiçekleri arasındaki arı gibi kandan daha hızlı çarpan sevinç...
  • Yalnızlık gözleri iyi görmeyen yaşlı bir kadının torunu. Güneşlenmeye çıkmışlar el ele.
  • Birden serçelerle indi yağmur Hangisi serçe Hangisi yağmur
  • Yirminci yüzyılı yaşadım Ertelenmiş bir yüzyıldı bu Yıkık bir sur yazgımızın uydusu Bekletir ömrü yürüyen ayla birlikte Bırakmaz günün adını koyalım. Yanıtsız bir yaşamdı erdemimiz Herkes içindi ve kimse içindi Okunmamış bir yazı, umudu doyuran, Duaları düşünmek neye yarar Kurgular tutuşturdu bacalardan. Yirminci yüzyılı taşıdım Tedirginliğimizin zorbalığıdır sanrılar Ve tohumun beklenmedik gürültüsüyle Çıplak su gibi yinelenir zaman Gökyüzünde usumuzun dirliği Aklın başarısızlığa uğradığı içtenlik Bir şive gibidir insan, ey öldürülmüş insan Bilinmeyen bir hayvana özgü bir ses gibi Sabırsız testi, hep dolar gibi olan Her şeyin sese dönüşeceği bilinemez ki! Yiminci yüzyılı yaşadım Parlak suyunda boğulmuş sahipsiz İnsan yeryüzünde durur, bulutlar Bulutlar düşümüzde doludizgin Soylu bir çılgınlıktı gündemimiz. Ellerinde oyuk gözlü idoller Yüreğimin yalanını besler üç güzel Bir dağın tepesinde buldum üç güzeli Ama ses yok, sessizlik yok, önce erte yok. Yirminci yüzyılı taşıdım Golgota' ya dirilemem ki, Taşlar arasında yabanıl erinç Ölümü diriltiyorduk hep Yaşam tabular arasında bir esinti. Mevsimler kurgularla oyaladı bizi Tarlaya bırakılmış bir at gibi Bağlı, yalnız ve özgür, Umudumuz sabrın tutamadığı ırmak Umutsuzluğumuz insan kalmak içindi. Yirminci yüzyılı yaşadım Dingin karştlıkların adını bulmalı Sel gibi kuruyor yaşlılık, gençlik Sanki melekleri gördük uzun saçları Tanrının unutkan kuzgunu idik. Nasıl unuturum ey doğa Bana bir diyeceğin vardı, kalakaldım, Vaktim yetmedi, ölüm kalım, Bütün yüzyılları yaşadım Vaktim yetmedi anlamaya. Yirminci yüzyılı taşıdım Atalardan kalma huysuzluk Kuşku, yeryüzü deliliği, Kıralımız doğuştan yarım Ama tanrımız Ara Ara idi. Yaşayamadım yirminci yüzyılı Kim yaşadı ki kendi yüzyılını Akarsuyun dilinden sezenimiz yok Orpheus' tan sonra ben geldim Giz dönüp baktığımız yerde kaldı. Görüp de bilenimiz yok. Ah acımasızdır uykusuz soru Delice zeytin yerdi atamız Homeros Biz yemezdik, aşılı zeytindi bizimki Suskun arpa, uyur uyanık harlı toprak Ama yüzyılımız hamdı, delice idi. Yirminci yüzyılı yaşadık O çağa bu çağa gömüldük Bir şey var, susar, bakar durur Ölümün soluduğu denizle varolan Gökyüzünden başka çağ yoktur. Oysa ne cok gecmis var, ne cok zaman Ne cok gelecek, ne az zaman Benzerlikle karşılaştık, susalım, Kapalı bir avuçtur sözcük Neden açıp da sormak ister insan? Sorup da dönenimiz yok. Hiçbir yüzyılı yaşamadım Tüy kuşun ruhudur, ses teni Hep anlar gibi oldum duvara vuran güneşi Nesne ve bilinç birdir, çağ atlattı beni Bir hoş bilmece içinde yaşadım. Dingin ol ruhum, belki uzaklarda Bir yerde nicedir ilk dizeleri Yaratılıyor acıklı destanımızın Çağlar sonra hayranlıkla okunmak için Belki benzer umursamazlığımız kahramanlığa. Kalk dostum ormana gidelim Geyik sesleri içine çökelim Yeniden doğuş, kıvanç, uyum Kurgular bir yana, biz bir yana İlk kez düşünmeden görelim Martılar gibi yağmurun altında
  • Oysa ne çok geçmiş var, ne çok zaman Ne çok gelecek, ne az zaman Benzerlikle karşılaştık, susalım, Kapalı bir avuçtur sözcük Neden açıp da sormak ister insan? Sorup da dönenimiz yok.
  • Ah geçip gitmenin düşlenemeyen acıları.
  • Dingin ol ruhum, belki uzaklarda Bir yerde nicedir ilk dizeleri Yaratılıyor acıklı destanımızın Çağlar sonra hayranlıkla okunmak için Belki benzer umarsızlığımız kahramanlığa.
  • Yalnızlık, gözleri iyi görmeyen yaşlı bir kadının torunu. Güneşlenmeye çıkmışlar el ele.
  • Yalnızlık, gözleri iyi görmeyen yaşlı bir kadının torunu. Güneşlenmeye çıkmışlar el ele.
  • Tan ağarırken dişleri arasında bir nar dalıyla, güzelliğin nemi parlıyor saçlarında. Gökyüzü ile bulanan çay. Tam aramıza gelip oturan güvercin bakışlı gün, elinde sıcak ekmeği. Kır çiçekleri arasındaki arı gibi kandan daha hızlı çarpan sevinç. Divanelik kuşların kanatlarına değen esinti. Yelken açmış tekneler çayırlarda yüzüyor. İnsanlar arasında yalnız kalan tanrı. Ölüm yüreksizliklerin en güzelidir, ama sabaha varan öpüşmenin belleği yok. Pınara giden atları erincin.
  • Gökyüzünden başka çağ yok.

Yağmurun Altında İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bilinmeyen şiir. 'Bilinemez' mi deseydim yoksa? Bu kadar yakın ve bu kadar bilinemez olan başka bir konum yok benim. Şiiri duyuyorum, hatta görüyorum, dokunuyorum sanki ona, yıllardır yapıyorum da, ama onunla her karşılaşmamda bir şaşkınlığa düşüyorum. Bütün tarihte, bütün dünyada şiir var, ama onun ne olduğunu bir bilen yok. Uğraşacaksınız, didineceksiniz, sizi sevindirdiğini görüvereceksiniz, tanımış gibi olacaksınız, ama yitiverecek o, başka sefer başka bir kılıkta çıkacak karşınıza. Son günlerim daha çok bunu düşünmekle geçiyor. (kitap arkası) (Marionette)

Bilinmeyen şiir. 'Bilinemez' mi deseydim yoksa? Bu kadar yakın ve bu kadar bilinemez olan başka bir konum yok benim. Şiiri duyuyorum, hatta görüyorum, dokunuyorum sanki ona, yıllardır yapıyorum da, ama onunla her karşılaşmamda bir şaşkınlığa düşüyorum. Bütün tarihte, bütün dünyada şiir var, ama onun ne olduğunu bir bilen yok. Uğraşacaksınız, didineceksiniz, sizi sevindirdiğini görüvereceksiniz, tanımış gibi olacaksınız, ama yitiverecek o, başka sefer başka bir kılıkta çıkacak karşınıza. Son günlerim daha çok bunu düşünmekle geçiyor. (In la kesh)

Yağmurun Altında PDF indirme linki var mı?

Melih Cevdet Anday - Yağmurun Altında kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yağmurun Altında PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Melih Cevdet Anday Kimdir?

Melih Cevdet Anday (13 Mart 1915, İstanbul - 28 Kasım 2002, İstanbul), şair, tiyatro oyunu, roman, deneme, makale yazarı.

Lise arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatmıştır. Kolları Bağlı Odysseus ile kendine özgü felsefi şiir akımını başlatmış, Garip Akımı`ndan ayrılmıştır. UNESCO'nun Courrier dergisi, 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır.

İstanbul'da doğan Melih Cevdet Anday'ın çocukluğu Kadıköy Bahariye'de geçti. Ortaokula kadar İstanbul'da eğitim gördü. Liseyi ise Ankara'da, Gazi Lisesi'nde tamamladı. Lisede okuduğu sırada, Orhan Veli ve Oktay Rifat ile tanıştı.

Liseyi bitirdikten sonra bir süre Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kaydoldu. Ancak Devlet Demiryolları'nda memur olarak çalıştığı için öğrenimine devam edemedi. Çalıştığı kuruluş tarafından sosyoloji öğrenimi görmek için Belçika'ya gönderildi.

Ukde isimli şiiri 1936'da Varlık Dergisi'nde yayımlandı. Bunun ardından şiirleri Ses, Yaprak, Yeditepe, Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem, Yön gibi dergilerde yayınlandı. Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte 1941 yılında Garip isimli şiir kitabını çıkardı.

Hasan Âli Yücel'in tavsiyesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü'ne memur olarak atandı. 1946 seçimleriyle birlikte bakanlığın el değiştirmesi sonrasında önce yeniden askere alındı, sonra Konya'ya atandı. Ancak bu atama daha sonra geri alındı. Anday, bir süre sonra bu görevinden ayrılarak İstanbul'a döndü.

1953-1954 yılları arasında Akşam Gazetesi'nin edebiyat ve sanat sayfasını hazırladı. Fikirleri sebebiyle işten çıkarıldı. Doğan Kardeş Yayınları'na geçti ve çeviriler yaptı. Buradaki görevinden de aynı sebeple ayrılmak zorunda kaldı.

1958'den itibaren Tercüman, Büyük Gazete, Yeni Tanin ve İkdam'da kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla denemeler ve makaleler yazdı, tefrika romanlar yayınladı. 1960'ta Nadir Nadi'nin desteğiyle Cumhuriyet'te köşe yazıları yazmaya başladı. Bu gazetedeki yazılarını 1997'ye kadar sürdürdü.

1956'da yayınladığı Yanyana isimli şiir kitabı, 142. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle 1964'te yasaklandı. Anday gerek şiir kitaplarıyla, gerekse daha sonraları yöneldiği roman ve tiyatro alanlarındaki yapıtlarıyla birçok ödül aldı.

Anday, İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nde diksiyon, özel bir tiyatro okulunda mitoloji dersleri verdi. 1964-1969 yılları arasında TRT'de yönetim kurulu üyeliği, 1979-1980 yıllarında da Paris'te eğitim müşavirliği görevlerinde bulundu.

Solunum ve böbrek yetmezliği tanısıyla Marmara Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi'ne kaldırılan Melih Cevdet Anday, 28 Kasım 2002'de 87 yaşındayken vefat etti. Büyükada mezarlığında toprağa verildi.

Takma Adları

Anday, eserlerinde kendi adı haricinde şu takma adları da kullanmıştır: Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlu.

Melih Cevdet Anday Kitapları - Eserleri

  • İsa'nın Güncesi
  • Gökyüzü Haritası
  • Balerina'nın Ölümü
  • Bakır Çağı
  • Akan Zaman Duran Zaman
  • Açık Pencere
  • Raziye
  • Aylaklar
  • Gizli Emir
  • Bütün Şiirleri - Sözcükler
  • Yağmurlu Sokak
  • İçerdekiler
  • Toplu Oyunlar I - Ölümsüzler
  • Toplu Oyunlar II - İçerdekiler
  • Tanıdık Dünya
  • Yağmurun Altında
  • Konuşarak
  • Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları
  • Mikado'nun Çöpleri
  • Seçme Şiirler
  • Kalabalığın Şiiri
  • Yanyana
  • Teknenin Ölümü
  • Seçmeler
  • Rahatı Kaçan Ağaç
  • Yasak
  • Bir Gecede Üç Erkek
  • Telgrafhane
  • Güneşte
  • Suçumuz Edebiyat
  • Bir Defterden
  • Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
  • Dilimiz Üstüne Konuşmalar
  • Aldanma ki...
  • Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği
  • Açıklığa Doğru
  • Birbirimizi Anlayamayız
  • Bütün Yüzyılları Yaşadım
  • Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan
  • Bir Sis Çanı Gecenin İçinde
  • İçerdekiler
  • Annabell Lee
  • Paris Yazıları
  • Gelişen Komedya
  • Dünyada Geçirdim Çocukluğumu
  • Dakika Atlamadan
  • İmge Ormanları
  • Kolları Bağlı Odysseus
  • Geçmişin Geleceği
  • Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
  • Yeni Tanrılar
  • Yeni Tanrılar - Yasak
  • Felsefesiz Yaşamak
  • Zifaftan Önce
  • Çok Sesli Toplum
  • Göçebe Denizin Üstünde
  • Doğu-Batı
  • Anadoluda ve Sosyalist Ülkelerde
  • Meryem Gibi
  • Geleceği Yaşamak

Melih Cevdet Anday Alıntıları - Sözleri

  • Gözlerine bakıyorum Denizden çıkarılmış bir tabaktaki kuş resmi Dağınık köy evleri gibi orda burda Sepetteki sümbül soğanı gibi gölgeli Yüreğimiz öylesine aşmış ki düşüncemizi Yarışı başlatan tabanca sesi gibi geç Duyuyoruz söylediklerimizi (Göçebe Denizin Üstünde)
  • Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yazmaktır. (Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları)
  • Oktay Akbal: Bizde neden bu kadar çok ozan var. ... Melih Cevdet Anday: Geri kalmış ülke olmamızdan geliyor bu. Bizde düzyazı çok geç oluştu. Tanzimatta bile düşüncelerimizi nazımla anlatıyorduk. Ziya Gökalp ki yabacı dil bilir, şiirle anlatıyordu fikirlerini, ona alışıktı, Türk halkı düzyazıyı kolay anlayamıyor. Oktay Akbal: Şiir olunca anlatıyor mu? Melih Cevdet Anday: Ona alışık, düzyazıyı anlamıyor. Düzyazı için Descartes'tan geçmek lazım. Fikret, şiirin düzyazıdan kolay olduğunu söyler. Oktay Akbal: Hâlâ mı öyle? Melih Cevdet Anday: Bizde yüz bin mi ne şair varmış, geriliğimizden, modern çağa giremediğimizden. Tümceyi kuramıyoruz bir türlü. Oktay Akbal: Dünyada şiirin etkisi azalıyor mu? Melih Cevdet Anday: Azalıyor. Mesela Nermin Hanım İngiltere'den geldi, yeni şairler var mı dedim. İki üç kişi var dedi. (Dünyada Geçirdim Çocukluğumu)
  • Bu yolu bulup geçeceğim; Ama ne denli güç olursa olsun Bilerek varmak istiyorum şimdi Sirenlerin ezgilerini dinleyeceğim Dedim ve büyük bir mum peteğini Tunç hançer ucu ile ezdim çabucak Tıkadım kürekçilerin kulaklarını bir bir Orta direğe bağlattım kendimi. (Kolları Bağlı Odysseus)
  • Kadınlara haklarını bağışlayacak olanlar erkekler değildir. Kadının toplumsal durumunda yapılacak düzeltmeleri erkeğin insafına bırakmak hiçbir sonuç vermez. Bütün iş, yaşamı kadın için de erkek için de yaşanılır hale getirmektir. (Konuşarak)
  • Kimlikler saptanırken komiser, toplantıda başka kimsenin bulunup bulunmadığını sormuş. "Ankara'dan gelen bir arkadaş da vardı," demişler. "Adı ne onun?" "Melih Cevdet Anday." "Necidir bu Melih Cevdet Anday?" "Şair." "Ünlü bir şair mi?" "Hayır." Komiser, ifadeleri makinede yazan polise dönmüş: "Yaz oğlum, "demiş," meşhur olmayan şair Melih Cevdet Anday'ın da bulunduğu bu toplantıda her ne kadar Figaro diye bağrıldıysa da bunun General Figaro olmayıp.." İşte benim ünlü bir ozan olmadığım böylece devlet kayıtlarına geçmiş bulundu. (Akan Zaman Duran Zaman)
  • Evlilik bilimle yürümez, anlaşma ister... (İsa'nın Güncesi)
  • Halk biraz da eğlenmek istiyor canım. (Gizli Emir)
  • PAVEL PETROVİÇ: Nihilistler... Eskiden Hegelciler vardı! Demek şimdi bir de Nihilistler türedi. Bakalım boşlukta, kuralsız bir boşlukta nasıl yaşayacaksınız. (Bazarov görünür) işte Bay nihilist geliyor. (İçerdekiler)
  • Hele yarı uygar olan kişi, ilkel insanın yüceliğinden uzağa düşmüştür. Amerika'ya giden ilk beyazlar, orada karşılaştıkları beyazlardan daha mı uyardılar sanki! (Aldanma ki...)
  • "İnsanın başına gelen değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır." (Mikado'nun Çöpleri)
  • Turgenyev'in şu güzel sözü: "Gençliğinde genç olabilenlere ne mutlu!" (Gökyüzü Haritası)
  • Melih Cevdet ile tanışmam garip olmuştur. 1947'de kendisini dairesinde ziyaret etmiş, Özel El Yazıları Defterime bir şeyler yazmasını rica etmiştim. İlk anda, Melih Cevdet, Defterime yazmak istememiş, istersem bir kağıda yazabileceğini [söylemiş], Defterim'e kendi el yazısı ile yazmak istememişti. Israrım üzerine bir şiir ile -tuhaf olarak- biyografisini yazmıştı. Biyografisi şöyle idi Melih Cevdet Anday'ın: "Peki iki satır daha yazayım. Evliyim, daha çocuğum yok. Ama tabii hep böyle kalınmaz. Elbet bir çocuğum olur. İsterse şair olsun, karşı gelmem. Ama iyi okuturum. Şairliğin en ciddi işler kadar ciddi bir iş olduğunu öğretirim. Konuşmayı severim. Onun için tiyatro eserleri de yazacağım. Bu kadar yetmez mi?" (Dakika Atlamadan)
  • Aklımı dinlendirmek istiyorum. İçimden öyle geliyor ki, bundan sonra hiçbir şeyi dert edinmeyeceğim kendime, her işi oluruna bırakacağım. Bedbahtsam, bedbahtlığımı benimseyeceğim. (Birbirimizi Anlayamayız)
  • “Kız evlat büyütmek zor…” diye düşünüyordu, “hele bizim gibi cahil insanlar için…” (Balerina'nın Ölümü)
  • Ölürken anlarmış insan dünyada mutlu olmanın yolunu. (Mikado'nun Çöpleri)
  • (Kalbim yaralı, paramparça) Sevda çırçıplak bir gölgedir Budaklı, çıplak bir ağaçta. (Annabell Lee)
  • farkında değiliz. taşın sesi insan sesine benziyor. (Göçebe Denizin Üstünde)
  • Yaşamaktan soğumamak için tek çare, daha güzel bir dünya düşünmektir. O dünyayı özlemek ve o dünya için savaşmaktır. (Aylaklar)
  • Masamız çıtırtılar içindeydi Ağacın eski yaşamından... (Dakika Atlamadan)

Yorum Yaz