tatlidede

Kürtçe için sorun, sindirme

Mardin Artuklu Yaşayan Diller Enstitüsü, devletin Kürtçe açılımının önemli simgelerinden biriydi.
  • 08.07.2013 21:08
Kürtçe için sorun, sindirme
Kürtçe eğitim açılımına büyük emek veren Enstitü Müdürü Prof. Kadri Yıldırım hedef olduğu kampanyaları anlatırken, geçen haftaki mezuniyet töreninde devletten ve BDP’den tek bir temsilci olmamasını yorumladı: Mardin protokolü, formalite de olsa bunu göze alacak, içine sindirecek bir perspektife galiba sahip değil.CUMHURİYET tarihinde devletin kurulmasına izin verdiği ilk Kürdoloji Enstitüsü, Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde 2010 yılında açıldı. Mardin Artuklu’daki enstitünün faaliyete geçmesinin ardından başka üniversitelerde de benzer birimler kuruldu. Ancak Artuklu, Kürtçe öğretim meselesinde açık ara önde gidiyor. Türkiye’nin ilk Kürtçe öğretmen adayları da yine oradan çıktı. Sadece geçen hafta mezun olan 500 öğretmen adayının değil, bölgedeki çoğu gencin ‘mamoste’ (hoca) diye hitap ettiği Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Kadri Yıldırım’ın gelinen noktada kişisel emeği büyük. Enstitüye öğretmen ve öğrenci alırken merkezden gelen baskılara boyun eğmediği için karalama kampanyalarının hedefi oldu. İlahiyatçı olmasına rağmen İslamcılara kapıyı kapattığı da yazıldı, sadece Alevileri alarak enstitüyü Dersim’e çevirdiği de... Oysa onun için tek kriter iyi Kürtçe, hedefi de en iyi Kürtçe öğretebilecek kadroyu kurmaktı. BDP’nin seçmeli Kürtçe dersi boykotuna aldırış etmediği için o tarafın da tepkisini topladı. Nitekim devletin Kürtçe açılımı açısından bir dönüm noktasını simgeleyen mezuniyet töreninde ne devletten, ne de BDP cephesinden tek bir temsilci vardı. Bütün bunları konuşmak için Mardin’de buluştuk. Uzun yıllardır İsveç’te yaşayan ve Yıldırım’ın çabalarıyla geçen yıl Mardin Artuklu kadrosuna katılan dünyanın tanıdığı dilbilimci ve araştırmacı Mehmet Malmisanıj da bize eşlik etti. TABANDAN DEĞİL TAVANDAN BAŞLATTI Devletin Kürtçe hamlesi nasıl başladı? Kadri Yıldırım: Devlet bu konuda bazı adımlar atılması ihtiyacının hasıl olduğunu hissetti, düşündü taşındı, tam olarak da nereden başlayacağını bilemedi. Normalde beklenen bu işin tabandan tavana doğru bir adım olmasıydı. Yani Kürtçe öğretiminin ilköğretimin birinci sınıfına konulmasıydı. Sonra ortaokul, sonra lise, ondan sonra üniversitenin lisans bölümlerine ve en son lisansüstü gelebilirdi. Fakat bizde biraz tersi oldu. Lisanstan da başlanmadı, yüksek lisanstan başlandı. Aslında çıkış noktası Kürtçe olan enstitüye ‘Yaşayan Diller’ isminin verilmesi de tartışma yaratmıştı. Kadri Yıldırım: Tabii bu isim üzerinde çok spekülasyon yapıldı. Devlette ilgili makamlar Kürt kelimesini telaffuz etmekten çekindikleri için enstitünün adını bile biraz tuhaf bir şekilde seçti. Bu hoşnutsuzluk kendilerine iletildi. Onların da şöyle bir savunması oldu; ‘Bu enstitü sadece Türk dilini değil Arap ve Süryani dillerini de içeriyor. Enstitünün 3 ana dalından biri de Kürt dili ve kültürü’. Biz arkadaşlarla toplandık, isme çok takılı kalmaktansa, isim üzerinde yeniden vakit öldürmektense bu isimle başlayalım dedik. Mehmet Malmisanıj: Üniversitelerde bu bölümlerin açılması eskiye oranla çok olumlu bir şey onu kabul ediyorum, ama bu ehvenişer, geçici tedbirdir. Asıl mesele Kürtçeyi tek başına öğretiyor gibi bir görüntü vermemek. TRT Şeş’i açarken diğer kanalları açarak da benzer bir tutum izlemişlerdi. Daha ne istiyorsunuz işte anlayışı. Sorunu tamamen çözmez. MARDİN PROTOKOLÜ ANALİZ EDİLMELİ Irak Kürdistanı’nda ‘Türkiye’deki Kürtçe lehçelerinde kayıp çok, bizim Kürtçemiz daha iyi’ diyen insanlar tanıdım. Katılır mısınız bu yoruma? Mehmet Malmisanıj: Doğruluk payı var, çünkü biliyorsunuz Kürtçe orada yasaklanmadı. Türkiye’deki Kürtler dil anlamında homojen değil. Bir kısmı yarım, bir kısmı tam Kürtçe biliyor. Ama burada konuşulan Kürtçe ile oradaki arasında çok fazla bir fark yok. Elbette kullanılmasına fırsat verilmediği için aksayan tarafları var ama bu kısa sürede telafi edilebilir. Kadri Yıldırım: 1918 yılından beri İngilizler, Irak Kürdistanı’ndaki yapılanmayla çok ilgilendi. Orada biliyorsunuz Kurmanci ve Sorani konuşulan iki bölgeli bir yapılanma var. Bazı tarih kitapları okudum, deniyor ki o sırada Türkiye devreye girdi. ‘İlla ki bir lehçeye statü verilecekse Türkiye’de konuşulan Kurmanci’ye değil, dünya genelinde konuşanı çok çok daha az olan Sorani’ye verilsin. Kurmanci’ye statü verirseniz kısa sürede sınırını aşıp, döner dolaşır bize gelir. Bizim içimizde sorun yaratır. Ama zaten buradakiler onu çözünceye kadar bir süre daha rahat ederiz’ diye Türkiye İngilizleri ikna etmiş. Barış süreci devam ediyor ama devleti temsilen tek kişi bile törene katılmadı. Bunu nasıl okumak lazım? Kadri Yıldırım: Bunun için Mardin protokolünü analiz etmek gerekir. Bu protokolün Kürt dili ve kültürüne bakış açılarını analiz etmek gerekir. Protokol, formalite de olsa bunu göze alacak ya da içine sindirecek bir perspektife galiba sahip değil. HOCAEFENDİ’NİN SÖZLERİ ÖNEMLİ Fethullah Gülen geçtiğimiz haftalarda Erbil’deki Rudaw gazetesine verdiği röportajda anadilde eğitim için olumlu mesajlar verdi. Bu hamlenin arka planında ne var sizce? Kadri Yıldırım: Hocaefendi bir süre önce DTK’dan bazı isimlerle görüştü. Ben bunu görüşmeye katılan bir milletvekilinden bizzat dinledim. Görüşmenin çok yararlı ve olumlu geçtiğini anlattı ve ‘Keşke bu görüşme daha önce olsaydı’ dedi. Hocaefendi bugünlerde söylediklerine aslında o görüşmeden sonra karar vermiş. Dikkat edin, onun cenahında ya da hükümet çevresinde hiç kimse bugüne kadar anadilde eğitim ifadesini kullanmamıştı. Başbakan hâlâ ‘Yok öyle bir şey’ diyor. Çok geç de olsa Hocaefendi’nin bunu dillendirmesi önemlidir. Hükümet üzerinde de etkisi olabilir. Süreci olumlu yönde etkileyebilir. Kendisinin niyeti zaten zamanı gelince anlaşılacak. Tekrarlarsa, gereğinin yapılması için ısrarcı olursa, niyeti gün ışığına çıkacak. Bunu söyledikten sonra hiç tekrar peşine düşmezse o ayrı. Bugünlerde özel okullarda anadilin öğretilmesine ilişkin bir takım yasal düzenlemelerden bahsediliyor. Şu anda en çok özel okul potansiyeline sahip olan hem nitelik hem nicelik olarak kendisidir. Diyarbakır’da Selahaddin Eyyübi Üniversitesi’ni kurdular. Özel okulun ilk, orta, lise olması şart değil. Özel üniversiteler de okul kapsamında değerlendirilebilir. Bu anayasal değişikliği gündemdeyken verdiği mesajlardan belki de şunu çıkarabiliriz; özel okullar bağlamında bu işe ilk olarak kendi okullarında başlamak, kadroyu ilk önce kendisi kurmak ve materyali ilk kendisi yazmak istiyor olabilir. Kimseden temiz kâğıdı istemek haddime değil Kadri Yıldırım: Kürdoloji birimlerine öğrenci alan bütün üniversiteler güvenlik soruşturması yapıyor, sabıka kaydı istiyor, kendilerine göre tırnak içinde söylüyorum; temiz olanları alıyor, sakıncalı olanları almıyor. Benim böyle bir soruşturma yapmaya ne yasal olarak, ne etik olarak hakkım var dedim. Hakikaten de öyle yaptık. Benim haddime midir kimseden temiz kâğıdı istemek! Bakanlığa çadır kurarım Geçen hafta mezun ettiğiniz öğretmen adaylarına Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan teminat ilettiniz. Avcı ile görüşmenizde neler konuşuldu? Kadri Yıldırım: İktidar partisinden ve muhalefetten birer parlamenteri yanıma alarak Bakan Nabi Avcı’yı ziyarete gittim. 20 dakika niyetiyle gittik ama iki saat sürdü. Orada kendisine izah ettik, ders ücretine karşı öğretmenlik kabul edilemez. Doğrudur, hiçbir seçmeli ders için kadro yok ama Kürtçe dersinin bir istisnai durumu var. Her caminin imamını Kuran-ı Kerim dersine sokabilirsin. Ama Kürtçe dersine herkesi sokamazsın. Bu kabul edilebilir bir tavır değil. Böyle giderse bu ders için öğretmen bulamayacağız. Eğer iki kuruş ders ücretinde ısrar edilirse bu talep sıfıra iner. Size de çok tepki doğar, bize de doğar dedim. Bu tepkileri göğüsleyebilecekseniz tamam, yoksa bir formül bulun. Talim Terbiye Kurulu Başkanı da oradaydı ve bir formül üzerinde konuşuldu. Şu formül önerildi; bu sene tercih edenlerin sayısı belli olsun, biz de istatistikler son haliyle elimize geçtiği zaman sizin mezun edeceğiniz öğretmen adaylarını Milli Eğitim müdürlüklerinin emrine vereceğiz. Onlar da Kürtçeyi tercih eden okullara bunları maaşlı olarak dağıtsınlar. Maaşlı olacak ama kadro olmayacak. İSTİSNA İÇİN SÖZ VERDİLER Konuştuğum mezunlar bu formüle de tepkili. Siz neden uygun buldunuz? Kadri Yıldırım: Bakan haklıdır, çünkü şu anki mevzuatta kadro yok. Bu sözü verdiler. Eylülde adaylarımızı maaşlı olarak istihdam edecekler. Bu da bütün seçmeli dersler arasında Kürtçeye bir istisna olarak sağlanacak. Bir ara formül olarak bu yıl böyle yapılabilir. Ancak gelecek yıl kesin çözüm bulmak gerekecek. Bir merkez kadro oluşturulabilir, o merkez kadro her yıl bir yere gönderilebilir. Bu o kadar zor bir şey değil. Ama benim endişem bu yıl için verilen aylıklı, maaşlı istihdam formülünün bile işlemeyeceği ki, o zaman çok kötü olur. Kötü olur derken? Kadri Yıldırım: Ben tasımı tarağımı toplayıp, çadırımı da hazırlayıp öğrencilerle birlikte Bakanlığın önüne gideceğim. Artık ikinci bir Gezi Parkı mı olur bilemiyorum, ama gidip orada kamp kuracağım. Ya dil ya din Kürtçenin Türkiye genelindeki okullarda seçmeli ders olarak okutulduğu ilk yılın sonunda nasıl bir tablo ortaya çıktı? Kadri Yıldırım: Tercih dönemi sona erdiğinde, Türkiye genelinde aşağı yukarı 24 bin kişinin Kürtçeyi tercih ettiği ortaya çıktı. Tabii bu sayı beklenenin çok altında bir sayıydı. Bunun da iki tane önemli nedeni vardı. Birincisi, BDP’nin seçmeli Kürtçe dersinin boykotuydu. ‘Bu dersi seçmeyin, çünkü bunun ortaya atılmasındaki amaç Kürtlerin anadilde eğitim taleplerinin önüne set çekmek, bizi oyalamak’ dediler. Bu boykot kararı etkisini gösterdi ve Türkiye genelinde en az tercih edilen il Diyarbakır oldu. Halbuki beklenen tersiydi. Sadece Diyarbakır’da 24 bin tercih yapılmış olması gerekirdi normalde. En az 20 milyon insanın konuştuğu bir ülkede bu sayı çok cılız ve minimum kaldı. Bu rakamın beklenenden düşük olmasının diğer nedeni neydi peki? Mehmet Malmisanıj: Seçmeli ders diye koymuş. Yanına da Kuran-ı Kerim koymuş, Peygamber’in hayatını koymuş. Bunlarla beraber koyduğun zaman insanları ikilem içinde bırakıyorsun, Allah’ı mı seçecek, dilini mi seçecek? Feodal artığı bir toplumda tabii ki birçok kişi dini tercih eder, Kuran’ı tercih eder. Bunlar öyle rasgele yan yana koyulmamış. İsteyen Peygamber’in hayatını da seçsin ama bunu da ayrıca seçebilsin. Biri birine tercih edilmek durumunda bırakılmasın. Ayrıca daha önceki dönemlerden kalma bir fişlenme korkusu da var. BOYKOT DURDU 3. SIRAYA ÇIKTI Barış süreci yeni öğretim yılında tercihleri etkileyecek mi? Kadri Yıldırım: Bu yıl henüz tercih edenlerin sayısı bize ulaştırılmadı. Fakat bütün seçmeli dersler içinde üçüncü sırada olduğunu söylediler. Birinci sırada Kuran-ı Kerim, ikinci sırada Peygamber’in hayatı, üçüncü sırada Kürtçe. Bunda barış sürecinin etkisi çok oldu. Geçen yılki 24 bin, çatışmalı bir sürecin rakamı. Bu yılki tercih aşaması, barış sürecine denk geldi. BDP boykota falan gidemedi çünkü çelişki olacaktı. Tercih edilme oranı yükselmiş ama bu sefer de öğretmen sorunu var değil mi? Kadri Yıldırım: Evet, bizim mezun ettiğimiz Kürtçe öğretmen adayları daha önceki bakanın beyanatına göre ders ücreti karşılığı derse girecek. Çünkü norm kadro yok. Milli Eğitim mevzuatında Kürtçe öğretmenliği diye bir hane yok. Seçmeli derslerin hiçbirisine tahsis edilmiş maaşlı bir kadro yok. Dolayısıyla mezun olanlar ders ücreti karşılığında derse girecek. Bu büyük bir tepkiye, büyük bir soğumaya neden oldu. Çünkü buraya tahsil için gelen 500 adayın bir kısmı dershane öğretmenliğini bırakmış, bir kısmı başka alanlardaki işini gücünü bırakmış, ailesi, çoluğu çocuğuyla Mardin’e taşınmış kadro umuduyla. AYNI KİTABI 2 LEHÇEDE HAZIRLADIK Seçmeli Kürtçe dersi kitabı hazırlamak için neden sizleri seçti devlet? Kadri Yıldırım: Geçen yıl devlet aniden -Böyle diyorum, çünkü hiç hesapta yoktu- Kürtçenin ilköğretimin orta kısmında, yani 5,6,7 ve 8. sınıflarında seçmeli olarak okutulması kararı aldı. Milli Eğitim Bakanlığı’na da hemen uygulamaya konulması yönünde talimat verildi. Bu talimat verildiğinde temmuza giriliyordu, yani önümüzde okullar açılmadan önce sadece 2 ay vardı. Bakanlık ne yapacağını kestiremiyordu. O sırada ben bir rapor yazıp eski Bakan Ömer Dinçer Bey’e gönderdim. Bizdeki iyi kadroyu ve ders kitabı hazırlama konusundaki potansiyelimizi anlattım. Onlar da Talim Terbiye Kurulu’ndan 3 kişilik bir ekip gönderdiler. Hemen iki aylık bir protokol imzaladık, temmuz ve ağustosta ders kitabı hazırlamak üzere. Protokolü imzaladılar ama kendi aralarında bunun imkânsız olduğunu konuşuyorlardı. Buna inanmıyorlardı, çünkü Milli Eğitim tarihinde hiçbir kitap bir yıldan kısa bir zamanda tamamlanmamış. İhaleye veriliyor, milyarlar veriliyor, kurullardan geçiyor, tashih için geri gönderiliyor. Siz aslında bir değil, iki kitap hazırladınız değil mi? Kadri Yıldırım: Evet, aynı kitabı iki lehçede hazırladık; hem Kurmanci, hem de Zazaki lehçesinde. Bakanlığa teslim ettik, hayret ettiler. Hemen Milli Eğitim Bakanlığı adına bastırdılar ve Türkiye’nin bütün okullarına dağıttılar .

Yorum Yaz