Uluköy (Gundi Izer) Köyünde Sosyal Hayat! Uluköy Köyü Nerede? Nasıl bir köy? Uluköy Köyü nereye bağlı?

Yedikardeş Köyü tarafından resimledik, Uluköy'ü…

   İlçe merkezine 20 kilometre kadar uzaktaydık. Gurs Vadisi'nin karşı yakasındaki son köy olan Uluköy'ün taş yapıları, baharın içinden gün ışığına çıkmış gibiydi. Bu yapıları sırtlarında barındıran dağlar ise, pamuklarını giyinmiş olan masmavi gökyüzünün himayesi altındaydı sanki!.. Vadinin her iki tarafında uzanan ve baklava gibi dilimlenmiş olan tütün tarlaları, köy insanının alın teriyle renklendirilen kahve tonları olarak yansıyordu gözlerimize. Köyün birkaç yüz metre aşağılarında bulunan dere yatağı ise, yeşille kahvenin uyumunda gizlenmişti. Vadiye hayat veren derenin şarkılarını duyuyorduk sadece…

  Uluköy'ü resimlediğimiz bu yerde kalakalmıştık. Bu güzelim doğanın gözlerimize ve oradan da yüreğimize yansıttığı renk cümbüşünün karşısında esir düşmüş gibiydik.

  Öylece geçirdiğimiz bir sürenin ardından köye doğru harekete geçtik. Köyün girişinde bulunan okul, ilk uğrak yerimizdi. Köy öğretmeni ile okur yazarlık üzerine yaptığımız çalışmanın ardından köyün içine doğru yürümeye başladık.

    Köyün hemen önündeki bahçede bulduk, köy muhtarı Mehmet Aslan'ı. Ağaçların dibindeki çimlerin üzerine serilen kilimlere, selam sabah ve hal hatır sohbetinin arasında oturduk. Bizlere sunulan çayların eşliğinde dile getirdiğimiz meraklarımız için, sözü muhtara bıraktık.

    İlk duyduğumuz şey, Yedikardeş Köyü'nün bulunduğu hizadan Uluköy'ün içine kadar ve adeta dağ taş delinerek getirtilen su kanalı oldu. Daha önceleri de bilip gördüğümüz bu su kanalının binyıllarla ifade edilebilecek geçmişinde, insan elinin ön planda olduğunu düşünmek bile akıllara durgunluk veriyordu.

    Temel geçim kaynağı tütüncülük olan, geçmişten gelen göreneklerini günümüzde de sürdüren ve 450 kişilik nüfusuyla 43 hanede barınan günümüz köy halkının köydeki geçmişi ise, su kanalı kadar uzun değil.

   Yaklaşık olarak 300 yıl önce Cizre-Irak sınırındaki Gabar Dağları tarafından göç eden ve Gabari Aşireti'nden oldukları bilinen Hamza Ağa ile abisi olan Izer Ağa, şimdiki köy yerine gelerek yerleşirler. Tamamen akraba olan günümüz köy halkının, Hamza ile köye ismini veren Izer'in torunları olduklarını dinledik son olarak.

    Muhtarın anlatacak bir şeyi kalmamıştı. Çaylarımızı da içmiştik zaten. Toparladığımız notlarımızın ardından esinleşerek bindiğimiz aracımızla dönüş yoluna koyulurken, bir Uluköy köylüsü ile İlçe merkezinde avukatlık yapan Davut Samancı arasında geçen diyaloğu hatırladık her nedense…

   Uluköylü'nün mahkemeye intikal eden bir davası olur. Bu dava için Davut Samancı'yı avukat olarak tutan köylü, hakimin soracaklarına verilecek olan cevapları da bir bir izah eder. Bu izahları dinleyen Avukat Davut Samancı köylüye dönerek;

   ''Yahu ben, hukuk fakültesini okuyacağıma bir süre Uluköy'de yaşasaydım daha çok şey öğrenirdim herhalde. Çünkü Uluköy, Oxsford Üniversitesi gibi'' der!..

    İlçe merkezinden bildiğimiz bu diyaloğun verdiği keyifle gülüşerek uzaklaştık Oxsford'dan!

    Pardon! Uluköy'den…

MEHMET BEDİ DEMİR / MARDİN LİFE