tatlidede

Oy Satmak Ve Oy Satın Almak Hakkında Bir Hikaye

Oy Satmak Ve Oy Satın Almak Hakkında Bir Hikaye

          Size bir hikaye anlatacağım… Günlerden bir gün, adamın biri, bir şehire belediye başkanı olmak için dönemin en güçlü partisine, iktidar partisinden aday adayı olur… Bu adam az uz biri değilmiş… Hatırı sayılır, ismi zenginler listesinde anılır, emrinde çok insan çalışır biriymiş… Fabrikaları, banka kasalarını patlatacak kadar paraları varmış… Aynı zamanda doğup büyüdüğü beldede belediye başkanlığı yapmış….

       Bu zatın yaptığı başvuru,  parti  genel başkanı ve dönemin Başbakanı tarafından reddedilince adam, aday adaylığı başvurusu yaptığı partiden istifa eder ve başka bir partiye intisap eder… Tabi sadece kendisi  değil, onunla birlikte inşaat mühendisleri vs. nice adamlar,  yıllarca üye oldukları partilerinden istifa edip  bahis konusu zatın intisap ettiği partiye üye oldular… Seçmek için değil seçilmek ve halkın içinde seçkin bir konuma yükselmek için seçime girdiler…

       “Dakika bir gol bir” derler ya hani… Aynı o misal… Bu adamlar da istifaları ile siyasi hayatlarının ilk golünü kendi kalelerine atmış oldular.. Halk anladı ki, bu insanlar hizmet adamı değiller, siyaseti yükselme aracı olarak görmekteler, istikbal va’detmemekteler… Partileri “yükseltmek” için değil “yükselmek” için kullananlar, kullanılmaya hazır olurlar…

        Bu iş adamları, yıllarca içlerinde besledikleri yükselme ihtirasının boş çıkmasını kabullenemediler, eski partilerine kin beslediler, ayrıldıkları parti yönetimlerini yerden yere vurdular… Bulundukları şehrin parti yönetimini eleştirmelerinde haklı olabilirlerdi… Lakin “bu eleştirilerini neden daha önce yapmadıkları akla takılan sorular arasında durmaktaydı… Halbuki aday seçilselerdi “gık”ları çıkmazdı, kol kola seçime koşarlardı… “Bencilliğin esiri olunca insan, eder isyan”… İşte bu zatı muhteremlerin(!) hali de bu…

         Sonunda ayrıldıkları partiye “hezimet” yaşatmak, düşmanların yapamadığını ve yapamayaağını yapmak için bu “seyyar siyasetçiler” kolları sıvadılar, birleştiler… Halktan tepki almamak, gözlerden daha düşmemek için; dün değer vermedikleri, kapısından girmedikleri  eski partilerinin savunduğu değerleri savunan  başka bir partide siyaset yapmaya koyuldular… Kendilerine makam ve mevki vermeyen iktidar partisine, ne pahasına olursa olsun yenilgi yaşatmayı ahdettiler…

          İstifa ettikleri partiden alacak “öc”leri vardı… Kin ve haset gözlerini bürümüştü… İntikam duyguları kabarmış, eski dostlarını düşman ilan etmiş, kibirleri tavan yapmıştı… “Ben! Koca iş adamı, saygın kişilik, nasıl olur da aday gösterilmem” diye içlerindeki ğururun esiri olmuşlardı… Artık yapacak bir şey yoktu… Şeytan ipleri eline almıştı, intikam ve kibir duygularını kamçılamaya başlamıştı…

            Bu zevatlar; bazı yanlışları olmakla birlikte, hakikatte halka ve hakka hizmet eden, adaleti ve kalkınmayı önceleyen eski partilerini itip, aleyhte birleşen şer güçlerinin, hezimetleri hizmet diye adlandıranların işine yaramaya, o şerirlerin ekmeklerine yağ sürmeye başlamışlardı… Artık ok yaydan çıkmıştı… Hedef belli idi… “Benim olmayan senin de olmayacak” mantığı güdülmekteydi… Yılların birikmiş zulümlerini bitiren ve bulundukları bölgeyi kalkındıran partilerine, desteğe en muhtaç olduğu dönemde köstek olmaya başlamışlardı…

           Halk, asıl fakirliğin “iz’an” fakirliği, asıl iflasın “insaf” iflası, asıl sermayenin “dürüstlük” olduğunu öğrendi bu süreçte… Bu ibretlik hikayenin başrol oyuncuları halka hak etmediği bir hezimeti yaşattılar…  Girdikleri seçimde “şehir emini” ve “emiri” olmaya aday olan fabrikatör bey, kesenin ağzını açtı, “paranın açmadığı kapı yoktur” anlayışını uygulamaya başladı… Trilyonları kasadan çıkardı ve halkın içine tellallarını gönderdi… Binlerce oya trilyonları bastı…

          Halkın iradesine yapılabilecek en büyük haksızlığı, edepsizliği, çirkefliği yaptı… Para ile “aday” olunabileceğini ama asla “adam” olunmayacağını aklı almadı… Paranın döndürdüğü kalp ve akıl zaten adamlığı para ile tartmaktaydı… Bu aday; halkın muhtaçlığını ve paraya olan zaafını kullanmanın, kesenin ağzını açmanın siyasi rüşvet olduğunu bilmiyor olamazdı… “Siyaset, emin ve ehil kişilerin işidir… Paraya güvenenlerin ve güven vermeyenlerin işi değildir…” nasihatini duymamış gibiydi…

        Bu iş adamı, çok hayır sever olmalı ki(!) yönetimine talip olduğu halka sermayesini vermekteydi… Ama akla takılan soru ise bu hayır sever abi(!) daha önce neredeydi… Ya da bunca sermayeyi nasıl elde etmişti… Anlaşılan o ki; “havadan gelen para “heva”ya gitmekteydi”…  Meğer bu zatı muhterem(!) daha önce de kaç defa belde başkanlığını parayla satın almıştı… Anlaşılan bu alanda tecrübesi oldukça fazlaymış…

        Dürüst siyasetçimizin(!) parayla oy satın almaya kalkan tellalları, son gece bir çok kişiyi avlamışlar, parayla kandırmışlar…Bir şehrin geleceği ve insanın en değerli sermayesi olan iradesine fiyat biçmişler… Oy “satın almak” kadar “oy satmakta” alçaklık olmalı değil mi? Evet evet alçaklık hem de alçaklığın daniskası…Sadece satın almak değil halkı yalan yanlış vaadlerle kandırmakta alçaklıktır…  Hiçbir mazeret, oy satmayı ve satın almayı haklı çıkarmaz, çıkaramaz…

          Kişi memnun olmadığı adayı desteklemeyebilir ama alacağı hizmeti nerden geldiği belli olmayan paraya değişemez… Satılık iradeler, satılmış şahsiyetler, paraya endekslenmiş kişilikler daima kötülük üretirler… Kötüler ise hiçbir zaman iyi liderleri seçmezler ve onları hak  etmezler… Satılan her bir oy, iyilerin hukukuna bir tecavüzdür…

            Ve sonunda seçimler yapıldı, ne oyları parayla satın alanlar ne de iktidar partisi kazandı… Kazananlar iktidarın karşısında duranlardı ve oyların parayla alınmaması halinde hiçbir şekilde söz konusu şehri kazanamaycak olanlardı…  Oyları parayla alan “paraşör lidere” halk; iradelerini satmayacaklarını, geleceklerini hür iradeleri ile oylayacaklarını ve oy’un namusunu koruyacaklarını hal dili ile anlatmış oldu…

         Bu hikaye ne zaman ve nerde mi gerçekleşti?Bunun cevabı olarak farklı rivayetler var… Ama kuvvetle muhtemeldir ki bu hikaye, yakın zamanlarda ve doğup büyüdüğümüz, üzerinde yaşadığımız topraklarda yaşanmış gerçek bir hikayedir… Dilerim bunca parayı oy’lara dökenler, hem kanunun hem de adli ilahinin önünde dökülürler… Dilerim halktan gördükleri eski hürmeti bir daha asla görmezler…

            “Siyaseti alçakların elinde olan memleket, helak olmaya mahkumdur…” Helak olmamak dileği ile…

09.04.2014

Yorumlar

Image
Hayri
21.04.2014 / 05:47

Yahu! Tutturmuşsunuz bir paralel yapıdır gidiyorsunuz. Bu yapıyı kim kurdu! Siz kurmadınız mı? Birlikte insanlara az mı zulmettiniz! Şimdi paralel yapı yaptı ben temizim diyebilenlere yuh olsun. Adamlar Suriye'ye geçip üzerimize füze atmayı planlıyor. Niye? Oradaki din kardeşlerimiz ile bir birilerimizi boğazlayalım diye. Sen hala bunlara yandaşsın ha!? Kusura bakma ama Müslüman, elinden dilinden emin olunan kişidir. Allah sana akıl fikir versin.

Image
cahit karaalp
19.04.2014 / 15:50

yazı yazmak ile para vermek arasında fark göremiyorsanız size bir şey diyemem... herkes fikrini yazar ama dayatmaz...ben yazılarım etkili olsun diye para vermiyorum... para cazibesini kullanmıyorum... kimine para kimine söz etki eder...insanımız satılık olmadığını gösterdi ve para siyaseti kazanmadı...yandaşlıksa evet ben açık bir yandaşım erdoğana, onun güttüğü ümmet siyasetine yandaşım...yalan dolan rüşvet operasyonunu reddediyorum...paralel yapının iftira ve tefrikasına alet olmuyorum...

Image
mardinsevdalısı
16.04.2014 / 16:59

Öncelikle sizi bu yazınızdan ötürü tebrik ediyorum. Gerçekleri böylesine açık bir dille dile getirme cesareti ve erdemini sergilediğiniz için. Tabi doğruyu söylemek yandaşlıksa bende yandaşım. İnsanların gerçekleri görmesi lazım. Hani bunlar Ak partili idi ne oldu da daha ilk günlerden DTP saflarında yer aldılar. Çıkarları için mi yoksa Mardi"e olan sevgilerinden mi. Gerçek yüzlerini tüm Mardin gördü.

Image
Şeyhmus
16.04.2014 / 09:03

Oy alıp satmakla, oyları yönlendirmek için yazı yazmak ve yazdırmanın ne farkı var!?

Image
Yesari
14.04.2014 / 06:31

Tipik yandaş yazar işte. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluklarını da göremeyen biri yazzıyor biz de okuyoruz. Dine hakareti göremiyor. Suriye'ye geçerek oradan üzerimize füze atmayı planlayanlara bile sahip çıkıyor. Sonra da... Hadi ordan!

Image
cahit karaalp
13.04.2014 / 23:37

nihal hanım şu sözlerinize söyleyecek söz bulamıyorum... benim eleştirdiğim konuyu mu savunuyorsunuz... oy satmayı almayı eleştirmese miydim... hem kimi eleştirdim bu güne kadar? ahmet hakan, ali bulaç ve paralel yapıı eleştirdim...siz asıl bu eleştirdiklerimin kime hizmet ettiklerini sorgulayın beni değil... siz 15 00 oy alan adayın sermayesini ve destekçilerini araştırın...ben ak partiye güveniyorum, icraatlarını destekliyorum... ak partiye karşı olmak nankör yapının sonucudur...tapma konusuna gelince siz kime ne derece taptığınız sorgulayın...ak parti belediyesinin yolsuzluklarını bilseydim önceden yazardım...benim kimseye eyvallahım yoktur...hakkı savunduğum için eleştiriliyorum şükürler olsun...

Image
NİHAL
12.04.2014 / 23:20

kime hizmet ettiğini anlamakta gercekten şaşırıp kalıyorum.Herkes pis herkes kaka demediğin kimse kaldımı diye merak ediyorum.Madem bu kadar ak partiye tapan bir ruh halin varsa birde mardinde su ak partili belediyede donen dolapları neden hiç yazmıyorsun.Hersey güllük gülistanlıkmıydı gercekten merak ediyorum.

Image
dicle ajans
11.04.2014 / 11:28

bu adamcağızın tanıtım için verdiği parayı geri alması lazım şu para ödediği kişilerden hem parasını yediler hem adamı rezil ettiler tanıtmadılar. Bu kadar paraya böyle tanıtım olurmu adamın aldığı oydan belli. yazık oldu valla ben acıdım.

Image
abdulselam mungan
09.04.2014 / 16:11

bu yazınla yakın zamanda gerçekleşmiş ve kendini mardin'in gerçek sahibi olarak gören yüreği temiz insanlarımızın duygularına tercüman oldun tebrik ediyorum.yukarıda bahsettiğim mardinlilerin dışında kalanlar, kendi düşen ağlamaz aldığınız paralarla 1-2 gününüzü kutardınız ancak kadim şehir yol almak için durakta 5 yıl bekleyecek.(inşaallah haklı çıkmam)

Image
kızıltepeden
09.04.2014 / 14:45

kardeş ağzına sağlık bu hikayeyı herkese okutmak lazım.birde mardin kütüphanesinde görsek oyuncuların adını yazmak lazım kim iyi rolde kim kötü rolde vatandaş bilsin bizden sonraki kuşaklara anlatmak için.bence bütün mardin okumuş ve biliyor.

Yorum Yaz