tatlidede

Yarın Yarın - Pınar Kür Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yarın Yarın kimin eseri? Yarın Yarın kitabının yazarı kimdir? Yarın Yarın konusu ve anafikri nedir? Yarın Yarın kitabı ne anlatıyor? Yarın Yarın kitabının yazarı Pınar Kür kimdir? İşte Yarın Yarın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 19.02.2022 16:00
Yarın Yarın - Pınar Kür Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Pınar Kür

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750733826

Sayfa Sayısı: 376

Yarın Yarın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Pınar Kür’ün ilk romanı Yarın Yarın, 1976 yılında yayımlandığında yazın dünyasında daha önce görülmemiş bir etki yaratmış ve yazarını bir anda üne kavuşturmuştu. Aradan geçen onlarca yıl romanın değerini azaltmadı. Yayımlandığı dönemde soruşturmalara uğrayıp toplatılan bu kitap, o günden beri okunmayı ve zaman içinde edebiyatımızın ustaları arasına girmiş olan Pınar Kür’ün ilk kitabı olarak ilgi çekmeyi sürdürüyor.

Herkes kendi yoluna gitti. Herkes kendi yoluna... Herkes. Bir seninle ben kalakaldık orta yerde. Düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum... Hâlâ anlamadığım o kadar çok şey var ki... Karamsar değilim, inan. Olmamaya çalışıyorum hep. Yaşamakta direniyorum. Yaşama yapışmak, tutunmak sıkı sıkıya... Zorla, zorlaya zorlaya, inatla, inatla yaşamak... Buydu yapacağım, değil mi? Yapıyorum işte.

Yarın Yarın Alıntıları - Sözleri

  • Yarım kalan düşlerin suçlusu kimdi? Ya da, düş kurmak mıydı suç olan?
  • “Çok bilmiş, az yaşamış… Hepimizi öyle yetiştirmediler mi?”
  • ..., anlam ve bilinç peşinde gelişigüzel koşan, doğru yanlış her türlü yöntemle bunu gerçekleştirmeyi başlı başına bir başarı, bir zorunluluk sayan; çevreye uymayı kesinlikle reddettikleri için, çevreyi kendilerine uydurmayı bir türlü toplumsal görev sayan iki kişinin, çocuklarını bu tür aldatmacalara yöneltmeleri olağan değil miydi? Bütn yaşamaları büyük bir aldatmacadan başka bir şey olmamıştı, olmayacaktı aslında... Ama ne dürüst, ne içten, ne iyi niyetli bir aldatmaca! Bir yerde kendilerinden başka hiç kimseye zararı olmayan bir yalan yaşam, doğru doğru dosdoğru bilinmiş...
  • “İstanbul’un sineklerinin mevsime aldırmadan sürekli yaşadıkları semtler vardı demek.”
  • Sınıf ayrılıkları ulusal ayrılıklardan daha önemli rol oynuyordu demek.
  • Sevdiği kadını - sevdiği mi, hayır, yalnızca istediği, anlayamadığı biçimde çok, pek çok istediği... sevgi sözcüğü yanlıştı burada, sevdiğini yadsıyordu şimdilik-...
  • ... Sevinç değildi aradıkları. Sevinç nedir biliyorlar mıydı? Kendi çocukluğunu anımsadı uzaktan - özlem - siz, acısız bir anımsama. Tüm başka bir çocukluk ama hep aynı sevinçsizlik. Mutluluğu bilmediği için mutsuz olmayan, ama gene de gülemeyen bir çocukluk.
  • Elektrik parasını ödeyemedikleri için elektrikleri kesildiği gece, mum ışığında havyar yediler
  • ..., kızların istedikleri filmlerde öpüşme olmuyordu ya genellikle. İnsanlar öpüşmeden seviyorlardı birbirlerini, öpüşmeden ölüyorlardı veremden ve yıllar yılı süren ayrılıklardan sonra, gene öpüşmeden kavuşuyorlardı sevdiklerine. ................... Bazen kötü kadınlar oluyordu filmlerde; en beklenmedik anda erkek yıldızı öpüveriyorlardı.
  • Ama dünya kadar öğreneceğimiz şey var. Hiçbir şey öğrenmiyoruz. Bir para derdidir dolandı başımıza.
  • Uçmak,uçmak böyle sonsuzluğa dek... Özgürlük bu olsa gerek. Kafam hep böyle hafif, hep böyle havadan sarhoş. Yemek,yutmak,sindirmek rüzgarı...ve sonunda rüzgar olmak. Rüzgar gibi-hayır,gibi değil,rüzgar olarak-esmek,esmek,esmek... Özgürlük dedikleri...
  • Saraylıların bellettiği görgü ile Gaziantep çocukluğu - Frerler gençliği karmasının meyvesi olan görgü hiçbir zaman bağdsşamamış, ikisinin karışımı ya da her ikisine karşı gösterilen tepki, her şeyi küçümsüyen bir savrukluğa, bir tür "Asya tipi bohem" liğe dönüşmüştü.
  • Gözlerini şu maviden ayırabilse dönüp gidecekti. Ama bu kez martılara takılmıştı. Bir de çok uzaklarda, tıpkı martılar gibi su yüzünde bir yükselip bir konan ufak motora. İçindekini ya da içindekileri seçemiyordu durduğu yerden. Her an iki yanında meydana geliverip yiten sudan tepecikler gerçekten göz alıcıydı.
  • İlk kez zeki bir kızla karşılaşmış olmanın kıvancı içinde ama aslında kızın zekasına değil, hatta o zekanın aynası olduğuna inandığı acayip yeşil gözlerine bile değil, minicik memelerini düşünerek gülmüştü. Ceviz gibi, derdi o zamanlar. Ceviz gibi memelerin nesi güzeldi acaba? Şimdi sorsalar bilemezdi.
  • Aşırı, yersiz bir lüksle, gereksiz yoksullukların, önemli maddi eksikliklerin karışımıydı yaşamları. Ekmek yerine pasta, ıspanak yerine kuşkonmaz yediler, et yemedikleri de oldu.

Yarın Yarın İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yazarın ilk romanı olur kendileri. Hatta bir dönem yasaklı kitaplar listesine bile girmiş. Uzun uğraşlar verilmiş kitabın tekrar basılması için. Toplamda dört baş kahramanımız var. Ama odak noktamız Selim. Onun yaşadıkları zaten kitabında yasaklanmasına sebep oluyor. Açıkçası ben yasaklanmasını gerektirecek bir durum görmedim ama tabi ki zamanın şartlarına benim yaşım yetmez o yüzden pek bir bilgim yok. Okuduklarım ve dinlediklerim dışında. Selim’in ölmesi Seydanın hayatını tümüyle değiştiriyor. Zaten o kısımlar kitabın sonuna denk geliyor. Biz daha çok onları birbirine bağlayan aşktan haberdar oluyoruz. Aralarında en çok ezilenlerden biri de Aysel. Önce babasından mahalleden daha sonra sevgililerinden çok çekiyor. Tabi kendince daha sonra huzuru buluyor. Oktay ise aralarında en gamsız olanı. Onunda aklı zaten sorguda yerine geliyor. Ama yine kendinden kayıtsız şartsız vazgeçmiyor. Hayatta önceliği hep kendisi. Böyle yetiştirilmiş. Oğlunu bile uzun yıllar sonra sevip kabulleniyor. Beraber büyümelerine rağmen Selim’e en çok kin besleyen de o. Yazarın çoğu kitabını okumuştum ama ilk kitabı olduğunu aldıktan sonra öğrendim. İlk olmasına rağmen öyle güzel öyle profesyonel yazılmış ki. Arka kapakta belirtilmese ilk kitabı olduğunu anlayamazsınız. Öyle dolu dolu cümleler var. Hem dolu hem duru bir anlatım mevcut. Oya Baydar herkesin okuması gereken kadın yazarlarımızdan bence. Herkesin hayatının bir döneminde Oya Baydar’la tanışmasını dilerim herkese. Okumayan çok şey kaybeder. (Çağla Taşdemir)

Yarın Yarın, Pınar Kür'ün ilk kitabı 1976 yılında yayımlanmış, 1982 yılında toplatılmış, yasaklanmış 1984'te suçsuz bulunmuştur. Aysel, Seyda, Oktay ve Selim'in birbiriyle birleşen hayatlarını, geçmişlerini de ele alarak anlatıyor. Roman üçüncü tekil şahıs tarafından kaleme alınmış, siyaset ve solculuk içeren, dönemin karışık politik durumunu aktaran bir kitap. Selim, zengin bir aileden gelen anne ve babası tarafından para ile beslenmiş, sevgiden yoksun bir karakter. Paris'te okumaktadır. Ailesine rest çektikten sonra hayatını idame ettirmek için çalışmaya ve emeğin değerini öğrenmeye başlar. İstanbul'a döner ve uzaktan akrabası Oktay'ın eşi Seyda'ya aşık olur. Selim'in sonu kötüdür, o yıllarda öldürülen katledilenlerin bir parçası olmuştur. Seyda, kitapta beni en çok etkileyen kişi olmuştur. Öğretmen bir ailenin çocuğu iyi eğitim almış, "deha, üstün zekalı, gelecek vaadeden " olarak adlandırılmış, fakat seçimleri onu başka bir hayata yönlendiriyor. Bastırılmış cinselliği ve tabular yasaklar onu bir nevi onu evlilikle bunları bulabileceği düşüncesine itiyor, seçimleri değil aslında toplum bunu yapan. Kendi mutsuzluğuna kendini borçlu olarak görüyor, anlamsızlığın içinde kaybolmuş durumda. Selim'le tanışmasıyla bu durum değişiyor ve hazin sonla iyice hayatın çevresinin anlamsızlığında kayboluyor. Aysel Alsan, Aysel'in bölümlerinde kendimi yeşilçam filminde gibi hissettim. Ailesinin baskısında kaçıp ünlü olmaya çalışan bir genç kızın hikayesi. Güzellik yarışması kazanarak sinemaya atılan ve vücudunu erkeklere sahip olma aracı olarak kullanan bir karakter. Oktay ile ilişkisi mevcut, hatta çoklu ilişkileri mevcut. Aysel hayatında hep entrika, oyun arayan bir karakter. Dönemin sorunları, olaylar onu hiç etkilemiyor gibi, kitabın sonunda yine kendi içinde çözemediği olayları, babasına ailesine hırsını herkesten çıkararak hayatına devam ediyor. Kitap kadın karakterlerin iç dünyalarında geçtiği kısımlarda okuyucuya doyum sağlayacak durumda fakat bazen başka karakterlerin sahnesine geçiş hızlı oluyor ve kopukluklar mevcut. Yine de okumaya değer bir kitap.. (kitaplotus)

Hayatın anlamını bulamamış, kocasının kalburüstü çevresine uyumlu ama müthiş yalnız ve kabuğunu kırmaya cesareti olmayan bir kadın ve aynı çevreden devrimci bir genç.. Aralarında geçen yasak aşk, siyasî mücadeleleri ve gösterişli yaşamların iç yüzü güzel harmanlanmış. Politik bakış açısından uzak bir okuyucu olduğum için karakterlerin psikolojik yönleri daha fazla ilgimi çekti. Seyda'nın 'ayrıcalıklı' geçen çocukluk yıllarıyla, yalnız belki bencil ama sorgulayıcı yaşamında kendimi buldum. Bazı yüzleşmeler insana ağır geliyor. Bir sonraki sayfaya geçmek epey vaktimi aldı bu yüzüden. Kitabın bu kadar tesirinde kalacağımı beklemiyordum. Filmini de izlemişliğim vardı yıllar önce ama çok zayıf bir uyarlama olmuş. (Betül)

Kitabın Yazarı Pınar Kür Kimdir?

Pınar Kür (d. 15 Nisan 1945, Bursa) Türk yazarı. Lisans eğitimini Queens College ve Boğaziçi Üniversitesinde tamamladıktan sonra Sorbonne Üniversitesinde Karşılaştırmalı Edebiyat üzerine doktora yaptı. "Bitmeyen Aşk" adlı romanı "müstehcenlik" gerekçesiyle toplatıldı. İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller okulunda ingilizce okutmanı oldu. Şu anda Bilgi Üniversitesinde Medya ve İletişim Sistemleri bölümünde öğretim görevlisidir.

Pınar Kür Kitapları - Eserleri

  • Asılacak Kadın
  • Sadık Bey
  • Bir Cinayet Romanı
  • Akışı Olmayan Sular
  • Bitmeyen Aşk
  • Yarın Yarın

  • Bir Deli Ağaç
  • Cinayet Fakültesi
  • Küçük Oyuncu
  • Sonuncu Sonbahar
  • Hayalet Hikayeleri

Pınar Kür Alıntıları - Sözleri

  • Paydos saati diye bir şey kalmamıştı- hele hele son yıllarda. İşinde ilerlemek isteyen herkes gereğinden fazla çalışması, en azından öyle görünmesi gerektiğini biliyor, gözü saatte, beklediğini çaktırmıyordu. (Sadık Bey)
  • ... Sevinç değildi aradıkları. Sevinç nedir biliyorlar mıydı? Kendi çocukluğunu anımsadı uzaktan - özlem - siz, acısız bir anımsama. Tüm başka bir çocukluk ama hep aynı sevinçsizlik. Mutluluğu bilmediği için mutsuz olmayan, ama gene de gülemeyen bir çocukluk. (Yarın Yarın)
  • Düşünce özgürlüğünü bir kavram olarak bile ortadan kaldırmanın en iyi yolu, düşünmeyi bilmeyen kuşaklar yetiştirmektir. (Asılacak Kadın)
  • İçimde en ufak bir sevgi kıpırtısı var mı diye yokluyorum kendimi.Yok, hayır.İlginç olan nefret bile duymuyorum.O derece hissizleşmişim ona, öylesine silmiş bende kendini. (Bitmeyen Aşk)
  • Tüm bildiklerini ağaca anlattı kız . Ağaç delirdi . Yıllar var uğraşıyor güneşe tırmanacağım diye . Çevresini saran duvarları yeneceğini sanıyor. Deli bir ağaç bu . (Bir Deli Ağaç)
  • Kızı en içten, en derin iç dökmelerindr bile ancak kendi kendine bağışlattığı şeyleri açıklar. (Küçük Oyuncu)

  • Aynı evde oturan insanların birbirlerini öldürmeleri o kadar kolay ki... (Bir Cinayet Romanı)
  • Gözlerini şu maviden ayırabilse dönüp gidecekti. Ama bu kez martılara takılmıştı. Bir de çok uzaklarda, tıpkı martılar gibi su yüzünde bir yükselip bir konan ufak motora. İçindekini ya da içindekileri seçemiyordu durduğu yerden. Her an iki yanında meydana geliverip yiten sudan tepecikler gerçekten göz alıcıydı. (Yarın Yarın)
  • Bütün mesele hayatı elden geçirebilmek... (Sonuncu Sonbahar)
  • “Geçmişinden gururu , geleceğinden umudu olmayan bir adam tek başına rakı masasında otururken hangi şarkıdan medet umar?” (Sadık Bey)
  • “Korkmuyorum artık. Yani kızmıyorum. Yani kızıyorum ama o ilk günkü gibi delice degil. Akıllıca. Ne yapacağını bilenlerin sabırlı kızgınlığı var içimde.” (Asılacak Kadın)
  • İlk kez zeki bir kızla karşılaşmış olmanın kıvancı içinde ama aslında kızın zekasına değil, hatta o zekanın aynası olduğuna inandığı acayip yeşil gözlerine bile değil, minicik memelerini düşünerek gülmüştü. Ceviz gibi, derdi o zamanlar. Ceviz gibi memelerin nesi güzeldi acaba? Şimdi sorsalar bilemezdi. (Yarın Yarın)
  • Bazı şeyler öyle plansız oluyor - ya da bizim bilmediğimiz, ilerde irdemeye çalışsak da çözemeyeceğimiz başka bir plana uygun olarak gelişiyor. (Cinayet Fakültesi)

  • Bu adam, ortaokulda mazur görülebilecek bir tutkuyu nerdeyse hayat boyu sürdürerek kendi çapında üstün bir salaklık mertebesine ulaşmış, hepsi bu. (Sonuncu Sonbahar)
  • Ben hamalsam sen de mi hamalsın. Onlar aptalsa sen de mi aptalsın? (Küçük Oyuncu)
  • " Yeryüzünde benden başka canlı yoktu sanki . Çakmağımı çakmak , derin bir soluk almak bile yersiz , gereksiz , belki de sakıncalı bir gürültü çıkarmak olacaktı ." (Bir Deli Ağaç)
  • "Sevmek, her şeyi feda etmek değil. Tam tersine. Feda etmemek! İnsan kendisi olmaktan vazgeçerek sevemez ki... Kendini feda ettiğin anda neyinle seveceksin?" (Bitmeyen Aşk)
  • Nasıl mı geçiyor ömrüm? Sensiz ama seni özleyerek... (Bitmeyen Aşk)
  • “Dudaktan öpmek değil de, yanaktan öpmek, sevmektir. Biliyor muydun bunu?” (Bitmeyen Aşk)
  • Bazı erkekler vardır, bilirsiniz, size en derin aşk sözcükleri söylerken bile gidicidirler... Kalıcılıkları yalnız üstünüzde bıraktıkları izlerdir... (Cinayet Fakültesi)

Yorum Yaz