tatlidede

Başbakanlık Davutoğlu'na Yakışır

Başbakanlık Davutoğlu'na Yakışır

Muhalefet Davutoğlu’nu tebrik edeceği yerde fesat dilini kullanmaya ve hazımsızlığını göstermeye başladı… Yenilgilere doymayan bu “hezimet uşaklarına” ne demeli bilmem… Ama “sizin hakkınızdan ancak Erdoğan gelir” diyebilirim…

     Erdoğan bu muhalefetin kabusu oldu…13 yıldır bir türlü iktidar olamadılar… 17 Aralıkta “tamam oldu” dediler, “hadi Hoca Efendi bizi ancak sen kurtarırsın” dediler, ama hevesleri kursaklarında kaldı… Aksine Erdoğan, daha güçlendi, kendileri ise tükenişe geçti…

       “Erdoğan Çankaya’ya çıkmasın” dediler, bunun için didindiler, tiyatrolar çevirdiler, siyaset sahnesine komedyenleri getirdiler, lider ettiler ama halktan tekmeyi yediler… Halk neden tekme atmasın ki?

        Bu insanlar değil miydi, halkı kuyruklarda bekleten, halkın kızlarının örtüsüne el uzatan, çocuklarını dinsizleştirmeye çalışan, bankaları boşaltan, halkı isyan noktasına getirten?

     Bunlar değil miydi yönetimde beceriksiz, başına anayasa kitabını yiyecek kadar tepkisiz, halkın inancına savaş açacak kadar dinsiz, Kavakçı’yı sırf örtüsünden dolayı meclisten kovacak ve buna seyirci kalacak kadar şerefsiz?

        Bahçeli Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde, “halka teşekkür”  amaçlı 81 İl’de yapacağı mitingleri protesto edeceğini ve 81 İl’in her birinde, Erdoğan nerde miting yaparsa “aynı gün” “aynı yer” ve “aynı saatte” karşı miting yapacağını söylüyor… Akıllı bir gazeteci de çıkıp, Bahçeli’ye; “siz hayatınızda 81 İl gördünüz mü? Değil miting için, gezmek için dahi olsa 81 ile hiç gittiniz mi? diye sormadı…

         Bahçeli; Doğu’yu, Güneydoğu’yu rüyasında belki görmüştür, buralarda miting yapması ise kusura bakmasın onun gücünü aşar, yapmaz değil yapamaz… Doğu İllerinde Erdoğan’a karşı protesto amaçlı miting yapmak Bahçeli’ye fazla gelir, eylemlerinde hem kendisini hem partisini bitirir…

       Bahçeli hep aynı şeyi yapmıştır… Oturduğu yerde öfkelenmiş, kızmış, kararlar almış ama uygulamamıştır… Meydanlara inmek Erdoğanca yürek ister, o yürekte ne Bahçeli’de, ne Kılıçdaroğlu’nda ne de diğerlerinin hepsin de var…

       Bu halk, elini “değişim” ve “yenilik” için, “hak” ve “adalet” için kaldırdı… Bu halk, 13 yıldır Erdoğan’ı kendinden gördüğü için meclise galip oylarla taşıdı… Şimdi de Erdoğan’ı en yüksek makama, Cumhurbaşkanlığı makamına uygun gördü…    

            Halk, Erdoğan’dan sonra partinin başına ve Başbakanlığa Erdoğan gibi birini beklediler… Erdoğan’da yerine emanetçi bir “Genel Başkan” değil “ehil” ve “emin” bir  “Genel Başkan” adayı gösterdi…

        Muhalefetin işi şimdi daha da zorlaştı, çünkü rakipleri yine güçlü idi, hatta öyle bir rakip ki dünyada “tehlikeli adam” olarak ilan edilen ve “dünyaya yön veren on adam” arasında gösterilen biri idi… Bu rakibin ne açığı vardır ne de korkusu… Davutoğlu’nun ne kaseti(!) vardır ne de kasaları(!)… Muhalefet ve paralel yapı artık oturup haline ağlamalı, aç kabadayı gibi boş boş ağalanmamalı…

         Şükürler olsun ki artık Türkiye tepeden tırnağa Müslümanların kontrolü altında… Ama seçimlerle iş bitiyor sanmayın, asıl iş artık bizlere düşüyor… Bu iktidar nimetinin daimi olmasını istiyorsak, tabanı yetiştirmeli, halkı eğitmeliyiz…

        Bu fırsat bugün elimizde… Öğretmen, imam ve her bir yetkili Allah için görevini yerine getirsin ve gelecek için “imanlı nesil” yetiştirsin… Var gücümüzle çalışalım, gerekirse uykumuzdan, işimizden, aşımızdan kısalım, ama muhakkak ve mutlaka çok çalışalım…

           Bizden birilerinin iktidarda olması bizi rahavete itmesin… Eğer bu iktidar nimetinin ebediyen biz, Allah’tan korkan insanlarda olmasını istiyorsak camileri, okulları vs. imkânları sonuna kadar kullanalım… Unutmayın! Bizim görevimiz Allaha kul yetiştirmek ve kulluk bayrağını dalgalandırmaktır..

      Bugün “Filistin’e kardeş, İsrail’e leş” diyen bir Başbakan ve Cumhurbaşkanımız var… Batıya uyduluk yapanların etkisini kıran, yargı ve asker darbelerini önleyen, paralel yapının tekelleşmesini sonlandıran bir iktidarımız var… Bugünlere bizleri ulaştıran rabbe şükretmek “daha iyisi için çalışmakla” olacaktır…

       Erdoğan nasıl ki bu halk, bu ümmet için bir şanstı aynı o gibi Sayın Davutoğlu da bu halk, bu ümmet için bir şanstır… Kararlı, iradeli, emin bir Başbakanı kucaklamak, destek olmak görevimizdir… Sayın Erdoğan ile iyi bir ikili olacaklarından hiçbir şüphem bulunmamaktadır… Yol ve hedefleri aynı olan bu iki insan inşallah daha güzel işler başaracaklar…

      Sayın Davutoğlu Başbakanlık makamına yakışan en iyi isimdir… Elbette AK Partinin içinden birileri rahatsız olacak, umduklarını bulamamanın hayal kırıklığı ile sağa sola sataşmaya başlayacaklardır… Bu beklenmeyen bir durum değildir… Önümüzde daha önce Cumhurbaşkanlığına getirilmediği için isyan eden ve partiye insafsız eleştiriler getiren Abdullatif Şener örneği var…

         “Abdullah Gül devre dışı bırakıldı, ani bir hamle ile saf dışı kaldı” diyenlere sormak lazım, Abdullah Gül bir devlette gelinecek en üst makama gelmedi mi? Artık Abdullah Gül’den geri kalmayan isimlerin Başbakanlık yapma zamanları gelmedi mi?

      Abdullah Gül, “Davutoğlu’nu siyasete ve devlet adamlığına ben kazandırdım” diye açıklama yapmış… Şimdi biri de çıkıp; “Sayın Gül bu sözünüzle memnun olduğunuzu mu yoksa kırgın olduğunuzu mu göstermek istediniz?  Derse ne diyecek bilmiyorum… Ya da biri ona dünü hatırlatıp; “Sayın Gül sizi de Çankaya’ya taşıyan Sayın Erdoğan değil miydi? Diye soracak olsa yanlış mı yapmış olurdu?

      Siyaset kaypak bir zemindir ve bu zeminde adam gibi durmak büyük bir dirayet ve iman gerektirir… Ben Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanın hem imanlı hem de dirayetli olduklarına inanıyorum… Devletin en üst kademelerinde işlerin bildiğimiz gibi dönmediğini, devlet yönetmenin iş yeri veya ev yönetmeye benzemediğini biliyorum…

        Bu süreçte bize düşen, hak konuda destek olmak, haksız durumlarda ise karşı koymaktır… Şu an hem Türkiye’nin geleceği hem de dünya mazlumlarının, İslam ümmetinin selameti için tek çıkar yol, alternatifsiz bir şekil de AK Parti görünüyor…

       Artık ya AK Partiyi güçlendirip daha da güçleneceğiz ya da türlü bahaneler üretip AK Partiyi bitirip tükeneceğiz… Abarttığımı düşünenlere son sözüm; “alternatif gösterin, boş muhalefet üretmeyin…”

22. 08. 2014

Yorumlar

Image
ahmet
22.08.2014 / 23:39

Komşularla sıfır sorun’ dedi, sıfıra sıfır elde var sıfır noktasına gelindi! Başka bir deyimle, ‘sıfır sorun’dan ‘değerli yalnızlık’ çaresizliğine…<br><br>Erdoğan-Davutoğlu ikilisi Türkiye’yi komşularının iç anlaşmazlıklarında ve çatışmalarında taraf yaparak dış politikada onulmaz yaralar açtığı gibi, içeride de sorunlara yol açtı. Suriye’de taraf olundu, Reyhanlı’da Cumhuriyet tarihinin tek patlamada en çok yurttaşının hayatını kaybettiği terör eylemi gerçekleşti. Bugün, Türkiye’de ‘misafir’ adı altında her yan Suriyeli dilenci dolu… Dahası, Suriye’de izlenen politika IŞİD’i doğuran başlıca etkenlerden birisi oldu ve IŞİD Musul’u bile işgal ederek başkonsolosumuzun da içinde olduğu 49 yurttaşımızı rehin aldı. O rehineler siyasi koz ve tampon olarak IŞİD gibi gazetecilerin bile başını kesen bir terör örgütünün elinde tutuluyor. Dünyanın herhangi bir demokratik-uygar ülkesinde bu rehine skandalı bir değil on dışişleri bakanı yerdi!<br><br>Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyordu. Buna karşın merkezi hükümetle Kürt bölgesel yönetimi arasındaki petrol anlaşmazlığında da taraf olarak gerilimi arttırdı. Bakın şimdi IŞİD’li Irak’ın haline… Davutoğlu’nun politikalarıyla Suriye-Irak sınırını açan IŞİD’la birlikte Irak şimdi üç parça… Fiilen Suriye de öyle… Kürt bölgesi, Sünni bölgesi, Şii ve Nusayri bölgeleri olarak üçe bölünecek bir Irak ve Suriye’ye Davutoğlu’nun katkısı yadsınabilir mi? Suriye’deki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’nin akıbeti IŞİD’e bağlı. Türkmen soydaşlarımızın olduğu Musul ve Kerkük’ün akıbeti de meçhul…<br><br>Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri de büyük yara aldı… Mısır’da, İsrail’de Büyükelçimiz yok… Mavi Marmara olayı sürüncemede kaldı…<br><br>Mezhepçi bir damar egemen oldu dış politikaya. Varsa yoksa mezhep dayanışması. Bu yüzden Mısır’da çuvalladı, Suriye’de iç savaşta taraf oldu, Irak merkezi hükümetini zayıflattı…<br><br>Nereye bakarsanız bakın dış politika sefalet içinde… Son olarak Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesi skandalında bile sus pus Erdoğan-Davutoğlu ikilisi… Düşünebiliyor musunuz; bir NATO üyesi bir NATO üyesini dinliyor! Üstelik, Almanya’nın dinlediği tek NATO üyesi Türkiye!<br>sahi savundugun davutoglu bu mu ?

Image
Lokman
22.08.2014 / 21:09

Güzel bir yazı<br>Elinize sağlık

Image
Kasım hadi
22.08.2014 / 21:09

Bu yazarın yazıları gerçekten kaliteli.<br>Mardinlife üzerinden bizlere bu imkanın verilmesi ile hem life a hem de yazara teşekkür ederiz.

Yorum Yaz