matesis
dedas

Bilgehan Bilge kimdir, nerelidir, kaç yaşında? Bilgehan Bilge hangi konularda uzman, ne iş yapar? Bilgehan Bilge ne dedi?

Son haftalarda Bilgehan Bilge isimli bir beyin cerrahının sosyal medyada Covid-19 ve maskeler hakkında yaptığı paylaşımları hızla yayılmaya başladı. Maskelerin kesinlikle kullanılmaması gerektiğini söyleyen Bilgehan Bilge, maskenin zararlı olduğunu, kullanmaktan mümkün olduğunca kaçınmak gerektiğini öne sürüyor. Peki, Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Dr. Öğr. Üyesi Bilgehan Bilge kimdir, nerelidir, kaç yaşındadır? Bilgehan Bilge hangi konularda uzman, ne iş yapar? Bilgehan Bilge COVİD-19 konunda ne dedi, maske konusunda ne dedi? Detayları haberimizde…
  • 28.06.2021 17:40
Bilgehan Bilge kimdir, nerelidir, kaç yaşında? Bilgehan Bilge hangi konularda uzman, ne iş yapar? Bilgehan Bilge ne dedi?

Dr. Bilgehan Bilge, maske karşıtı yazılarını kişisel Facebook hesabından yayınlamasının, ardından bu yazılar çeşitli mecralarda yayılıyor.

Bilge’ye ait iki yazı, iddiaların özeti niteliğinde; bu yazılarda Dr. Bilge’nin temel beyanı, maskelerin “çok tehlikeli” olduğu.

Maskelerin bizi virüs enfeksiyonundan korumadığını söyleyen Dr. Bilge, “Eğer maske işe yarasaydı virüs laboratuvarlarında sadece bu maskelerin kullanılması yeterli olurdu” diyor.

Ayrıca Bilgehan Bilge’nin bu iddialarına dayanak olması için paylaştığı “Doktorların yüzde 90'ı yüz maskesi kullanımını zararlı buluyor” başlıklı video, pek çok aşı karşıtı ve komplo teorisyenine ev sahipliği yapıyor.

Videoda ön plana çıkan Rashid Buttar, Covid-19 hakkında ürettiği komplo teorileriyle tanınıyor. Teyit, Rashid Buttar’ın iddialarını daha önce incelemişti.

Peki Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Dr. Öğr. Üyesi Bilgehan Bilge kimdir? İşte hayat hikayesi…

Bilgehan Bilge Kimdir?

Bilgehan Bilge, 4 Nisan 1966 tarihinde Eskişehir’e dünyaya geldi. Beyin, Sinir ve Omirilik Cerrahı olan Bilgehan Bilge 55 yaşındadır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde Tıp Eğitimini tamamlayan Bilge, İzmir 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde ise Uzmanlık Eğitimini tamamladı.

Bilgehan Bilge’nin Mesleki ve İdari Görevleri:

Mardin’in Midyat ilçesinde Midyat Sağlık Ocağında mecburi hizmetini Pratisyen Hekim olarak tamamladı.

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde Araştırma Görevlisi olarak Beyin ve Sinir Cerrahisi uzmanlık eğitimi aldı.

Bodrum Yücelen Hastanesinde Beyin ve Sinir Cerrahı ve hastanenin Kurucu Başhekimliğini yaptı.

Çanakkale Anadolu Hastanesi, Özel Bodrum Hastanesi ve İstanbul Kolan Hastanesinde Beyin ve Sinir Cerrahı olarak görev aldı.

Universal-Alman Hastanelerinde Yönetici olarak çalıştı.

İstanbul Esenyurt Üniversitesinde Öğretim Üyesi olarak ders vermektedir.

Bilgehan Bilge’nin Mesleki Deneyim ve Uygulamalar:

1990-1997 Yılları arasında temel Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi eğitimi yanında;

Nd-YAG Lazer ve Nucleotom teknolojileri ile bel ve boyun fıtığı tedavisi eğitimi,

Beyin tümörlerinde ultrasonik aspiratör CUSA kullanımı, Omurga Cerrahisinde HSD kullanımı eğitimleri aldı.

Beyin ve Omurga cerrahisi ameliyatlarının resmedilmesi (İllüstrasyon) eğitimi gördü.

Bilgehan Bilge’nin Mesleki Geçmişi:

1997 yılında Ho-Lazer ile Avrupada ilk defa boyun fıtığı operasyonunu gerçekleştirdi. Aynı yıl, aynı teknoloji ile Türkiyede ilk bel fıtığı operasyonunu uyguladı.

1997-1999 Yılları arasında Muğla ilinin ilk Serebral Anevrizma (Beyin Damarlarında baloncuk oluşmasına bağlı kanama.)ameliyatlarını, Omurga kırıklarının vida tekniği ile tamiri ve Skolyoz ameliyatlarını gerçekleştirdi.

2003 yılında Radyofrekans Nükleoplasti tekniği ile Türkiye’nin ilk Boyun Fıtığı Ameliyatını gerçekleştirdi. Yine aynı teknolojinin uygulanması konusunda Konya, Antalya, Denizli, Burdur, Isparta illerinde Üniversite ve Diğer Hastanelerde eğitim verdi.

2012 Yılında Skolyoz ameliyatlarında Dünyada ilk kez “Lateral Modüler Plaklar ile Skolyozun Düzeltilmesi” Cerrahisini gerçekleştirdi.

Dr. Bilgehan Bilge’nin Uluslararası ve Ulusal toplam yirmi sekiz deneysel çalışma, bilimsel yayın ve bildirisi bulunmaktadır.

Bilgehan Bilge’nin yazılarındaki maske karşıtı iddiaları ise şöyle:

İDDİA 1: Maskeler vücudun yeterince oksijen alamamasına sebep olur ve kronik hastalığı olanlarda öldürücü yan etkiye sahiptir.

Maskelerin “hypercapnia” yani karbondioksit zehirlenmesine sebep olduğu farklı iddialarla da gündeme gelmiş, uluslararası pek çok doğrulama platformu ve Teyit bu iddiayı incelemişti. 2006’da yapılan bir çalışma uzun süreli N95 tipi maske kullanan sağlık çalışanlarının baş ağrısı gibi semptomlarla karşılaştığını ortaya koymuştu; ancak N95 tipi maskeler genel kullanım için zaten önerilmiyor. Halk arasında kullanılması önerilen medikal maskelerin ise karbondioksit zehirlenmesine sebep olması mümkün değil. Medikal maskelerde oksijen ve karbondioksidin geçebileceği delikler bulunuyor, yani bu maskelerle hypercapniaya neden olacak seviyede karbondioksite maruz kalmak mümkün değil.

Solunum rahatsızlığı olanların mümkün oldukça kısa süre maske takması öneriliyor ancak Covid-19 risk grubunda olan diğer kronik hastalığa sahip kişilerin (tansiyon, diyabet, kardiyovasküler rahatsızlıklar vs.) maske kullanımından olumsuz etkilendiğini gösteren bir çalışma yok. DSÖ, NHS ve CDC gibi kurumların risk grupları için olan yönergelerinde bu grupların mümkün olduğunca evde kalmaları, sosyal mesafeye dikkat etmeleri ve ellerini sık sık yıkamaları öneriliyor. Maske kullanımının tek başına yeterli olmadığının altı çiziliyor ancak kullanımının ölümcül olduğuyla ilgili bir bulgu yok.

İDDİA 2: Maskeler alerjik reaksiyonları tetikliyor ve özellikle alerjik astım hastaları için ölümcül.

Kronik akciğer hastalığı veya astımı olanlar için maskeyle nefes almak zor olabiliyor ve bu kişilerin mümkün olduğunca az maske takması öneriliyor. Ancak pek çok yetkili kuruluş tarafından yapılan açıklamaları incelediğimizde, bu kişilere yönelik tavsiyelerin dışarıya maskesiz çıkılması olmadığı açıkça görülüyor.

Bu kişilerin alabileceği en iyi önlem, mümkün olduğunca evde kalmak, dışarı çıkmaları gerekiyorsa da işlerini kısa sürede halletmek. Altta yatan başka hastalıklardan muzdarip kişiler için 12 kat daha ölümcül olduğu bilinen bir pandemide, bu kişilerin hiçbir tedbir almadan dışarı çıkması daha tehlikeli olabilir.

İDDİA 3: Üretildikleri materyaller denetlenmediği için, maskeler uzun vadede kanser ve kronik akciğer hastalıklarına neden olma riski taşıyor.

Sağlık Bakanlığı’nın maskelerin üretim koşullarıyla ilgili ayrıntılı bir yönergesi var. Buna göre maskelerin TS EN 14683+AC standardına uygun olması gerekiyor, bu standart maskelerin üç kattan oluşması, hipoalerjik olması, sıvı bariyeri oluşturması, yırtılmaya dayanıklı olması gibi zorunlulukları içeriyor.

Medikal maskelerin yanında bez maskeler için de bir üretim standardı getirildi; bu standartlarla maskelerin hangi kumaşlardan üretilebileceği, boyutları gibi özellikler belirlenmiş. Ayrıca cerrahi maskelerin Türkiye ve Avrupa pazarında satışa çıkabilmesi için Avrupa Birliği Kişisel Koruyucu Ekipmanlar Yönetmeliği doğrultusunda da CE Sertifikası bulunması gerekiyor. Yani maskelerin hangi malzemelerden üretilebilecekleri belli.

Ayrıca el yapımı maskeler için de Sağlık Bakanlığı ve CDC’nin ayrıntılı rehberleri var, fabrikasyon maskelerin de nasıl kullanılması gerektiği hususunda açıklamalı anlatımlarbulunuyor. Bu önerilere riayet edildiği sürece maskeler güvenle kullanılabilir.

İDDİA 4: Maskeler virüs “virülansı” açısından çok tehlikeli. Maske virüsü toplar, kollektör özelliğiyle sizi daha çok hasta eder.

Virülans, bir patojenin konakçısını hasta edebilme yeteneğine deniyor. SARS-CoV-2 virüsünün virülansını ise konakçıdaki, yani bulaştığı kişilerdeki faktörler etkiliyor. Kişilerin altta yatan başka hastalıklarının olması, genetik özellikler gibi faktörler belirleyici. Hangi genetik faktörlerin hastalık riskini arttırdığı araştırılmaya ise devam ediliyor, ancak maske kullanımının virüsün virülansına bir etkisi olduğu söylenemez.

Doğru kullanıldığı sürece maskeler tehlikeli değil. Yanlış kullanımda maskelerin üzerlerinde bakteri ve farklı patojenleri toplayarak, enfeksiyona sebep olabileceği biliniyor, fakat yetkililer doğru maske kullanımı için bilinçlendirici yönergeler hazırlıyor. Maskelerin ön yüzeyine dokunulmaması, iplerinden tutularak takılıp çıkarılması gerektiği sürekli tekrarlanıyor.

Ayrıca maske kullanılmazsa bahsi geçen virüsleri doğrudan soluyacak olmamızı da hatırda tutmakta fayda var.

İDDİA 5: Maskeler sizi korumaz. Koruyamamasının en büyük kanıtı da sağlık personellerinin hastalanma oranıdır.

Teyit’in “Maskenin işe yaramadığı hatta zararlı olduğu iddiası” analizinde de incelediği gibi, maskelerin amacı, en az takanı korumak kadar, genel yayılımın önüne geçmek. Salgının başlarında asemptomatik vakaların bulaştırma gücü bilinmediğinden semptom gösterilmeyen kişilerin maske kullanması önerilmemişti. Ancak asemptomatik vakaların da hastalığın yayılmasına sebep olduğu görülünce DSÖ halka maske takması gerektiğini önerdi. DSÖ, açıklamalarında da maskelerin tek başına koruyucu olamayacağını belirtiyor. Birincil önlemler hala sosyal mesafe kurallarına uyulması ile el hijyeni.

Salgında günler geçtikçe maske kullanımına ilişkin gerçek verilerimiz de artıyor. Pek çok laboratuvar çalışması da maske kullanımının hastalığın yayılımını yavaşlattığını gösteriyor.

Bunların yanında gerçek hayattan örnekler de önemli bir dayanak noktası. Columbia District’te maske zorunluluğunun getirilmesinden sonra salgının yavaşlaması da buna güzel bir örnek. Uluslararası bir uçuşta Covid-19 testi pozitif çıkan ve yolculuk esnasında da öksüren ama maske takan bir yolcu, yolculuk esnasında kimseye hastalık bulaştırmamış. Missouri’de kuaför salonunda Covid-19 semptomu göstererek müşterilerine hizmet veren çalışanın her iki tarafında maske kullandığı durumda kimseye hastalık bulaştırmamış olması da bir diğer önemli vaka.

Ayrıca, Covid-19 yakın temas ile bulaş riski artan bir hastalık ve Covid-19 servislerinde çalışan sağlık personelleri virüse normal bir vatandaştan çok daha fazla ve yakından maruz kalıyor, dolayısıyla hastalık riski artıyor. 6 Mayıs’ta yayınlanan ve 30 ülkeden alınan verilerle hazırlanan bir raporda Covid-19 tanısı konmuş kişilerin yüzde 6’sının sağlık personeli olduğu belirtilmişti. Ancak bu veri maske kullanımıyla ilgili bir kanıt olamaz; çünkü hastalarla bu kadar yakından ve doğrudan temas etmeyen genel nüfus için normal maskeler yeterli bir koruma sağlıyor. Zaten tam olarak bu nedenle sağlık personeli cerrahi maskelerden çok daha fazla kişisel koruma ekipmanına ihtiyaç duyuyor.

Covid-19 salgınının başından beri maske kullanımı etrafında tartışmalar dönüyor. Asemptomatik vakaların hastalığı ne kadar bulaştırdığının bilinmediği ilk günlerde semptom göstermeyen kişilerin maske kullanımı önerilmezken ardından bu tutumun değişmesi ise maske karşıtlarının hedef aldığı nokta oldu. Ancak son akademik çalışmalar ve maske kullanımının zorunlu kılındığı yerlerde salgının yavaşladığını gösteren bulgular, maskelerin etkisini açıkça ortaya koyuyor. Altta yatan solunum rahatsızlığı olanlar için uzun süreli maske kullanımı önerilmese de, maske kullanımından olumsuz etkilenecek olanlar toplumun çok ufak bir kesimi ve ortaya çıkacak bu risk Covid-19’un yaratacağı halk sağlığı riskinden çok daha düşük. Toplum sağlığını ilgilendiren konularda ise tek bir tıp uzmanının görüşünü değil, kurumsal görüşlerin dikkate alınması daha doğru. Teyit, Covid-19 salgınının başından beri yanıltıcı söylemlerde bulunan ve komplo teorilerini destekleyen pek çok tıp uzmanının iddialarını incelemiştir.

Yorumlar

Image
SUHA BAYRAKTAR
28.06.2021 / 13:54

BU HEKİM KARDEŞİMİZİN FİKİŞİLERİNİ OKUDUM VE SON DERECEDE MAKUL . ALLAH RAZI OLSUN.

Image
Dr Kemal Türk
28.06.2021 / 13:47

Ülkenin geri kalması için önce eğitime saldırılmasının mahsulü olan, modern bilim ve tıp bilgisinden nasibini almamış molla kılıklı bir şarlatandır. Açıklamaları ile “doktor” kimliğine güvenen bir çok kişinin zarar görmesine neden olmaktadır. Derhal meslekten men edilmesi gerekir. Maskenin oksijen almayı engellediğini ileri sürecek kadar beyinsiz birini mezun eden tıp fakültelerine de yazıklar olsun.

Yorum Yaz