tatlidede

Böyle Yaşıyoruz Artık - Susan Sontag Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Böyle Yaşıyoruz Artık kimin eseri? Böyle Yaşıyoruz Artık kitabının yazarı kimdir? Böyle Yaşıyoruz Artık konusu ve anafikri nedir? Böyle Yaşıyoruz Artık kitabı ne anlatıyor? Böyle Yaşıyoruz Artık PDF indirme linki var mı? Böyle Yaşıyoruz Artık kitabının yazarı Susan Sontag kimdir? İşte Böyle Yaşıyoruz Artık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 27.05.2022 03:00
Böyle Yaşıyoruz Artık - Susan Sontag Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Susan Sontag

Çevirmen: Cem Akaş

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750742378

Sayfa Sayısı: 52

Böyle Yaşıyoruz Artık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

AIDS’in toplumu kasıp kavurmaya başladığı yıllarda, New York’lu bir adam bu amansız hastalığın belirtilerini göstermeye başlar. Manhattan’ın eğitimli seçkin tabakasına ait geniş arkadaş çevresi, kullandığı ilaçlardan tuttuğu günlüğe kadar hastalık sürecini konuşurken, bir yandan kendi ölümlerini düşünür. Hastalık, asla yalnızca hastaya ait değildir. Sontag’ın bir dostunun hastalığa yakalanmasını öğrendiği gün bir oturuşta kaleme aldığı öykü ile AIDS ve Metaforları’ndan bir bölümü birlikte sunuyoruz.

Böyle Yaşıyoruz Artık Alıntıları - Sözleri

  • Hastalık en büyük sefalet olduğu için, hasta olmanın en sefil yanı da yalnızlıktır.
  • Amerikan atasözü ne der, limon varsa, limonata yap.
  • Hastalığın o kadar çok biçimi var ki...
  • Kanser, insanın bedeninin kendisine ihanet etmesi gibidir..
  • Uyumak, ölüme yenilmek gibiydi.
  • Biliyorum, her yaşam eşit derecede kutsaldır.
  • Onun okumayı nasıl sevdiğini bilirsiniz, dedi Greg; evet okumak onun televizyonu, dedi Paolo.
  • Hastalık, asla yalnızca hastaya ait değildir.
  • Yaşamı için savaşmak adına bütün gücünü seferber ediyordu..
  • Hastalığın adını ağzına almak bir sağlık belirtisidir, kişinin o kişi olmayı, ölümlü, korunmasız, muaf olmayan, kesinlikle ayrıcalıklı olmayan biri olmayı kabullendiğinin bir işaretidir, kişinin yaşamı için savaşmayı istediğini, gerçekten istediğini gösteren bir işaret.
  • İnsanları kendilerine bakmaya zorlayamazsın.
  • Herkes, herkes için endişeleniyor artık, dedi Betsy, böyle yaşıyoruz sanırım, böyle yaşıyoruz artık.
  • Ona böyle yakın oluşumuz, her gün hastaneye uğramaya zaman ayırışımız, kendimizi daha kesin ve tartışılmaz bir şekilde sağlıklı olanlar, hasta olmayanlar, hasta olmayacaklar olarak tanımlamaya çalışmamız değil mi bir biçimde, sanki ona olanlar bize olamazmış gibi...
  • Hastalığı hepimizi aynı tutkalla birleştiriyor, dedi Xavier, sesli düşünür gibi, ve geçmişte bizi birbirimizden bıktıran, aramızı bozan kıskançlık ve üzüntüler ne olursa olsun, böyle bir şey başımıza geldiğinde (gökyüzü tepemize yıkılıyor, tepemize!) neyin gerçek önemli olduğunu anlayıveriyorsun.
  • Bir günlük tutarak, bir gün yeniden okuyacağı bir şey oluşturduğuydu, günlüğün bir nesne, bir anı olacağı bir gelecek zamanı ipoteğine alıyordu gizlice, o zaman geldiğinde günlüğü okuyabilirdi de, çünkü çektiği acıları ardında bırakmış olmayı isterdi..

Böyle Yaşıyoruz Artık İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Susan Sontag'ın bir uzun öyküsü "Böyle Yaşıyoruz Artık." Can Yayınlarından olan bu baskısında bu öykünün yanında, kitabın sonunda yazarın AIDS ve Metaforları isimli başka bir eserinden bir kısma da yer verilmiş. Yazarımız kendi de bir Amerikalı ve AIDS'in yaygınlaştığı dönemde New York'lu bir adamın bu hastalığa yakalanmasının ardından gelen değişimleri ve düşünceleri arkadaşlarının gözünden çok farklı bir şekilde aktarmış. Hastalık ve beraberinde getirdiği bütün değişimler aşama aşama sorgulanmış ve farklı perspektiflerden sunulmuş. Benim eserde en çok ilgimi çeken kısım hastanın günlük tutmakla olan ilişkisinin aktarıldığı kısım oldu. #101634848 Hastanede bir dönem kalmış olan veya bir hastalık atlatmış, yakınında bir hastayı gözlemlemiş kişilerin kendinden çok fazla parça bulabileceği bir eser haline gelmiş. Hastalık psikolojisine ek olarak döneminde AIDS hakkındaki önyargıları da aktarmış yazar. Kısa olmasına rağmen anlatmak istediklerini çok etkileyici ve çarpıcı bir şekilde aktarmış yazar. Susan Sontag'dan okuduğum ilk eser ama son olmayacak. Herkese şimdiden iyi okumalar dilerim, (Beyza)

Çeşitli zamanlarda,çeşitli ülkelerde geçmişte tedavisi olmayan,ama sonraları tedavileri bulunan bir çok salgın yaşanmış.Yaşanmaya devam ediyor.Salgınlar insanlar için her zaman bir tehdit ,yaşama yönelik bir son,cinayet,eziyet,çile olarak görülmüş.Tüm salgınların,hastalıkların zamanla tedavisi bulunmuş,ilacı üretilmiş fakat en iyi tedavinin aslında insanın çevresiyle olan bağlantısı olduğuna bu kitapta vurgu yapılmış.."Çünkü çevremiz bizi doğrudan,dolaylı yollardan olumlu ya da olumsuz olarak etkileyen en büyük faktör..Hasta'nın tedavi sürecinde bile insana en gerekli olan şey Sevgi.." Aklıma sarah jio'nun bir kitabında okuduğum o cümle geldi.."Nefret kanser gibidir,insanın kalbini çürütür.."Aslında bizi hasta eden şey kendi içimizde yeşerttiğimiz sevgisizlik ve nefret duygusu..Hiçbir çocuk nefretin egemen olduğu bir aile de büyümeyi haketmiyor.Fakat bir çok insan aile kurumunun içerisinde sadece nefret'i öğretiyor..Hastalıklara yol açan bizleriz ve bu salgınların en büyük tedavisi de içimizde.. Bu güzel kitapta AİDS hastalığına yakalanan ve yakın arkadaşlarıyla bağlantısı çok kuvvetli olan bir adamın hikayesini okuyoruz..Kitabın sonlarına doğru bu hastalık hakkında bilgiler verilmiş..İlk 30,35 sayfada da bu kısacık yaşam hikayesi.. Akıcılığını bir an bile bozmayan ve bazı yerlerinde sorguladığım kısacık bir kitap okudum..Çok detaylı değildi fakat güzeldi..İlginizi çektiyse bakabilirsiniz.. (Ayşen demirci)

‘Hastalık en büyük sefalet olduğu için, hasta olmanın en sefil yanı da yalnızlıktır; hastalığın bulaşıcılığı, ona yardım etmesi beklenen kişileri yanına koşmaktan caydırır; hekim bile kolay kolay yanına gelmeye cesaret edemez... Hasta bir kanun kaçağı, Afaroza Uğramış biridir...’ #alıntı . Sontag, bir dostunun hastalığa yakalandığını öğrendiği gün bir oturuşta kaleme almış bu öyküyü. Ve değindiği en önemli unsur ise hastalığa yakalanan kişinin sevdikleri tarafından dahi dışlanması. Daha doğrusu dışlanmaması gerektiği! Can yayınlarının her ne kadar sayfa olarak kısa da olsa ‘uzun öykü’lerini çok severek okuyorum. Bu kitabın da ilk yarısında New York’lu bir adamın HIV pozitif belirtilerini göstermesi sonucu, hasta adama arkadaşları tarafından nasıl sahip çıkıldığı anlatılmış. . Diyor ki; ‘nasıl kanser hastalarından aileleri hastalığını saklamaya çalışırsa, aidsli biri de ailesinden bile bu hastalığı saklamaya çalışır.’ Çünkü AIDS deyince tüm insanlığın aklına ilk gelen şey cinsel temas oluyor. Halbuki kan yoluyla da hızlıca bulaşabilen bir hastalık olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu ilk çağrışımdan dolayı da virüsü taşıyan kişinin kendini saklamak istemesi oldukça olağan bir durum gibi geliyor bana. Sadece bizim toplumumuz için değil tüm dünya için, önyargıların yok olmasını dilemekten başka bir şey geçmedi içimden! Salgın deyince tabii ki ne kadar da günümüz diye düşünmedim de değil! . Yangına sebep olan tek kibrit çöpü olmamak için tedbirle sevelim birbirimizi.! . Okumak isteyenlere, keyifli okumalar dilerim :) (Emine Kaplan Özcan)

Böyle Yaşıyoruz Artık PDF indirme linki var mı?

Susan Sontag - Böyle Yaşıyoruz Artık kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Böyle Yaşıyoruz Artık PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Susan Sontag Kimdir?

Sontag, New York'ta, her ikisi de Litvanya ve Polonya asıllı Yahudiler olan Mildred (kızlık soyadı Jacobson) ve Jack Rosenblatt'ın kızı olarak Susan Rosenblatt adıyla dünyaya geldi. Babası Çin'de bir kürk ticareti işletmesi yönetiyordu ve Susan beş yaşındayken 1939'da orada tüberkülozdan öldü. Yedi yıl sonra, Sontag'ın annesi Amerikalı asker Nathan Sontag ile evlendi. Susan ve kız kardeşi Judith, resmi olarak evlat edinilmeseler de üvey babalarının soyadını aldılar.

Susan bir yandan mutsuz bir çocukluk geçirirken kitaplara sığındı ve 15 yaşında North Hollywood Lisesi'nden mezun oldu. Şikago Üniversitesi'ne gitti. Felsefe, antik tarih ve edebiyat alanlarında dersler aldı.

Sontag, 17 yaşında 10 günlük bir flörtten sonra Chicago Üniversitesi'nde sosyoloji hocası olan yazar Philip Rieff ile evlendi; evlilikleri sekiz yıl sürdü.

Çoğunlukla denemeler yazdı, ancak romanlar da yayınladı; 1964'te ilk büyük çalışması olan "Notes on 'Camp" adlı makalesini yayınladı. Sontag, Vietnam Savaşı ve Saraybosna Kuşatması da dahil olmak üzere, çatışma bölgeleri hakkında yazılı ve sözlü olarak veya bu bölgelere seyahat etme konusunda oldukça aktifti. Fotoğraf, kültür ve medya, AIDS ve hastalık, insan hakları ve sol ideoloji hakkında kapsamlı yazılar yazdı. Yazıları ve konuşmaları tartışmalara yol açtı ve "neslinin en etkili eleştirmenlerinden biri" olarak tanımlandı. Yazılarının yanısıra dört film yazıp yönetti ve ayrıca birkaç oyun yazdı.

Sontag, 28 Aralık 2004'te 71 yaşında New York'ta akut miyeloid lösemiye dönüşen miyelodisplastik sendromun komplikasyonlarından öldü. Paris'te Cimetière du Montparnasse'ye gömüldü.

Susan Sontag Kitapları - Eserleri

  • Başkalarının Acısına Bakmak
  • Fotoğraf Üzerine
  • Böyle Yaşıyoruz Artık
  • Bilincin Kapısını Aralamak
  • Metafor Olarak Hastalık - Aids ve Metaforları
  • Yeniden Doğan
  • Sanatçı: Örnek Bir Çilekeş
  • Bilinç Tene Kuşanınca
  • Ben Vesaire
  • Yanardağ Sevdalısı
  • Satürn Yıldızı Altında
  • Amerika'da
  • Rüyalarının Esiri
  • Alice Yatakta
  • Yoruma Karşı
  • Ölüm Tüneli
  • Radikal İrade Üslupları
  • Notes on Camp

Susan Sontag Alıntıları - Sözleri

  • Kelimeler çürümüştür. (Satürn Yıldızı Altında)
  • İyi olmak için insan daha yalın olmalı. Kaynağa dönermişçesine yalın, büyük bir unutuş içindeymişçesine yalın. (Ben Vesaire)
  • Hayran olduğum şey olmak istiyorum da ondan. Neden neysen o olmak istemiyorsun? (Bilinç Tene Kuşanınca)
  • Kafka'nın kitaplarını dini bir alegori olarak okuyanlarsa, Şato'daki K.'nın cennete varmaya çalıştığını, Dava'daki Joseph K.'nın Tanrı'nın merhametsiz ve esrarengiz adaletince yargılandığını görürler. (Yoruma Karşı)
  • . Melankolinin cazibesine direnmek istiyorum canım. Ne kadar olduğunu bir bilsen. ... (Ben Vesaire)
  • "Bana kendimi güçlü hissettiren nedir? - Aşık olmak ve çalışmak, diye yanıtlar.” (Bilincin Kapısını Aralamak)
  • İnsanlar canlı olduklarını hissetmek için âşık olurlar. (Rüyalarının Esiri)
  • Mutluluk, bireysel varoluşuna, üzerinde adının bulunduğu bir kaba yapışıp kalmamaya bağlıydı. Kendini, kabı unutman gerekiyordu. Seni, kendinin dışına çıkartan, dünyayı genişleten şeye tutunman gerekiyordu. (Amerika'da)
  • “Nesneler vardır ve eğer kişi insanlardan çok onlara dikkat ederse, bunun sebebi mevcudiyetlerinin bu insanlarınkinden daha fazla olmasındandır. Ölü nesneler hala hayattadır. Yaşayan insanlar, çoğu kez ölmüşlerdir.” (Radikal İrade Üslupları)
  • Sendeki bu çabuk kavrama yeteneğini sakın dehayla karıştırma. Ancak pek çok şeyin törpülendikten sonra…. biri olabilirsin. (Amerika'da)
  • Büyük şehirlerin, doymak bilmez yeni mal iştahlarıyla canlılıklarını koruyan eğitimli insanları, modernist acıya alışmış ve bunun üstesinden gelmekte ustalaşmışlardır. (Satürn Yıldızı Altında)
  • Zaten birçok bilge kişi şöyle dememiş midir. “Hiçkimse aynı anda hem düşünüp hem de birine vuramaz.” (Başkalarının Acısına Bakmak)
  • Daha iyi bir yaşam olasılığına, yabancı bir yerde taptaze bir başlangıç yapılabileceğine ilk inananlar bizler değiliz, sonuncu olmayacağımız da kesin. Hiçbir ideale sahip olamayanlar bizi fena halde küçümseyecekler. Ama daha iyi bir ortam adına kumar oynamanın utanılacak bir yanı yok. Eğer bir daha kimse bizimle aynı duygulara kapılmazsa, dünya çok daha yoksul bir yer olur. (Amerika'da)
  • . Ciddi kurgu yazarları ahlaki sorunları pratik olarak düşünürler. Hikayeler anlatırlar. Anlatırlar. Hayatlar bizimkinden uzak olsa da, özdeşleşebileceğimiz anlatılarda ortak insanlığımızı çağrıştırıyorlar. Hayal gücümüzü harekete geçirirler. Anlattıkları hikayeler sempatimizi genişletiyor ve karmaşıklaştırıyor ve dolayısıyla iyileştiriyor. Ahlaki yargı kapasitemizi eğitirler. ... (Notes on Camp)
  • Aynı zamanda bilgi içermedikçe hiçbir görüntü beni doyurmaz. (Satürn Yıldızı Altında)
  • Zakopane’ye gelmek ödümü koparıyor. Onu değişmiş bulmaktan korkuyorum. Uzun bir ayrılıktan sonra bir yere dönmenin nasıl bir duygu olduğunu bilirsin. Kaçtığın bir yer bile olsa, onu bıraktığın gibi bulmak istersin. (Amerika'da)
  • Ona böyle yakın oluşumuz, her gün hastaneye uğramaya zaman ayırışımız, kendimizi daha kesin ve tartışılmaz bir şekilde sağlıklı olanlar, hasta olmayanlar, hasta olmayacaklar olarak tanımlamaya çalışmamız değil mi bir biçimde, sanki ona olanlar bize olamazmış gibi... (Böyle Yaşıyoruz Artık)
  • Uyumak, ölüme yenilmek gibiydi. (Böyle Yaşıyoruz Artık)
  • Hastalığın o kadar çok biçimi var ki... (Böyle Yaşıyoruz Artık)
  • İnsanların,hakkımızda gerçekte ne düşündüğünü (daha doğrusu, ne düşündüğünü sandığını) ender olarak biliriz. (Yeniden Doğan)

Yorum Yaz