matesis
dedas

Tarih Boyunca Kent - Lewis Mumford Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tarih Boyunca Kent kimin eseri? Tarih Boyunca Kent kitabının yazarı kimdir? Tarih Boyunca Kent konusu ve anafikri nedir? Tarih Boyunca Kent kitabı ne anlatıyor? Tarih Boyunca Kent PDF indirme linki var mı? Tarih Boyunca Kent kitabının yazarı Lewis Mumford kimdir? İşte Tarih Boyunca Kent kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 11.06.2023 21:04
Tarih Boyunca Kent - Lewis Mumford Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Lewis Mumford

Çevirmen: Gürol Koca

Çevirmen: Tamer Tosun

Orijinal Adı: The City in History-Its origins, its transformations, and its prospects

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755392769

Sayfa Sayısı: 736

Tarih Boyunca Kent Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ütopyaların merkezinde hep bir kent tasarımı bulunmasına şaşırmalı mıyız? Kentin aracılık ettiği süreçler, yerine getirdiği işlevler ve insan hayatı üzerindeki etkileri düşünüldüğünde bu hiç şaşırtıcı değil. Elbette kent sadece maddi yapılardan ibaret değildir. Fiziksel bir bütünlüğe ve somutluğa sahip en büyük toplumsal birim olmasının yanı sıra, kent geniş bir toplumsal ilişkiler ağının hem yaratıcısı hem de düğüm noktasıdır. Göçebenin kışlağından ve köyden farklı olarak, insanın "kendisi gibi olmayan" ile, "yabancı" ile karşı karşıya geldiği, ilişki kurduğu ve birlikte yaşadığı yerdir. Rousseau'nun deyişiyle, "köyü, kasabayı evler oluşturur, kenti ise yurttaşlar". Öyleyse, Platon'dan Thomas More'a, Fourier'den bugüne, daha iyi bir dünya düşlemeye girişenlerin, hayallerini somutlaştırıp ayrıntılandırırken bir kent çizmeye başlamalarına şaşırmamalı. Belki de, esasen, kent üzerine kuramsal araştırmaların göreceli olarak azlığına şaşmak gerekiyor. Kent planlamasından kültür ve sanat tarihine, teknolojiden toplumsal eleştiriye uzanan geniş bir alanda çalışmış olan Amerikalı düşünür Lewis Mumford'ın başyapıtı Tarih Boyunca Kent işte bu ihtiyacı karşılama doğrultusunda atılmış ilk ve dev bir adım. Bu kitapta Mumford hem kentlerin evriminin tarihini hem de odak noktasında kent olan bir uygarlık tarihi yazıyor. Kentin yaratıcı ve yıkıcı imkânlarının izini tarih öncesine kadar sürerek okuru Mezopotamya ve Mısır'dan yola çıkarıp, Yunan, Roma ve ortaçağdan, Avrupa monarşilerinin başkentlerinden ve sanayi kentlerinden geçirerek, günümüz dünyasındaki yol ayrımının başına getiriyor. İnsanın "başkası" ile bir arada bir düzen kurması ve bir hukuk oluşturması, işbirliği ve işbölümü sayesinde müthiş bir yaratıcı enerjiyi açığa çıkarması bu tarihin bir yüzü ise; iktidar, savaş, hiyerarşi ve aşırı mesleki uzmanlaşma aynı tarihin diğer, karanlık yüzünü oluşturuyor. Tapınağı, kalesi ve surlarıyla neolitik kent de, merkezi izdiham yüzünden tıkanmış, dört bir tarafa banliyöleriyle yayılan ve bugünün şekilsiz kenti de bu iki yüze sahip. Ancak yaratıcı ve yıkıcı güçlerini kat kat artırmış bugünün kenti, organik bir sınır tanımayan yayılmasıyla, hem toplumsal bir çözülmenin eşiğinde hem de bütün bir gezegenin ekolojik sistemini altüst etme riskini taşıyor. Tarih Boyunca Kent, imkânların ve risklerin devasa boyutlar kazandığı bu yol ayrımında insanları düşünmeye, tartışmaya ve tavır almaya çağıran bir kitap. Tarih Boyunca Kent yalnızca kent tarihi değil; aynı zamanda üst düzey bir ahlak felsefesi ve bir tür tragedya. The New York Times Book Review Bir nesil boyunca Lewis Mumford, daha önce hiç yapılmamış bir kültür eleştirisi toplamı üretti. Mumford'ın bakış açısı geniş ama derindi; yazar teknolojinin, sanatın ve ulusal politikanın dinamikleri kadar kökenlerini de inceledi ancak genel fikirlere hep sadık kaldı; dikkatini Amerika'ya yoğunlaştırdı ama eserlerinin her bir sayfası bir dünya vatandaşının sağduyulu ve tutkulu kaygılarını dillendiriyordu.

-Waldo Frank, Saturday Review-

(Tanıtım Bülteninden)

 

Tarih Boyunca Kent Alıntıları - Sözleri

  • Heykel sanatı, Yunan kentlerinin gençliği için, tıpkı sinema yıldızlarının fotoğraf ve reklamlarının günümüz uygarlığında kadın güzelliğinin standartlarını oluşturması gibi bir standart oluşturmaktaydı. Narsizmle bedensel bilincin ilk ortaya çıktığı ergenlik çağındaki bir insan için bu modellerin etkisini ne kadar vurgulansa azdır. Kendimden örnek vereyim; gençlik yıllarımda gördüğüm vasat sayılabilecek bir Roma heykelinin, elinde bir banyo fırçası tutan bir atlet heykelinin bile fiziksel gelişiminde çok büyük bir etkisi olmuştu.
  • “Önce tabaklarımız ayrıldı, sonra odalarımız, sonra her şey.”
  • Tarihsel dönemin başlarında fallus ve vulva köy ritüeli içinde geniş bir yer tutar. Fallus ve vulva daha sonra anıtsal boyutlarda kentlere de girerler; sadece dikilitaş, sütun, kule ve kubbe gibi yapılar kılığında değil, kırık olmasına rağmen hâlâ dimdik ayakta duran, Delos'taki devasa penis heykeli gibi çıplak olarak da.
  • "Önce tabaklarımız ayrıldı, sonra odalarımız ve sonra her şey."
  • Gelişiminin son evresinde metropol, bu irrasyonel sistemin çalışması için, gerçekte kurbanı olan insanlarda daha güçlü, zengin ve mutlu oldukları, insanlığın başarısının doruğunda yer aldıkları yanılsamasını yaşatmak için kolektif bir entrika halini alır. Oysa gerçekte bu insanlar sürekli tehlike altındadır, zenginlikleri yavan ve kısa ömürlüdür, boş zamanları son derece monotondur ve acınası mutlulukları bozacak bir şiddet ve ani ölümü haklı gerekçelerle bekler dururlar. Kendilerini her geçen gün daha fazla, kendilerinin yaratmadığı bir dünyada, doğrudan insani yönlendirmeye daha az karşılık veren, insani anlamdan daha yoksun bir dünyada " yabancı ve korkmuş" olarak bulurlar.
  • Bugün içsel hayatın düşmüşlüğü, insanın rahatsız edilmediği tek yerin tuvalet olması gerçeğiyle simgelenir.
  • Bütün bu argümanın kanıtladığı bir şey varsa, o da Platon'un insan karakterine anlamadaki başarısızlığıdır: Bugünün eskimoda davranışçı psikolojisindeki kadar derin bir başarısızlıktır bu; Her ikisi de insanı nasıl koşulayacağını bildiğinden emindir. Her despotik koşullama sistemini er veya geç maskaraya çeviren tam da, insanla köpek, politik liderle köpek eğitimcileri arasındaki bu psikolojik mesafedir.
  • Londra'da XIX. yüzyılın başlarında ticaret ruhunun varlığını hissettirmeye başlamasına sokak lambalarının ve vitrin ışıklarının çoğalmasının eşlik ettiği gözlemlenmektedir. Bu, insan hayatında o kadar büyük bir değişime neden olmuştur ki, ahmak Prens von Pückler-Muscau, Londra'ya vardığı gece, onuruna özel bir ışıklandırma töreni düzenlendiğini sanabilmiştir.
  • "...pek çok kentte, kent içinde dolaşmak için her türlü imkânın mevcut olacağı, ama buraya gitmek için hiçbir geçerli nedenin kalmayacağı zamanlar hızla yaklaşıyor. Bugün bile, kirli ve zehirli hava, bir dönümde 75-100 kişinin barındığı daracık evler, şiddet ve suçtan geçilmeyen bozuk toplum hayatı insanların kentin merkezi bölgelerinden genel bir kaçışına neden oluyor..."
  • Tapınak fahişeliği Herodotos'u dehşete düşürmüştü, çünkü öyle görünüyor ki, Babil'de evli olanlar dahil bütün kadınlar en azından yılda bir kere tapınakta fahişelik yapmakla mükellefti; çirkin olanları, birileri acıyıp da onlarla yatana kadar tapınakta yaşamak zorundaydı. Bütün bunlar kentin nispeten daha genel bir özelliğini vurgular: o güne kadar hiç kimsenin karşılamak için hayatını adamayı aklının ucundan bile geçirmediği ihtiyaçlara özel, soyut, profesyonel, kolektif bir biçim verişini.

Tarih Boyunca Kent İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Tarih Boyunca Kent PDF indirme linki var mı?

Lewis Mumford - Tarih Boyunca Kent kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Tarih Boyunca Kent PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Lewis Mumford Kimdir?

Amerikalı tarihçi ,sosyolog, teknoloji filozofu ve edebiyat eleştirmeni. Özellikle şehirler ve kentsel mimarinin yaptığı çalışma ile dikkat, çeken yazar olarak geniş bir kariyere sahiptir.

Lewis Mumford Kitapları - Eserleri

  • Tarih Boyunca Kent
  • İnsanın Durumu
  • Makina Efsanesi
  • Teknik ve Uygarlık

Lewis Mumford Alıntıları - Sözleri

  • Fabrika sisteminin gerektirdiği ilk şey, becerinin hadım edilmesi, ikinci gereksinim açlık disiplini, üçüncüsü de arazi tekeli ve eğitimsizleştirme sayesinde alternatif uğraşların kapatılmasıydı. (Teknik ve Uygarlık)
  • Bugün içsel hayatın düşmüşlüğü, insanın rahatsız edilmediği tek yerin tuvalet olması gerçeğiyle simgelenir. (Tarih Boyunca Kent)
  • Bedene dair olan pozitif algı hiç şüphesiz olarak, Hristiyanlığın elde ettiği en şiddetli zafer anlarında bile hiç ortadan kaybolmamıştır ve her yeni sevgili, ilişki içinde olduğu kişiyle birlikte aldığı fiziksel haz aracılığıyla bunu geri getirmektedir. (Teknik ve Uygarlık)
  • Tapınak fahişeliği Herodotos'u dehşete düşürmüştü, çünkü öyle görünüyor ki, Babil'de evli olanlar dahil bütün kadınlar en azından yılda bir kere tapınakta fahişelik yapmakla mükellefti; çirkin olanları, birileri acıyıp da onlarla yatana kadar tapınakta yaşamak zorundaydı. Bütün bunlar kentin nispeten daha genel bir özelliğini vurgular: o güne kadar hiç kimsenin karşılamak için hayatını adamayı aklının ucundan bile geçirmediği ihtiyaçlara özel, soyut, profesyonel, kolektif bir biçim verişini. (Tarih Boyunca Kent)
  • Alçak gönüllülüğün, feragatin sapkınlık olarak görüldüğü, merak ve hayret duygusunu körelten bir bilginin egemen oldu bir toplum: Antik kültürlerin enkazı nedeniyle nefes alamaz hâle gelmiş, düzenli üretim ve yönetimi mümkün kılacak ama bizzat onlar tarafından tehdit edilen bir toplum. (İnsanın Durumu)
  • "insan, mutlaklara teslim edilemez. Romalılar, “Tavan çökse de adalet yerine gelsin” dediklerinde, bir an bile, tavanın çökebileceğinden şüphe duymamışlardı; fakat sebatla atomu parçalamaya çabalayan fizikçiler, insan ırkını tehdit ediyorlardı. Nükleer bombalarin icat edilmesiyle, yeryüzündeki tüm yaşamı tehlikeye attılar. Zira, artık sadece tavan değil gökler de çökebilir. Eski hakikat ya da sonuç oyununda sonuçlar en az hakikat kadar önemli olmaya başladılar ve hakikatin yeni alanlardaki her genişlemesiyle birlikte dikkatlice tekrar tekrar incelenmeleri gerekti.." (Makina Efsanesi)
  • “Önce tabaklarımız ayrıldı, sonra odalarımız, sonra her şey.” (Tarih Boyunca Kent)
  • Makyavele göre, idealler, onlarla çelişen ve onlara İhanet eden eylemlerin bir kılıfı olmaktan başka gerçek dünyada bir yere sahip değildi. (İnsanın Durumu)
  • Nathaniel Shaler : ...Burada(inziva), hükmeden uygarlığı tarafından mahrum bırakılan insan hayata ve ölüme tabii olarak uyum sağlama imkânını kazanır. (İnsanın Durumu)
  • Gelişiminin son evresinde metropol, bu irrasyonel sistemin çalışması için, gerçekte kurbanı olan insanlarda daha güçlü, zengin ve mutlu oldukları, insanlığın başarısının doruğunda yer aldıkları yanılsamasını yaşatmak için kolektif bir entrika halini alır. Oysa gerçekte bu insanlar sürekli tehlike altındadır, zenginlikleri yavan ve kısa ömürlüdür, boş zamanları son derece monotondur ve acınası mutlulukları bozacak bir şiddet ve ani ölümü haklı gerekçelerle bekler dururlar. Kendilerini her geçen gün daha fazla, kendilerinin yaratmadığı bir dünyada, doğrudan insani yönlendirmeye daha az karşılık veren, insani anlamdan daha yoksun bir dünyada " yabancı ve korkmuş" olarak bulurlar. (Tarih Boyunca Kent)
  • Mekanik yeni bir din hâline gelmiş ve dünyaya yeni bir Mesih, yani makineyi vermiştir. (Teknik ve Uygarlık)
  • Algının hüküm sürdüğü dış dünya önem kazandıkça, hissin hüküm sürdüğü iç dünya gittikçe daha fazla güç kaybetti. (Teknik ve Uygarlık)
  • Savaş, tıpkı bir sinir hastalığı gibi organik dürtüler ile kişiyi bu dürtüleri tatmin etmekten alıkoyan kural ve koşullar arasındaki katlanılamaz gerilim ve çatışmanın yıkıcı bir çözümüdür. (Teknik ve Uygarlık)
  • Makine, başlangıcından bu yana tek bir dizi işlevi yerine getirmek için tasarlanmış bir tür küçük organizma olmuştur. (Teknik ve Uygarlık)
  • "Önce tabaklarımız ayrıldı, sonra odalarımız ve sonra her şey." (Tarih Boyunca Kent)
  • Yaşam dışında bir zenginlik yoktur ve bizim zenginlik olarak adlandırdığımız şey aslında yalnızca potansiyel ya da aktüel canlılığın bir işareti olduğunda zenginliktir. (Teknik ve Uygarlık)
  • Erotik dürtüler inkar edildiklerinde fazladan bir telafi istediklerinden her aktiviteye akıp yayılırlar. (Teknik ve Uygarlık)
  • Londra'da XIX. yüzyılın başlarında ticaret ruhunun varlığını hissettirmeye başlamasına sokak lambalarının ve vitrin ışıklarının çoğalmasının eşlik ettiği gözlemlenmektedir. Bu, insan hayatında o kadar büyük bir değişime neden olmuştur ki, ahmak Prens von Pückler-Muscau, Londra'ya vardığı gece, onuruna özel bir ışıklandırma töreni düzenlendiğini sanabilmiştir. (Tarih Boyunca Kent)
  • Heykel sanatı, Yunan kentlerinin gençliği için, tıpkı sinema yıldızlarının fotoğraf ve reklamlarının günümüz uygarlığında kadın güzelliğinin standartlarını oluşturması gibi bir standart oluşturmaktaydı. Narsizmle bedensel bilincin ilk ortaya çıktığı ergenlik çağındaki bir insan için bu modellerin etkisini ne kadar vurgulansa azdır. Kendimden örnek vereyim; gençlik yıllarımda gördüğüm vasat sayılabilecek bir Roma heykelinin, elinde bir banyo fırçası tutan bir atlet heykelinin bile fiziksel gelişiminde çok büyük bir etkisi olmuştu. (Tarih Boyunca Kent)
  • Bütün bu argümanın kanıtladığı bir şey varsa, o da Platon'un insan karakterine anlamadaki başarısızlığıdır: Bugünün eskimoda davranışçı psikolojisindeki kadar derin bir başarısızlıktır bu; Her ikisi de insanı nasıl koşulayacağını bildiğinden emindir. Her despotik koşullama sistemini er veya geç maskaraya çeviren tam da, insanla köpek, politik liderle köpek eğitimcileri arasındaki bu psikolojik mesafedir. (Tarih Boyunca Kent)

Yorum Yaz