Çözüm Sürecinde Türk'ü Küstürmek

100 yıl öncesinden tohumları atılan ve son 30 yıldır kangren haline gelmiş bir sorunun çözümü yönünde umut verici adımlar atıldı.

Nevrozla birlikte daha da yeşeren umutlara rağmen sürecin hassasiyeti devam ediyor.

            Siyasi hesapların veya kirli çıkar ilişkilerinin sekteye uğratma ihtimali olan bu çözüm sürecini sağlıklı yürütebilmek adına, her kesime hitap eden akil adamlar heyeti tespit  çalışmaları devam ediyor.

Akil adam olarak kamuoyunda zikredilen isimlerin her birinin saygınlığı ve ayrı bir değerinin olduğuna inanmakla birlikte İslami çözüm anlamında herhangi bir resmi adım atılmadığı veya eksik bırakıldığı takdirde tıkanma yaşanabileceği yönünde endişe duyduğumu açıkça ifade etmek istiyorum.

Son günlerde Anadolu’nun her köşesinde oluşan bahar havasının, garantör güçlerin aradan çekilmesi ve biz bize diyalogun oluşmasından kaynaklandığının farkındayız. Bu garantör güçler gibi hareket eden, sipariş üzere bir araya getirilen veya medyanın gücü ile pazarlanmaya çalışılan garantör tavırlı kişilerin akil adam olarak devreye sokulması halinde sonuca varmaktan ziyade daha da karmaşık hale getireceklerinden de çekiniyorum.

Eşitlikten ziyade adalet ve hakkaniyet ilkelerini düstur edinmiş, Allah için tanıklık eden, zalim mazlum kavramlarının ne anlama geldiğini çok iyi bilen ve anlatan,  en önemlisi toplumun hassasiyetlerini ifade edebilecek, toplum tarafından hala en saygın şahsiyetler olarak kabul edilen  birbirinden saygın pek çok kanaat önderinin bu sürece etkin bir şekilde dahil edilmesi başarı oranını arttıracaktır.

--------------------------------------

Zaman gazetesinde Ekrem Dumanlı ev Ahmet Turan Alkan’ın aynı gün yayınlanan yazılarını karşılaştırarak okudum.

Dumanlı’nın Türk alerjisinin kimseye faydası olmayacağına yönelik sözlerine katılıyor ve “bırakın da bizler de Kürtçü söylemi bir o kadar haykıralım” diyenlerin, Türkçü şovenler kadar art niyetli olduklarını belirtmek istiyorum.

Elbette hassas geçen bu süreçte Türklerin küstürülmesine mani olmak gerekir. Lakin Dumanlı’nın verdiği örnekleri tüm olarak okuyunca beyaz Türklerin taleplerini de yazının içlerine serpiştirildiğini gördüm.

Mağduriyetini, istiklal marşının sorgulanmasına kadar götüren beyaz Kürtlere katılmadığım gibi, bu ülkenin hamurunu beraberce yoğurmuş onca millete rağmen sadece Türk’ün bayrağı, Türk’ün devleti, Türk’ün Hava Yolları, Türk’ün Telekom’u olarak kalmasının ne yarar getirdiği, kalmamasının ne zararı olacağını aklı selimle yeniden hesaplamak gerektiğine inanıyorum.

Anadolu Ajansı veya Anadolu Jet ismiyle de pekâlâ büyük başarılara imza atılabileceğini de herkes gibi görüyoruz.

Kürt aydını, Türk aydını, Arap aydını ya da Kürt halkı, Türk halkı gibi (Kuran’ı Kerim’in ifadesi ile)  tanışma ve kaynaşmaya sebep özellikleri pekala kullanılabilir ama  bu süreci Türk düşmanlığına ve Türkleri küstürmeye kadar götürerek değil, başka halkların yıllar yılı küsmesine neden olan baskın Türkçü vurguları gözden geçirerek yönetmek mümkündür..

Ahmet Turan Alkan’ın benzer konuyu ele aldığı ve süreç için, “adı her ne ise” imasıyla birtakım tavizler verdiğini ifade ettiği yazısında bölgesel bir tabirle “Edi Bese” yani yeter bu düşmanlık ve kısır çekişmeler, Bu milletin barışı için ağırda gelse birtakım gerçekleri kabullenme zamanı şeklinde okumaya çalıştım. Sayın Alkan’ın yazının sonlarına doğru, Misak-ı milli sınırları konusundaki “asabiyim” ifadesini kavmiyet asabiyeti olarak değil, evrensel bir ittihadı İslam fikriyle yeniden değerlendirmesi yerinde olurdu.

Son sözüm; çözüm süreci Şoven duygulardan beslenmiş insanların eliyle yürütülürse muhtemeldir ki karşı tepkiler oluşacaktır. Sürece İslami açıdan yaklaşan, İslam nazarıyla değerlendiren insanların akil adam heyetinde yer bulması halinde Türk’ü küstürecek söylemler yaşanmayacağı gibi, diğer tüm halkların kendini bulacağı birleştirici bir çözüm ortaya çıkacaktır.

Sağlıcakla kalın.

USTAD  01.04.2013