Size "rojbaş" bile diyemiyorum!

Uzunca aradan sonra tekrar Selamün Aleyküm, Rojbaş, Merhaba, Parilouys.

Yazımın konusu Mazlumder’in  düzenlemiş olduğu 2.Kürt Formunda gözlemlediklerimden oluşmaktadır. 

İkinci Kürt Formuna giderken, acaba birincisi nezaman olduydu ki diye düşünüp, herhalde iki üç yıl öncedir demiştim. İlki yirmiyıl önce 1992 de yapılmış. Hiç bir şey değişmediği gibi sorun daha da can yakarak büyüyor.

Formda, islami çevrelerin soruna bakışı ve bu mihvalde ki çözüm önerileri vardı. Kürtler’den ve Türkler’den çok kıymetli insanlar vardı. En çokta Müslüman Türk’lerin “Kürt sorununa” duyarsızlıkları tartışıldı. Ve gördüm ki Müslüman Türk’ ler hâlâ çok uzaklar.

Kemalizmin ettiklerini güzel güzel anlattılar ama bir türlü bugüne gelip de kendilerinin yarattıkları kemalizme değinmediler.  O salonda bulunan insanlar içinde en az islami bilgiye sahip olan bendim. Ve bu bilgisizlikle, sorup durdum, ey Müslümanlar onca insan evinden barkından sürülürken, fakirliğe yoksulluğa yoksunluğa itilirken, faili meçhullerle öldürülürken, hapislerde insanın aklını almayacağı işgenceler görürken neden sustunuz ve hâlâ neden susuyorsunuz. 

Benim Allaha olan sevgim, şunu emrediyor; Ana dili savunmak, Allah’ın Söz’ünü savunmaktır.

Sizler çocuklarınıza anadilinizle ninniler söylerken, Kürt analarından bunu mahrum edenlere neden vatan, bayrak, bölünmezlik üçlemesiyle şeytanlaştınız. 

Konuşmacılardan biri dediki; “Kardeşim sizde bize kendinizi anlatamadınız, hayır kardeşiz diyoruz son zamanda onu bile kabul etmiyorsunuz. PKK ile aranıza mesafe koymadan bu iş çözülmez”.

İşte bu Müslüman Türk lerin kibrinin en iyi göstergesidir.

Yıllardır kardeşlik dediniz de ne oldu. Sizin kardeşlik anlayışınız, ben ne dersem o olsun, benim dilimi konuş, benim gibi yaşa, benim kadar bayrağa tap demekten öteyi geçmedi ki. Sizin kardeşlikten anladığınız sömürgeci bir zihniyettir.

Kürtler yaşadıklarını anlatmaya kalkınca; duygusal sömürü yapıyorsun kardeşim, 12 Eylülde sağcılarda işgence gördü, iç Anadolu da fakir, Karadenizliler de yoksul dediniz.  Hayır neden onlar size kendilerini anlatsın ki, sen bir kere kalbini tüm sınırlardan temizleyip anlamaya çalıştın mı Kürtleri? Önce sen anlamaya çalış, Allah bunu emretmiyor mu?

PKK ile arana mesafe koy gel demek,  o çok sevdiğiniz   “Paşa”nızın sözünü tekrarlamaktır ve “Kürt sorunu”ndan hiçbir şey anlamadığınızın göstergesidir.  Sen, Ceylan Önkol’un parçaları anasının eteklerine düştüğünde, Roboski’de insanlar katır sırtında bombalandığında TSK ile arana mesafe koya bildin mi?

Müzakereci olarak on dakikalık bir sürede bana verildi, lakin ilk defa konuşuyor olmamdan mı yoksa, onca değerli büyüğümün gözlerine hedef olmamdan mı desem çok heyecanlandım, çok fazla izah edemedim hislerimi.  Ama, yürekten alkışladığım Yıldız Ramazanoğlu, Ömer Gergerlioğlu, Hüda Kaya, Ümit Aktaş, Ahmet Örs, Beytullah Önce, Mehmet Bekaroğlu gibi Müslüman Türkler söylemek istediklerimi gayet net ifade etti.

Ümit Aktaş dediki: "AKP 33 kurşunun failinin adını kışladan kardırdı ama bu kez sayıyı Roboski ile 34'e çıkardı". Özetleyen cümle tamda budur! 

Çok kıymetli Kürt aydınları vardı, ama ben onlardan çok Türk müslümanların söylemlerini yazmak istedim, çünkü gördümkü kendilerinde herhangi bir ilerleme yok, sorunun çözümüne devlet eksenli bakmaktan kendilerini alamıyorlar. Mesala kendisini severek takip ettiğim bir yazar hanım, hükümete hiç dokunmadan PKK ya attığı topu çevirdi kıvırdı alttan üstten dolandırıp hoop gene PKK ya fırlattı. Birde sonradan söz alıp; ama burda “Türk” leri zalimleştiriyorsunuz o kadar da değil canım mihvalinde konuşmasın mı!

Kürtler için “Türk” ler zalimdir. Nasıl yıllardır Filistin için “İsrail” zalimdir diyorsanız öyle.

Türk müslümanlar, Filistin için yaptıklarının onda birini Kürtler için yapmış olsalardı, sorun bukadar büyümezdi bence.

Konuşmacılardan birisi, sizi anlamamız için bire zaman verin dedi. Ben öyle bir zaman göremiyorum yahu 10 yıllık süre verildi size değil mi?

Çok afedersiniz ama; (kendini solcu tanımlamasına sokan Kemalistleri ve Türk solunu kast etmiyorum), Cennetinize layık görmediğiniz hakiki solcular varya onların tırnağı kadar olamadınız, sorunun ilk anından beri Kürtlerin yanında durdular.

Haddimden fazla laflar ettim farkındayım, hem yaş olarak hem bilim ilim sahibi olarak sizlerden küçüğüm, ama bu vicdani körlüğünüz canımı çok acıtıyor, işte o acıyla böyle bir yazı çıktı.

Yazımın sonunda Mazlumder’in 2.Kürt Formunun sonuç bildirgesini koyuyorum. Metnin altına imzamı atıyorum. Mazlumder’ e çok teşekkürler bizleri buluşturup, gençlerede söz hakkı verdiği için…

1. İslam kardeşliğinin birinci şartı eşitlik ve adalettir. Kürtler, nasıl ki insanlık ailesinin eşit bir unsuru ise aynı şekilde İslam milletinin de eşit bir unsurudur.

2. Kürt meselesi, Kürtler ve ülkedeki diğer kesimler için bir travmaya dönüşmüştür. Psikolojik ayrışmayı derinleştiren bu travmanın ortadan kaldırılması adına devlet, kısıtlanan, engellenen ve gasp edilen bütün hakları iade etmeli ve başta Kürtler olmak üzere bütün mağdurlardan resmi özür dilemelidir.

3. Şiddet, sorunun çözümü önündeki en temel engellerdendir. Ancak, şiddetin devam ediyor olması gasp edilen temel hak ve özgürlüklerin iade edilmemesinin gerekçesi olamaz.

4. Devlet, bütün kurum ve yasalarıyla, etnik çağrışım yapan vurgulardan arındırılmalıdır.

5. Eşitlik ve adalet bağlamında en büyük sorun olarak karşımızda duran anadilde eğitim ve kamu hizmetlerine anadilde erişimin sağlanması herkesin en doğal hakkıdır. Kamu otoritesi bu hakkın kullanımı için düzenlemeler yapmak ve gerekli şartları tesis etmekle mükelleftir.

6. Değiştirilen bütün bölge ve yer isimleri iade edilmelidir.

7. Üniter ulus devlet yapısı kutsal değildir. Kürt meselesinin çözümünde, ‘üretilmiş kutsalların’ insan hayatından önemli olmadığı gerçeği dikkate alınarak, bütün siyasi ve idari alternatif modeller tartışılabilmelidir.

8. Mevzuat, ceza yargılaması ve infaz sisteminin bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanılmasına son verilmelidir.

9. Kürt meselesinin eşitlik ve adalet temelinde çözümü için bugüne kadar yapılan ve bundan sonra yapılması gereken bütün düzenlemeler anayasal/yasal güvence altına alınmalıdır.

10. Kürt meselesi bağlamında yaşanan ihlal ve zulümlerin tespiti ve tazmini için bağımsız ve icrai yetkisi olan bir komisyon oluşturulmalıdır.

11. Son yıllarda atılan olumlu adımların ve sıraladığımız bütün bu hususların kalıcı olabilmesi için sistemin etnik temele dayalı kurucu paradigması, hak ve adalet ekseninde yeniden düzenlenmelidir.

12. Anayasa çalışması tüm kesimlerin taleplerine cevap verecek yeni bir toplumsal sözleşme olarak ele alınmalı ve bir an önce sonuçlandırılmalıdır.

13. Sorunun mağduru olarak özgürlük ve haklarından mahrum bırakılmış kişilerin siyasi ve sosyal yaşama katılımlarının önünü açacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.