matesis
dedas

Öyle Güzel Bir Yer ki - Murat Gülsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Öyle Güzel Bir Yer ki kimin eseri? Öyle Güzel Bir Yer ki kitabının yazarı kimdir? Öyle Güzel Bir Yer ki konusu ve anafikri nedir? Öyle Güzel Bir Yer ki kitabı ne anlatıyor? Öyle Güzel Bir Yer ki PDF indirme linki var mı? Öyle Güzel Bir Yer ki kitabının yazarı Murat Gülsoy kimdir? İşte Öyle Güzel Bir Yer ki kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 25.05.2022 16:00
Öyle Güzel Bir Yer ki - Murat Gülsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Murat Gülsoy

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750736063

Sayfa Sayısı: 240

Öyle Güzel Bir Yer ki Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Camdan bir kutunun içinde kısılı kalmış gibiydi. Başının üzerini yokladı, orada da camdan bir tavan vardı belli ki.

Görünmeyen duvarı yumrukluyor, bağırarak yardım istiyordu. Ama kutu sımsıkı kapalı olduğu için sesini duyuramıyordu sanki. Birden başının üzerinde bir ağırlık hissetti, elini kaldırdı, tavan hareket ediyordu. Yavaş yavaş bir piston gibi aşağı iniyordu. Önce direnmeye çalıştı ama görünmeyen tavan güçlüydü.

Fırtınalı bir gecede eskici Kerem'in dükkânında bir araya gelen eski lise arkadaşları geçmişe doğru karanlık bir yolculuğa çıkarlar. Kerem için bu yolculuk hem yeni bir aşkın kapısını aralayacak hem de yıkımın başlangıcı olacaktır. Yaşadığı ülkenin geçmişi, günü ve geleceği Kerem'in peşini bırakmaz. Binaların, parkların, bütün şehrin dönüşüp yerle yeksan olduğu bir zamanda roman kahramanları yıkımdan kurtulabilecek midir?

Murat Gülsoy okurunu bir yandan hayatın sonsuz anlarını kaydeden bir zihne davet ediyor diğer yandan görünmez bir kapanın içinde kısılı kalmış küçük hayatların, bireysel acıların, bencil hırsların hemen yanı başında kanayıp duran geçmişe ait söylenmeyenleri işaretliyor.

Öyle Güzel Bir Yer ki, siren seslerine kapılıp giden yaşamımızın, alacakaranlık dünyamızın romanı...

Öyle Güzel Bir Yer ki Alıntıları - Sözleri

  • Hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Bir tek şey hariç: yaşanan anlar...
  • Aşkın zıddı nefret sanırdım eskiden, ne kadar yanlışmış. Aşkın zıddı şefkatmiş meğer.
  • İnsan birinden çok nefret ediyorsa, mutlaka o kişide kendinden bir parça görüyordur.
  • Korku mutluluğun gölgesi olmalıydı.
  • Hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Bir tek şey hariç : yaşanan anlar...
  • "Dünya düşünenler için bir komedi, hissedenler için bir trajedidir."
  • İnsanlar her zaman kendilerine yaltaklanan , yalan da olsa güzel sözler söyleyen insanları sever.
  • "Ömrü kelebeklerden bile kısa olan sözler..."
  • Ne güzel, özür dilerim, bitti... Sen politikacı olmalıymışsın. Pardon deyince her şey halloluyor değil mi? Bayılıyorum bu uygar hallere, tam ikiyüzlü Batılı tavrı. Özür dileriz sizi öldürdük, çok pişmanız, yani böyle gaz odalarına attık, kökünüzü kuruttuk ama şimdi özür dileriz. Çok pişmanız. Bizi affedin. We are the world... We are the children.
  • Acının ateşiyle pişip birbirine yapışan ruhlarımızdan geriye ne kalacaktı?
  • İnsan her zaman aldatır, her zaman kötüdür.
  • "İnsan yaşadığı anda bu kadar dramatik olabilir miydi? Benim hep sonradan aklıma gelirdi. Her şey. Yaşadığım. anların ne kadar güzel, korkunç, iğrenç ya da eşsiz olduğunu çok sonradan fark ederdim."
  • Acının ateşi ile pişip birbirine yapışan ruhlarımızdan geriye ne kalacaktı?
  • Çocukluğumuz eski bir yerli film zaten.
  • Kuşkusuz. İnsanlar her zaman kendilerine yaltaklanan, yalan da olsa güzel sözler söyleyen insanları sever. Kendilerini güvende hissederler.

Öyle Güzel Bir Yer ki İncelemesi - Şahsi Yorumlar

oralar nereler ?: Yine şaşırtmakla şaşırtmayan bir Murat Gülsoy romanıydı. Murat Gülsoy'u seven ve daimi okurları için bu kitap "ateş bizi tüketiyor" ya da "yalnızlar için çok özel bir Hizmet" gibi bir olgunluk kitabı olmasa yazarın dilini, olay kurgusunu, gerilimli ve karamsar ortamını, karakter incelemelerini, insan ruhunun gizemine olan ilgisini bilenler için yine de güzel iyi bir eser olarak degerlendirilecektir. Ancak murat Gülsoy'u ilk kez okuyanlar için kurgu ya da karakterler ortada kalmış gibi gorulecektir. Ben kitabı okurken kullanılan dil ve tekrarlayan sahneler ile, rüya, hayal ile gerçeği birbirine karışan anlar ile kendimi bir sinema filmi içinde hisettim.Bence çok iyi bir film senaryosu çıkabilir bir kitap olmus. Ozellikle kerem'in her defasında "katil olma" ikilemine girmesi, farklı zaman dilimleri ve farklı mekanlara rağmen aynı ruhun devam etmesi hoşuma giden diğer bir yönü oldu. Kitapta hotel California şarkısından ziyade gezi parkında karşılaştığı yazar ile kendisine mi yoksa başka bir yazara mı selam gonderdigine tam emin olamadım ama bence güzel bir nuansti. Murat Gülsoy yıllar içinde sıklıkla Boğaziçi akademisyeni olmasına rağmen siyasi olaylara karşı sessiz kalması ile eleştirildiği için bu romanında gezi parkı, Yahudi, Ermeni gibi kavramları bilerek kullandı bence. Ne yazık ki Murat Gülsoy bir tarihçi olarak anlattığı olayları iyi şekilde ifade ediyor olsa da bence insan psikolojisini anlatma konusunda daha başarılı. Bu kitapta dikkat ettiğim bir başka nokta ise ilk yazar ilk kez espiri yapmamış ve çok da iyi etmiş :) Yağmurlu bir gecede bir araya gelen lise arkadaşlarında kim organizasyonu yapmış, neden bir araya gelmişler, geçmişinde sıkıntılar yaşayan bu insanlar özellikle tayfun nasıl olur da bir araya gelir biraz mantıksız ve muğlak geldi. Her şeye rağmen ben murta Gülsoy'u okumayı seviyorum. (annebülbül)

O güzel yer neresi ki?: İlk kez Murat Gülsoy okudum. Duygularım karışık. Hani bazı fırınlar vardır, böreğin bir tarafı layıkıyla pişer, diğer kısmı çiğ kalır. Bu kitap da öyle. Kimi yerde çıtır çıtır, afiyetle yedim böreği, bazı yerler ise çok acemi tadı verdi. Hele o habire uçup duran kelebek. Ne alaka, dedim durdum. Bana kelebekten çok “sinek küçüktür...” tadı verdi. Hem usta hem çırak bir arada anlayacağınız. Diğer taraftan, ana karakterin kare bulmaca çözümleri vesilesiyle hiç bilmediğim bir kaç kelimeyle tanıştım. Bugün de yeni bir şeyler öğrendim diye memnun oldum. Tek çiçekle bahar olmaz misali, tek kitapla da yazar yargısı yapılmaz. Başka hangi kitabını okusam da dengelensem acaba? (Tülay Özbay)

İkinci Murat Gülsoy denememde de mutlu olamadım. İstedimki çok güzel bir kitap olsun fakat istediğimi bulamadım. Eski lise arkadaşları 40 yaşından sonra karşılaşıyorlar. Sağanak yağmura yakalanan 6 kişi Kerem'in antikacı dükkanına sığınırlar ve eski defterler açılmaya başlar. Tam burada konu olarak harika bir kitap çıkacakken ortaya Kerem'in hayatına dalıyoruz ve başlıyor bir sıkıntı. Yavaştan hesaplaşmalar yaşanırken kitap bitiyor. Elde birşey kalmıyor. Ben tatmin olmadım maalesef, bir de Gezi parkı olayları sırasında geçen hikaye beni daha da boğdu açıkçası. Şimdi üçüncü kez yazarı deneyimleyip deneyimlememeyi düşünüyorum kara kara. (Burcu Bergen)

Öyle Güzel Bir Yer ki PDF indirme linki var mı?

Murat Gülsoy - Öyle Güzel Bir Yer ki kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Öyle Güzel Bir Yer ki PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Murat Gülsoy Kimdir?

1967'de İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde Elektrik-Elektronik Mühendisliğini bitirdikten sonra yüksek lisans çalışmasını aynı üniversitenin Psikoloji Bölümü'nde tamamladı. İnsan yüzlerine ilişkin uyarılmış beyin potansiyelleri üzerine yaptığı deneysel tez çalışmasından sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Biyomedikal Mühendisliği Programında doktora yaptı. Beyin cerrahisinde kullanılacak bir cerrahi lazer sistemi üzerinde temel bilimsel çalışmalar yaptı. 2000 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta Biyofotonik konusunda dersler vermekte, araştırmalar yapmaktadır. Lazer-doku etkileşimi, lazerle doku kaynağı, cerrahi lazer sistemi tasarımı konularında çok sayıda makalesi bulunmaktadır.

Arkadaşlarıyla birlikte 1992-2002 yılları arasında çıkardığı Hayalet Gemi dergisi ile edebiyat alanında adını duyurmaya başladı. Bu dergide öykü ve deneme türünde yazılarını yayımlayan Gülsoy ilk kitabını 1999 yılında Can Yayınları'ndan çıkardı. 2001 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı, "Bu Kitabı Çalın" adlı kitabına, 2004 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü, "Bu Filmin Kötü Adamı Benim" adlı romanına, 2013 yılı Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü "Baba, Oğul ve Kutsal Roman" adlı romanına verildi. Kitapları çeşitli dillere (İngilizce, Almanca, Çince, Makedonca, Rumence, Bulgarca, Arapça, Arnavutça) çevrilmektedir. Yapıtlarında akıcı bir üslup kullanan yazarın gerçekliğin ve zihinsel deneyimlerin aldatıcılığı, rüyalar, ölüm ve aklın sınırları gibi konuları ele aldığı söylenebilir. Öykü ve romanlarında türler arasında gidip gelmekten çekinmeyen Gülsoy edebiyat üzerine de inceleme ve denemeler yazmaktadır. Borges, Kafka, Orwell, John Fowles, Coetzee, Tanpınar, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk sıklıkla andığı yazarlar arasında sayılabilir. Boğaziçi Üniversitesi'nde vermekte olduğu yaratıcı yazarlık derslerini Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık adlı kitabında, Modernizm/Postmodernizm üzerine görüşlerini 602.Gece adlı inceleme kitabında yayımlamıştır.

Açık Radyo'da 1995-2002 yılları arasında Hayalet Gemi, Simgeler Sözlüğü, Ubor Metenga gibi programlarda yer almış olan Gülsoy 2010 yılından bu yana TRTTURK kanalında Açık Şehir programında Sinemada Edebiyat Uyarlamaları hakkında yorumlar yapıyor. Murat Gülsoy aynı zamanda 2004 Yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor.

Murat Gülsoy Kitapları - Eserleri

  • Bu Kitabı Çalın
  • Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık
  • Ve Ateş Bizi Tüketiyor
  • Öyle Güzel Bir Yer ki
  • Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet
  • Gölgeler ve Hayaller Şehrinde
  • Baba Oğul ve Kutsal Roman
  • Nisyan
  • Bu Filmin Kötü Adamı Benim
  • Belirsiz Bir Ânın Kıyısında
  • İstanbul'da Bir Merhamet Haftası
  • Tanrı Beni Görüyor mu?
  • Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul
  • Sevgilinin Geciken Ölümü
  • Binbir Gece Mektupları
  • Karanlığın Aynasında
  • 602. Gece
  • Türkiye Hikayelerini Anlatıyor
  • Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikâyeler
  • Bu An'ı Daha Önce Yaşamıştım
  • Sindirella’nın Bilmecesi
  • Belki de Gerçekten İstiyorsun
  • Şiir Dünyadan İbaret

Murat Gülsoy Alıntıları - Sözleri

  • Sıradan insanlar ancak hedeflerden söz edildiğinde rahatlarlar. Oysa çoğu zaman, gerçekte hedefin ne olduğunu asla bilmeden doğup ölürler. (Tanrı Beni Görüyor mu?)
  • Öyle... Zihin dağılmaya başladı mı toparlaması çok zordur." (Ve Ateş Bizi Tüketiyor)
  • sanki aklının içindeki bir düş dünyasında yaşıyordu (Tanrı Beni Görüyor mu?)
  • Okunan kitapların sayısı değil onların okunma yoğunlukları önemlidir. (Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık)
  • Onun sesini zihninde canlandırmak için çabalıyordu. O yüzden onun cümleleriyle düşünüyordu. (Sevgilinin Geciken Ölümü)
  • Madem kendisi bir yazar olarak ciddiye alınmıyor, o da gizlice yetiştireceği yazarlarla var olacaktı. Adı kimse tarafından bilinmese de olurdu. Tek istediği geleceğe bir yolla katılmaktı. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
  • “İnsanlar... Asla yapmam dedikleri ne varsa, inan bana, şartlar müsait olduğunda herkesten önce yapıyorlar. Üstelik bunun en doğru hareket şekli olduğunda ısrar edip seni aptal yerine koyuyorlar. O yüzden en iyisi, kimseden bir şey beklememek. Böylece sukutuhayale de uğramazsın.” (Gölgeler ve Hayaller Şehrinde)
  • Kalp bir para gibi renklerini kaybediyor, gerçekler aleminden palavralar alemine doğru hızla yuvarlanıyor. (Bu Kitabı Çalın)
  • Koşuyordum; düşüncelerin, düşlerin, şakaların, oyunların, madrabazlıkların içinden geçiyor, sonra başladığım yere geliyordum nefes nefese. (İstanbul'da Bir Merhamet Haftası)
  • Modernizm ilerlemeyle barbarlıktan kurtulunacağını vaat ediyordu. Oysa tam tersi olmuştu, barbarlık steril ve organize bir hal almıştı. İşte modernliğin ürünleri olan Nazizm ve dünya savaşları ortadaydı. Insanlar şu sorunun yanıtını bulamıyorlardı: Böylesine gelişkin bir uygarlık, böylesine incelmiş bir kültür nasıl olur da böylesine büyük bir barbarlık üretebilmişti? Üstelik bilimcilerin bu süreçteki rolü hiç de azımsanmayacak kadar önemliydi. Bir çoğu gönüllü olarak bu süreçte rol almış, savaş endüstrisinin kilit noktalarında görev yapmış, insanlar üzerinde yapılan korkunç deneyleri tasarlayıp gerçekleştirmişti. (602. Gece)
  • "... Ve sonuçta yeni sanat sinemadan yararlanma deneylerini oyuncu ve tiyatro yönetmeni Nikolai Vladimroviç Ekk ile birlikte kurduğu tiyatro Metla'da dener. (Ekk 1931-41 yılları arasında Hayat Yolu, Grunya Kornakova, Bülbül. Sorochinsk Fuarı, Mayıs Gecesi adlı filmler çekecektir.)" (Şiir Dünyadan İbaret)
  • İki insanın aşkı gibi değildi bizim yakınlaşmamız, acı çeken bir insanın aynada kendini öpmesi gibi yalnızlık doluydu. (Karanlığın Aynasında)
  • İlahî adaletin tecelli ederek kendisini cezalandırdığını düşünerek kendine dur demişti. (Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul)
  • Orta sınıfın sınırsız sorumsuz mutluluğuna küfretti Önder. Mutluydular. Ahmakçasına. Kendilerinden memnundular. Kafalarında kendilerine ve geleceklerini ilişkin net planlar vardı. Kendilerine, bahçe içindeki evlerine, birbirlerine güveniyorlardı. Yastıklı plastik sandalyelerini yaslanarak başkalarını çekiştiriyorlardı. Her evde bu küçük mahkemelerden binlercesi kuruluyordu akşamları. (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
  • Biliyor musun, annem gibi konuşuyorsun. O da böyledir. Ne zaman ona göre yanlış bir şey yapsam bu benim düşüncem olamaz. İlle de aklıma biri girmiştir. (Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet)
  • İnsan her zaman aldatır, her zaman kötüdür. (Öyle Güzel Bir Yer ki)
  • Toplanmak için dağılmak gerekir. (Türkiye Hikayelerini Anlatıyor)
  • İnsanlara bakmıştım. Milyonlarca Hayat vardı dışarıda. Uzaktan birbirlerine benziyorlardı ama yeterince dikkat edince her birinin diğerinden farklı olduğu anlaşılıyordu. Her biri ayrı renkte bir kapıydı. Açması zordu belki ama hepsi de açılmayı bekliyorlardı. Benim gibi... (Bu Filmin Kötü Adamı Benim)
  • Nazım’ı önce tiyatroya, sonra da sinema dünyasına çekecek daveti Muhsin Ertuğrul yapar. Nazım 1924 yılındaki ilk dönüşünde, Süreya Paşa sinemasının müdürlüğünü yapan babası Hikmet Bey’in Osmanlıca-Fransızca Sinema Postası (Le Courrier du Cinéma) dergisine yardım eder. Ancak edebiyat eylemcisi Nazım, Şeyh Said isyanını öne sürerek çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasasını ’nın verdiği baskılar sonucu, sadece yedi ay kalabildiği ülkesinden Sovyetler Birliği’ne kaçmak zorunda kalır. Ankara’da İstiklal Mahkemesi’nde açılan davada gıyaben on beş yıl hapse mahkûm olmuştur. (Şiir Dünyadan İbaret)
  • Gerginliği oluşturan nedenlerin başında da sosyal başarısızlık ve dışlanma korkusu gelir. (Bu Kitabı Çalın)

Yorum Yaz