tatlidede

Peygamber Sevgimizi Denemeye Kalkmayın

Peygamber Sevgimizi Denemeye Kalkmayın

Peygamber sevgimizi kimse denemeye kalkmasın… O peygamber ki bize canımızdan, can diye bildiklerimizden ve canımıza sevimli gelen her şeyden daha değerli ve önemlidir… O, bizim cennet vesilemiz, doğruya götüren rehberimiz, varlığını ve rahatını ümmetine feda etmiş önderimizdir… Hiçbir Ata ve Serok’un sevgisi peygamber sevgisine ulaşmaz, ulaşamaz… 

Sevgi bedel ister… Bedeli olmayan sevgiler sevgi çöplüğünde gezerler… Sevginin bedeli sadakattir… Sahabeler Peygambere duydukları sevgiyi sadakatleri ile ispatladılar… Onu gören, onun yürüdüğü yola baş koyan sahabeler onu nasıl sevdilerse, sevginin gereği olarak ne yaptılarsa bizlerin de aynısını yapmamız gerekmektedir… Peygamber sevgisine bedel olarak can, mal, makam feda edilir… Feda etmekten korkanın imanında nifak türeyecektir…

 Bedevi sahabelerden biri peygambere gelir ve kendisini çok sevdiğini söyler… Bedevi Hz. Peygambere, bu sevginin ahirette de karşılık bulmasını ve cennette de birlikte olmak istediğini belirtir… Hz. Peygamber ise kendisine; “ beni seviyor ve ahirette benle olmak istiyorsan bir şeyler yap…” Yani “sevgiye güvenme, kuru kuru sevme” demek ister

 Müşriklere esir düşen Hz. Hubeyb’e ileri gelen Mekkeli kâfirler, bir teklif götürürler ve istedikleri cevabı vermesi halinde kendisini azad edeceklerini söylerler… Hubeyb’e; “senin yerinde Muhammed’in olmasını ister miydin?” diye sorduklarında O: “Vallahi Muhammed’in ayağına bir dikenin batmasını istemem” diyerek imanı olgunluğunu ispatlıyor ve şehadete koşuyordu… Hz. Muhammed’e duyulan bu sevgi ve aşk karşısında Müşrikler Hubeyb’i lime lime ediyorlardı… Sahabe peygamber sevgisinin bedelini canlarıyla ödüyorlardı… Çünkü peygamber sevgisi Allaha duyulan sevginin gereği ve imanın şartı idi… 

Uhut savaşında Hz. Peygamberin öldüğü haberi gelir Medine’ye… Medine çalkalanır birden bire… Ve ensardan bir kadın koşa koşa gider savaş yerine… Savaş bitmiş, sahabeler geri dönmektedirler Medine’ye… Ensar’dan olan kadın sorar ilk gördüğü sahabeye: “Eyne Resulullah”(Resulullah nerede?)…” Sahabe, kadına babasının, eşinin, oğlunun şehit düştüklerini ifade eder… Kadın, sahabeye aldırış etmez ve “umurumda değil bana resulullahı gösterin” diye deli gibi koşturur dört köşeye… Sorar gördüğü her bir sahabeye… ve en son görür Resulullah’ı… Ve söyler: “Sen varsın ya Ya Resulullah o bana yeter… Gök kubbe üzerime yıkılsa da artık umurumda değildir…” İşte böyle bir sevgiydi sahabelerdeki… Her şeyin üstünde, her şey rağmen, her zaman ve her şartta seviyorlardı Peygamberi…

 Ammar’ın anne ve babası Sümeyye ve Yasir müşriklerin elinde şehit olmuştur… Ammar ise müşriklerin işkenceleri ve eziyetlerinden korkmuştur… İstemeden Müşriklerin istekleri doğrultusunda Peygamber hakkında iler geri konuşmuştur ve Müşriklerden böylelikle kurtulabilmiştir… Ama daha sonra pişman olmuştur… Ve bir köşeye oturmuş ağlamaktadır… Anne- babasına yapılanlara üzülmek, ağlamak yerine yaptığı yanlışlara pişman bir halde ağlamaktadır… Yanından Hz. Peygamber geçer o sıra… Onu ağlarken görür ve durumunu sorar… Annesi babası için teselli de bulunur… Ammar ise ağlamasının sebebinin anne-babasının şehadetleri olmadığını aksine Peygamber hakkında istemeden bile olsa iler geri konuştuğu için ağladığını ifade eder… Ve hakkında ayet iner, kendisini teselli eder… 

Mekke’de Müşrikler Peygamberi araya almışlar, alay ediyorlar, ileri geri konuşuyorlar… Tam o sırada oradan Hz. Ebu Bekir geçer ve araya girer, Peygamberi korumaya alır ve; “Rabbim Allah’tır dediği için mi vuruyorsunuz” diye çıkışır zalimlere… Hz. Ebu Bekir’e yönelir müşrikler ve onu komalık ederler… Hz. Ebu Bekir kendine geldiğinde kendi haline bakmadan ne olup bittiğine aldırış etmeden ilk Hz. Peygamberin durumunu sorar… Bu sevgi, Peygamberi kendi nefislerine tercih edenlerin sevgisidir… Medineli bir Ensar kadın kocasını, babasını, kardeşini savaşa gönderirken tenbih eder: “Aman ha… Sakın Peygambere bir şey olmasın… Onu canınız pahasına koruyun… Eğer ona bir şey olursa sakın gözüme gözükmeyin…” Sahabenin bu sevgisi sayesinde tarih yazıldı, Asrısaadeti yaşandı… Bir davayı ayakta tutan SEVGİ, BAĞLILIK ve EMRE İTAAT’tir… Sahabeler bu üç özelliği yaşadılar, hayatlarını davalarının bağı yaptılar… Bunun için kazandılar… Hayat ve davayı hiçbir zaman birbirinden koparmadılar… Dava yolunu sevgiyle yürüdüler…

Diyarbakır her zamanki gibi dün de tarih yazdı, istasyon meydanında peygamber sevdalıları platformu tarafından “Peygambere Saygı Mitingi” yapıldı, halk meydana sığmadı, yaklaşık 100 000 kişinin katıldığı mitingte peygamber sevgisi Diyarbakır’ın semalarından arşa yükseldi… Bu güzel hizmetinden dolayı Peygamber sevdalıları platformunu kutluyorum…

 Demokrasiden dem vuran HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ise halk otobüslerinin çalışmasına izin vermedi… Belediye Başkanı çok iyi bilmeli ki bu halk, otobüs olmasa da yürüyerek, gerekirse sürünerek o meydana ulaşır ve “ümmi ve ebi fedeke ya resulullah”(Anama babam-en değerli varlığım- sana feda olsun ey Allahın Resulü) der… 

Hâlbuki dindarlaşan(!) ya da dindar halka yaranmak için din maskesine bürünen HDP ve ona gönül vermiş Sivil Toplum Kuruluşlarından da tepki bekliyorduk… Herhalde Fransa’yı küstürmek, Müslümanlara atılı suçu sahiplenmek istemediler…

 25. 01. 2015

Yorumlar

Image
mardinli
28.01.2015 / 14:34

Müminler ancak, Allah’a ve Resûlü’ne gönülden inanmış kimselerdir...” (Nûr Süresi, 24/62) zaten bu ayetin dışına çıkan kimse mümin olamaz mümin olmayan bizden değildir. Ey Resul senin yürüdüğün yola kurban senin emirlerini yapmak için bu can feda ey kimsesizler kimsesizi

Image
Asime Soydemir
28.01.2015 / 14:34

Allah Peygamberimize hakaret edenleri kahretsin...

Yorum Yaz