tatlidede

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus - Fatih Yaşlı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus kimin eseri? AKP, Cemaat, Sünni - Ulus kitabının yazarı kimdir? AKP, Cemaat, Sünni - Ulus konusu ve anafikri nedir? AKP, Cemaat, Sünni - Ulus kitabı ne anlatıyor? AKP, Cemaat, Sünni - Ulus PDF indirme linki var mı? AKP, Cemaat, Sünni - Ulus kitabının yazarı Fatih Yaşlı kimdir? İşte AKP, Cemaat, Sünni - Ulus kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 23.01.2023 10:00
AKP, Cemaat, Sünni - Ulus - Fatih Yaşlı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Fatih Yaşlı

Yayın Evi: Yordam Kitap

İSBN: 9786059046183

Sayfa Sayısı: 256

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

AKP'nin "Yeni Türkiye"si içi boş bir propaganda teriminden mi ibaret, yoksa bir olguya, bir gerçekliğe mi işaret ediyor?

Fatih Yaşlı, bu çalışmada yeni Türkiye'yi bir gerçeklik ve olgu olarak kabul ediyor ve Türkiye'de AKP eliyle yeni bir rejimin kurulmakta olduğu temel tezinden hareketle bu gerçeklik ve olguyu mercek altına alıyor.

Yaşlı, "yeni Türkiye'yi yeni kılan nedir?" sorusu üzerinden yola çıktığı bu çalışmasında, bir yandan "eski" ve "yeni" Türkiye arasındaki farkları karşılaştırmalı bir şekilde ortaya koyarken, öte yandan yeni Türkiye'nin temellerinin AKP iktidarı öncesinde nasıl atıldığını, nasıl kök saldığını da sergiliyor.

Çalışmada, yaşanan rejim değişikliği küresel egemenlik mücadelesiyle ilişkilendirilerek AKP'nin iktidar oluşu "Türkiye'nin renkli devrimi" olarak tarif ediliyor ve söz konusu "devrim" süreci teorik ve pratik düzlemde tartışılıyor.

Yeni rejim inşası tezine eşlik eden bir diğer tez ise AKP eliyle yeni bir "ulus" inşasına girişildiği yönünde. Yaşlı, AKP'nin "millet" dediği bu "ümmet ile ulus arası" yeni kolektif kimliği "Sünni-Ulus" olarak adlandırıyor ve Sünni-Ulusun hem neyi işaret ettiğini hem de nasıl inşa edildiğini ayrıntılı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Çalışmada Haziran isyanı da ele alınıyor ve isyanın Sünni-Ulusun dışında bırakılanların/dâhil edilemeyenlerin yeni Türkiye'ye bir itirazı olduğu üzerinde duruluyor.

Yaşlı, yeni Türkiye'nin iki güç odağı olan AKP ve Cemaat ilişkisinin dününe ve bugününe de bakıyor ve "yeni Türkiye'nin sahipliği" üzerine verildiğini söylediği bu kavganın kökenlerini, nedenlerini ve seyrini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

AKP, Cemaat, Sünni-Ulus, pratiği anlatırken teoriyi, günceli analiz ederken tarihselliği ihmal etmeyen özgün ve etkileyici bir çalışma.

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus Alıntıları - Sözleri

  • 1923, egemenliği saraydan ve dolayısıyla gökyüzünden alıp millete/ulusa verir, yani yeryüzüne indirir. Egemenliğin kaynağı artık Tanrı değil, seküler bir kolektif varlık olarak ulustur. 1923'ün temel paradigması tam da bu olarak görülmelidir: Egemenliğin kaynağının ve kullanım biçiminin değişmesi.
  • 1990'ların başından itibaren Birinci Cumhuriyet'in miadını doldurduğunu ve liberal demokrasi eksenli yeni bir cumhuriyet kurulması gerektiğini iddia eden liberal entelektüellerle, Birinci Cumhuriyet'in laikliği ve modernleşmeciliği ile hep problemli olmuş muhafazakâr entelektüellerin düşünsel bir koalisyonu olarak ortaya çıkan İkinci Cumhuriyet fikri, AKP iktidarı ile birlikte kendisine siyasal bir zemin bulmuş, sahip olduğu ideolojik aygıtlar aracılığıyla da düşünsel hegemonyasını kuvvetlendirmiştir. Jakobenizm, vesayetçilik, otoriterlik, militarizm gibi kavramlar üzerinden tanımlanan Birinci Cumhuriyet'in, yani eski rejimin karşısına, liberal, demokrat ve sivil olduğu iddia edilen yeni bir cumhuriyet fikriyle, yani yeni bir rejim tasarımıyla çıkılmıştır. Böylelikle Ergenekon Operasyonu'ndan Kürt ve Alevi açılınlarına kadar bütün bir AKP icraatı, yeni ve demokratik bir rejime giden yoldaki kilometre taşları olarak görülmüş ve icraatların meşruluğu bunun üzerinden yeniden ve yeniden üretilmiştir. Aynı şekilde kaymakamlıktan cumhurbaşkanlığına, dışişlerinden üniversiteye, emniyetten yargıya kadar devlet içerisindeki bütün makam ve kurumlar yeni rejimin bekası adına tamamen ele geçirilmiştir ve buralara Yeni Türkiye'ye uygun, yani liberalizmle muhafazakârlığı kendi şahsında sentezlemeyi başarmış kadrolar yerleştirilmiştir.
  • İmam-hatip okulları açılır ve yaygınlaştırılırken Köy Enstitüleri’nin kapatılmaya başlanması ise tesadüf değildir. Çünkü İslamizasyon derinleşmeye başlamıştır.
  • Haziran, bir halk-oluş momentidir, yeniden yurtlaşma projesidir cemaatleştirilmeye, sürüleştirilmeye, "sürü ahlakı"nın egemenliğine itirazdır. Örgütsüz, öncüsüz, programsız olmasına rağmen, hem Türkiye hem de dünya toplumsal mücadeleler tarihine inkar edilmesi ve göz ardı edilmesi imkansız bir deneyimin mirasını bırakmıştır. İlkinin tıpatıp aynısı bir Haziran belki fazla hayalci bir beklenti olacaktır ama Haziran'ın hayaleti"yeni Türkiye'i"nin üzerinde dolaşmaya devam edecektir. O hayaletin bir bedene kavuşması için mücadele etmek ise "yeni Türkiye"de sosyalist siyasetin güncel varoluş nedenini ve özünü oluşturmaktadır.
  • Dugin'in Anti-Atlantikçi ve Anti-Libetal kıtasal/karasal imparatorluğun mekânsal koordinatları şu şekildedir: Batıda Almanya merkezli Avrupa, Doğu'da Japonya merkezli pasifik ve güneyde İran merkezli Orta Asya imparatorluklarıdan müteşekkil ve merkezinde Rusya'nın bulunduğu bir büyük alanlar konfederasyonu ya da bir imparatorluklar imparatorluğu. Yeni imparatorluğun başlıca "günah keçisi" ise elbette ki Amerika Birleşik Devletleri olacaktır. Kadim Roma'nın "Kartaca yok edilmelidir" sloganı ABD'ye uyarlanarak mutlak slogan haline getirilmeli ve hem Latin Amerika'nın ABD güdümünden çıkarılması hem de ABD içerisinde her türlü istikrarsızlığın ve ayrılıkçılığın teşvik edilmesi sağlanmalıdır. Ancak böylelikle "Avrasya halkları ve devletleri, Avrasya'da barışı, uyumu, gelişmeyi ve bağımsızlığı, onuru ve geleneğin yükselişini engelleyen Atlantikçi güçlerin baskısı olmadan dahili problemlerini özgür bir şekilde çözebileceklerdir.
  • İslam'ın siyasal/toplumsal/kamusal olanın belirleyicisi haline gelişi AKP rejiminde kesin diyebileceğimiz kadar büyük bir ihtimalle hiçbir zaman anayasal/yasal bir statüye kavuşmayacaktır. Yani Yeni Türkiye'de şeriat hiçbir zaman yasal olarak ilan edilmeyecektir. Ancak yeni rejimi kuran güçlerin, zorunlu din derslerinden 4+4+4 uygulamasına, kürtaj tartışmalarından içki satışı yasağına dair geniş bir alanda, toplumu İslami bir perspektif doğrultusunda biçimlendirme ve toplumsal yaşayışı da bu kuralların belirleyici olacağı bir veçheye kavuşturma arzusu kolaylıkla gözlemlenebilmektedir. Bu arzu, az önce belirtildiği üzere hiçbir zaman hukuk kurallarının doğrudan Kuran ve hadislere referansla belirlenmesi noktasına kadar gitmeyecektir kanımca ama yeni Türkiye'nin kolektif bilinçaltında varlığını sürdürmeye devam edecektir. Bunun en iyi örneklerinden biri, belli saatler arasında içki satışını yasaklayan düzenlemeye ilişkin tartışmalarda Erdoğan'ın kurduğu "İki ayyaşın yaptığı yasa oluyor da Kur'an'ın emri niye yasa olmuyor" minvalindeki cümledir.
  • Yeni Türkiye'de bir sosyal devletten çok bir "Sadaka Devleti"yle karşı karşıya olduğumuzu ve sosyal yardımların temel motivasyonunu dinin oluşturduğunu söylemek mümkün hale gelmektedir ki; bunun, Sunni-Ulus inşasını hedefleyen yeni rejim açısından gayet tutarlı bir "sosyal politika" anlayışına tekabül ettiği açıktır.
  • Mustafa Kemal ise egemenliğe dair paradigmanın değiştirilmesinin bir "Devrim" olduğunun bilinciyle, saltanatın kaldırılması için TBMM'de yapılan görüşmelerde yaptığı konuşmalarda şöyle der: Egemenlik, güçle, erkle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk ulusunun egemenliğine el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk ulusu saldırganlara artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini kendi eline almış bulunuyor. Bu bir olup bitti değildir. Söz konusu olan ulusal egemenliğini bırakacak mıyız bırakmayacak mıyız sorunu değildir. Bu ne olursa olsun yapılacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes, sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa, yine gerçek yöntemine göre saptanacaktır; ama belki bir takım kafalar kesilecektir.

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yazarin okudugum ikinci kitabi ve sanırım anlattığı dönemi objektif yorumlanıyor. Bundan öte bence kitabın en sorunlu tarafı; yazarın, afilli cümleler kurarak, anlamı bilinen yerine bilinmedik kelimeler kullanarak kitabı olduğundan derin gösterme çabasıdır. 4 5 sefer okuduğum yinede anlamını çözemediğim bir sürü cümle var malesef. Günümüz güncel olaylarını okuduğum bir kitabın içerik yönünden yeteri kadar iddialı ve cesur olamamasını anlıyorum ama en azından iddialı bir edebi dil kullanmasını beklerdim. (ibrahim Çakı)

Fatih hoca sanki zamanda yolcuğu keşfetmiş. Tespitler müthiş: Müthiş bir şeydi müthiş. Kitap bitmesin diye yavaş yavaş sindire sindire okudum ama her şeyin sonu olduğu gibi bunun da sonu vardı. Kitabın tek olumsuz yanı çok dipnot var ve bunlar uzun geri kalanı harika. Kitabın içerisinde "AKP kadrolarının nerelerden geldiği (Nakşibendi tarikatı ve kolları), Gülen cemaatinin kaynağı nedir, nasıl yolları kesişti?" gibi basit düzeyde anlatımdan tutun da Erdoğan'ın ağustos ayında cumhurbaşkanı seçimine kadar her olayı 2 görüş açısından da ele alıyor. Yine aynı kitapta 60 ve 80 darbeleri ve siyasal İslam üzerindeki etkileri, Menderes-Özal-Erbakan-Erdoğan sıralamasındaki gelişmelerden de bahsediyor. Aslında çok şey anlatmak istiyorum, o heyecanı hala yaşıyorum ama kitabı okumazsınız diye de yazamıyorum. Son olarak Fatih hocamın tespitlerinin ne kadar yerinde olduğunu göreceksiniz. Kitap yazılalı 6 sene oldu ama hala geçerli hala öngörülenler gerçekleşiyor. Ara ara alıntı yapıp yine canlı tutacağım burayı :) (Ömer Yüksel)

Dikkat spoiler içerir. AKP dönemi ile ilgili olarak yazılmış en güzel araştırma eserlerinden biri. AKP'nin nasıl iktidar olduğu, kurulun aile holdingi ile devletin nasıl beraber yürütüldüğü, havuz medyasının nasıl oluşturulduğu, ihalelerden komisyonların nasıl alındığı anlatılarak başlıyor kitap. Sonrasında Menderes döneminden itibaren ülkemizde İslamizasyon'un nasıl yayıldığı, komünizme karşı bu cemaat ve tarikatların nasıl parlatıldığı, Sünni tabanlı din eğitiminin nasıl verildiği anlatılıyor. Soğuk savaş sonrasında Brzezinski ve Dugin'in Atlantik ve Avrasyacı tezleri, ordudaki Avrasyalı komutanları ekarte etmek için AKP ve Cemaat tarafından hazırlanan Ergenekon dosyaları, o dönemde yaşanan çatışmalar anlatılıyor. Gezi olaylarında, Alevilerin rolü ve etkilenmesi, Geziyi hazırlayan süreç, Suriye'nin Arap Baharından etkilenmemesi, Soros gibi think tank kuruluşları vasıtasıyla yapılan renkli darbeler de detaylıca anlatılıyor. AKP Cemaat savaşında Uludere olayı, İlker Başbuğ'un tutuklanması, Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması gibi olayların nasıl tetiklediği, yolsuzluk operasyonlarının amacı, AKP ve cemaat medyasının o dönem yazdıkları anlatılıyor. En sonunda cumhurbaşkanlığı seçimi, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş adaylıkları, Abdullah Gül'e olan olumsuz tavırlar vb. anlatılarak kitap tamamlanıyor. Detaylıca ve farklı bir bakış açısı ile değerli bilgiler veren bu kitap herkesin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri. (Serdar Poirot)

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus PDF indirme linki var mı?

Fatih Yaşlı - AKP, Cemaat, Sünni - Ulus kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de AKP, Cemaat, Sünni - Ulus PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fatih Yaşlı Kimdir?

1979 yılında Ankara’da doğdu. Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Maliye Bölümü’nde 2001 yılında tamamladı. Aynı yıl İzzet Baysal Üniversitesi’nde siyaset bilimi yüksek lisansına başladı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde siyasi tarih araştırma görevlisi oldu. 2004-2008 yılları arasında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora yaptı. Doktorasını tamamlamasının ardından İzzet Baysal Üniversitesi’ne dönen Yaşlı, halen bu üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Felsefelogos, Bilim ve Gelecek, Birikim, Birgün, Radikal 2 gibi dergi ve gazetelerde çok sayıda makalesi yer aldı. Yaşlı, haftanın iki günü Yurt gazetesinde yazmaya devam ediyor.

Yayınlanmış eserleri:

Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe: Nietzsche ve Marx (2008, Bilim ve Gelecek Kitaplığı), Kinimiz Dinimizdir: Türkçü Faşizm Üzerine Bir İnceleme (2009, Tan Kitabevi; 2014, Yordam Kitap), Hegemonyadan Diktatoryaya Liberal-Muhafazakâr İttifak ve AKP (der., Çağdaş Sümer ile birlikte, 2010, Tan Kitabevi), AKP ve Yeni Rejim (2012, Tan Kitabevi), AKP, Cemaat, Sünni-Ulus (2014, Yordam Kitap)

Fatih Yaşlı Kitapları - Eserleri

  • Kinimiz Dinimizdir
  • Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne
  • AKP, Cemaat, Sünni - Ulus
  • Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş
  • Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx
  • Gençlerle Baş Başa: Faşizm
  • "Halkçı Ecevit"
  • İdeoloji - Bir Kavramın İzinde
  • Akp ve Yeni Rejim

Fatih Yaşlı Alıntıları - Sözleri

  • Tüm insanlar, tüm zamanlarda olduğu gibi, şimdi de hala köleler ve özgürler diye ayrılırlar; çünkü gününün en az üçte ikisine kendisi için sahip olmayan, devlet adamı, tüccar, memur, bilgin, ne olursa olsun bir köledir. (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • "Türkiye'de ilerici güçlerin parlamenter mücadele ile iktidara gelme şansı yoktur," (Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş)
  • Faşist nüfus politikası, nüfusun kalabalık olmasıyla ulusun gücü arasında doğrusal bir ilişki olduğunu düşünüyordu, nüfus arttıkça ülkenin daha güçlü olacağına inanıyorlardı yani. Ve bunun için de sürekli olarak üremeyi teşvik ediyorlardı. Kadınlar çalışma yaşamının içinde olmak yerine evlerinde oturacaklar, çocuk doğuracaklar ve onları büyüteceklerdi, onlardan esas beklenen buydu. (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • "Acaba bilhassa gençlerimizin ve bilhassa kızlarımızın zehirlenmesine engel olmak için bütün memlekette sinemalar kapatılsa, erkek ve kadın plajları ayrılsa, roman ve hikayeler sansürden geçse ne olur? Demokrasi hürriyet suya düşüp medeniyet yok mu olur?" (Atsız 1997b: 187) (Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne)
  • Irkçılık da faşizm de elbette bir hastalık, bir zihin bozukluğu problemi değildir, bir ideoloji, bir dünya görüşüdür ama bu dünya görüşünün iddiaları sağlıklı bir aklın inanacağı türden şeyler değildir. (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • “Marx, en yalın ifadesiyle ideolojiyi ‘üretim örgütlenirken ortaya çıkan sömürü ilişkisinin üzerinin örtülmesi’ olarak görür.” (İdeoloji - Bir Kavramın İzinde)
  • Ecevit 14 Ekim seçimlerinin öncesinde tekrar bir Karadeniz gezisine çıktı ve önce Samsun'a gitti. Sırasıyla Çarşamba, Ünye, FATSA, Perşembe, Ordu, Bulancak ve Giresun'da konuşmalar yaptı. Ecevit bu konuşmalarda hem sıkıyönetim üzerinde durdu hem de kontrgerilla üzerindeki örtünün kaldırılması gerektiğinden bahsetti. Ecevit şöyle diyordu: 12 Mart sonrası dönemde adı sanı ortaya çıkan ve tebdirlerin, hatta soruşturmaların hukukiliğine de ve insaniliğine de gölde düşüren "kontrgerilla" adı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayriresmi örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılmamıştır. Bu örtü kaldırılmadıkça, bundan böyle normal rejime tam dönüşü engelleme, yeni kargaşıklıklar ve bunalımlar çıkartma, ortalığı karıştırıcı haberler, söylentiler yayma yönünde görülecek bir hareket, adı geçen örgütün veya resmi görevlerinden kuvvet alan başka bazı perde arkası kişi veya örgütlerin yeni birtakım karanlık roller oynamakta oldukları ihtimalini hatıra getirilebilir. ("Halkçı Ecevit")
  • İyiler bir kast oluştururlar, kötüler ise toz gibi bir kütledirler. Nietzsche (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • Marx’a göre, “büyük insan yığınlarının birdenbire ve zorla geçim araçlarından koparılarak, özgür ve ‘bağlantısız’ bir şekilde emek pazarına fırlatılıp atıldığı anlar” ilkel birikimin tarihindeki en önemli uğrağı oluşturur. (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • "Yaşamanın artık hiçbir anlamı yok diye yaşamak, yaşamanın anlamı olur artık." (Hayatın Olumlanması Olarak Felsefe Nietzsche ve Marx)
  • Yeni Türkiye'de bir sosyal devletten çok bir "Sadaka Devleti"yle karşı karşıya olduğumuzu ve sosyal yardımların temel motivasyonunu dinin oluşturduğunu söylemek mümkün hale gelmektedir ki; bunun, Sunni-Ulus inşasını hedefleyen yeni rejim açısından gayet tutarlı bir "sosyal politika" anlayışına tekabül ettiği açıktır. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)
  • Türkçülüğün giderek geri plana düşmesine mukabil İslami söylemin yükselişi, ülkücüler arasında çatışmayla ve tasfiyelerle sonuçlanacak bir ayrışmanın da fitilini ateşler. 1944'ten beri Türkçü faşizmin baş ideoloğu konumunda bulunan ve üstelik Türkeş'in de akıl hocası olan Nihal Atsız, Türkeş'i "Türkçülükten ayrılıp şeriatçılığa ve dinciliğe kaymakla" suçlar. Türkeş yanlıları, Atsız yanlılarını tasfiye etmek için fiziksel şiddete başvururlar ve Ali Balseven isimli Atsız yanlısı ülkücü bir genç, parti yönetimine yakın ülkücüler tarafından Ankara'da bıçaklanarak öldürülür. (Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş)
  • Yaşamın senin değildir. (Kinimiz Dinimizdir)
  • Ancak kısa bir süre sonra tekrar kürsüyü taşlamaya başladılar ve bu esnada ortalıkta koruma polislerinden başka polis kalmadı. Ecevit halka ise, "Ben sizin genel başkanınızım, ne yaptığımı bilirim. Halkın lideri, halkın önünde yürür" dedikten sonra kürsüden inerek halkın önünde saldırganların olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Ecevit hükümet konağına doğru ilerleyerek valiyle görüşmek istedi ama vali de ortada yoktu. Bunun üzerine koruma amiri Mümtaz Karaduman'ın telsizini aldı ve Vali Ragıp Gerçeker'le konuştu. Ecevit valiye, "Buraya derhal kuvvet göndermeniz lazım. Ben ayrılırsam halk birbirine girer. Güvenlik kuvvetleri duruma el koyup sanıkları yakalamazsa ben buradan gitmem" dedi. ("Halkçı Ecevit")
  • Her milliyetçilik faşizm değildir ama faşizm mutlaka milliyetçilikten türer. (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • İmam-hatip okulları açılır ve yaygınlaştırılırken Köy Enstitüleri’nin kapatılmaya başlanması ise tesadüf değildir. Çünkü İslamizasyon derinleşmeye başlamıştır. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)
  • Türkeş Dokuz Işık adlı kitabında komünizmle Dokuz Işık doktrini arasındaki farkları şöyle anlatır: (...) Komünistler, vatan millet tanımazlar. Onlar dünya proletaryasını (işçi sınıfını) yeryüzüne hakim kılmayı esas alırlar. Onlar için ideal, dünyada işçiler dışındaki bütün sınıfların hepsini kanlı bir ihtilalle yok etmek ve proletarya diktatörlüğünü kurmaktır. (Antikomünizm Ülkücü Hareket Türkeş)
  • Mustafa Kemal ise egemenliğe dair paradigmanın değiştirilmesinin bir "Devrim" olduğunun bilinciyle, saltanatın kaldırılması için TBMM'de yapılan görüşmelerde yaptığı konuşmalarda şöyle der: Egemenlik, güçle, erkle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk ulusunun egemenliğine el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk ulusu saldırganlara artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini kendi eline almış bulunuyor. Bu bir olup bitti değildir. Söz konusu olan ulusal egemenliğini bırakacak mıyız bırakmayacak mıyız sorunu değildir. Bu ne olursa olsun yapılacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes, sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa, yine gerçek yöntemine göre saptanacaktır; ama belki bir takım kafalar kesilecektir. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)
  • "Kitapların yakıldığı bir yerde, sonunda insanlar da yakılır." (Gençlerle Baş Başa: Faşizm)
  • Dugin'in Anti-Atlantikçi ve Anti-Libetal kıtasal/karasal imparatorluğun mekânsal koordinatları şu şekildedir: Batıda Almanya merkezli Avrupa, Doğu'da Japonya merkezli pasifik ve güneyde İran merkezli Orta Asya imparatorluklarıdan müteşekkil ve merkezinde Rusya'nın bulunduğu bir büyük alanlar konfederasyonu ya da bir imparatorluklar imparatorluğu. Yeni imparatorluğun başlıca "günah keçisi" ise elbette ki Amerika Birleşik Devletleri olacaktır. Kadim Roma'nın "Kartaca yok edilmelidir" sloganı ABD'ye uyarlanarak mutlak slogan haline getirilmeli ve hem Latin Amerika'nın ABD güdümünden çıkarılması hem de ABD içerisinde her türlü istikrarsızlığın ve ayrılıkçılığın teşvik edilmesi sağlanmalıdır. Ancak böylelikle "Avrasya halkları ve devletleri, Avrasya'da barışı, uyumu, gelişmeyi ve bağımsızlığı, onuru ve geleneğin yükselişini engelleyen Atlantikçi güçlerin baskısı olmadan dahili problemlerini özgür bir şekilde çözebileceklerdir. (AKP, Cemaat, Sünni - Ulus)

Yorum Yaz