Harran - Bekir Yıldız Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Harran kimin eseri? Harran kitabının yazarı kimdir? Harran konusu ve anafikri nedir? Harran kitabı ne anlatıyor? Harran PDF indirme linki var mı? Harran kitabının yazarı Bekir Yıldız kimdir? İşte Harran kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Bekir Yıldız
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752899995
Sayfa Sayısı: 96
Harran Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Biçerdöverlerin ağzındaki bir lokma ekmek, tozlu evrakların arasında yaşayan taptaze umutlar, şimdi, dönen tekerleklerin altında çiğneniyor.
Buradan doldurduğu umudu, şurada boşaltırken, filizlenen yeni umutları bir gecede Antep'ten İstanbul'a, İstanbul'dan Muş'a aktarıyor.
Bekir Yıldız, Harran'da bir yol hikâyesi anlatıyor okuyucuya. İstanbul'dan Harran'a uzanan bu yolculukta, Anadolu insanı yine başrolde.
İşsizlik, fakirlik ve ölüm; Güneydoğu insanının hayatını kuşatıp, onları kaçağa ve başka şehirlere göçe zorunlu kılıyor.
Evladını kaybeden bir baba, satın aldığı kamyonetin senetlerini
ödeyebilmek için kaçağa gitmekten başka çaresi olmayan bir
genç adam kitaptaki anlatının temelini oluşturuyor.
Bekir Yıldız, insanlığın en yalın gerçeğini yetkin kalemiyle
Harran'da bir kez daha okuyucuya sunuyor.
Harran Alıntıları - Sözleri
- Biçerdöverlerin ağzındaki bir lokma ekmek, tozlu evrakların arasında yaşayan taptaze umutlar, şimdi, dönen tekerleklerin altında çiğneniyor. Buradan doldurduğu umudu, şurada boşaltırken, filizlenen yeni umutları bir gecede Antep'ten İstanbul'a, İstanbul'dan Muş'a aktarıyor. Çoğu insanın umudu, kendisinden ağır çekiyor çünkü...
- Jack London'un Uçurum insanları geliyor aklıma. Bunlar da uçurum insanları. Hem, uçurumun kenarında, düşmeye, yok olmaya aday cinsinden değiller. Düşmüşler çoktan.
- Sanki sömürü biçimi değişince, sömürü ortadan kalkıyor!
- İnsanlar, diyorum kendi kendime. Buralarda daha eski, daha yıpranmış. Ufalmışlar hatta. Fosil olacaklar nerdeyse. Yaşarken olacaklar.
- İyi ki büyükler okumamış “Uçurum İnsanlarını! Yoksa uyutmazlardı bunları da. Öyle yapmış çünkü İngiliz polisi. Sabaha kadar, parklarda, kapı, sokak aralıklarında copla kovalayıp uyumak isteyen işsizleri hep ayakta tutmuş. Ama güneş açınca, işi olanlar işine gitmeye koyulduğunda, parkları açmış İngiliz polisi. Gece boyunca uyutmadığı işsizlerin parklarda yatmalarına izin vermiş. Kovalanmaktan, uykusuzluktan, her işsiz atmış kendisini çimenlerin üstüne. «Miskin miskin uyurlar böyle» demiş İngiliz polisi, geçenlere uyuyanları göstererek. «Bir de iş yok derler!..»
- Mezarında kemiklerin sızlasın Hitler, diyorum ardından. Kitap yakmalar azalıyor git gide...
- Çoğu insanın umudu, kendisinden ağır çekiyor çünkü...
- - Vurma babam, diyor birisi. Onun da canı var. - Kocasıyım ben, diyor adam. Vururum.
- Önemli olan ağalıktır. Şalvarsızı da bir, elinde kırbaç yerine çanta taşıyanı da. Çantanın içi, ticari evraklarla dolu olduktan sonra... Sanki sömürü biçimi değişince, sömürü ortadan kalkıyor!
- Birisinin arkasına takılıyorum. — Beye bir Antep kes, diyor, yazıhaneye girdiğimizde. — Akşam için mi? diye soruyor bilet kesen. — Evet, diyorum. Listeyi açıyor. — 27, 35 numara. — İstemem. Şurası boş değil mi? diye 9 numarayı gösteriyorum. — Olmaz, diyor bilet kesen. Bayan yanıdır veremeyiz. Herkesin anası, bacısı var!
- Kamyonlar, vagonlar yanaşıyor kütüklerin yamacına. Ormanlara doğru yollanacaklar. Akçam, kızılçam, kayın olacaklar yeniden. Kavak ağaçları; dere boylarında yükselecek, gölgesiz ama hışırtılı... İrkiliyorum. Elimin birini götürüp yüzümü ovuşturuyorum. Bir solukta, hamur kazanlarından, dağ başlarından kopup yeniden az ötemdeki bobin kağıtlarına geliyorum. Hayır, diyorum; gazete, dergi, kitap olacak onlar. Okunacaklar bir güzel. Mezarında kemiklerin sızlasın Hitler, diyorum ardından. Kitap yakmalar azalıyor git gide...
- Hapishanenin az ötesinde de Eyüp Peygamber...Kurtlanan Eyüp Peygamber... Yaralarından yere düşen kurtları alıp tekrar yaralarının üzerine koyan, çilesinin sonuna varmak istiyen Sabır Peygamberi.
- Doğrular, doğruları bilenlerle birlik, sürgüne gönderiliyor yıllardır.
- Şoför dediğin, ikide bir, yan dikiz aynasına bakmalı; solundan geçecek arabaları kollamak için. Burnu uzun olan şoför, yolcular görür diye, hele arka koltukta avrat varsa, yana çevirmez burnunu. Sıskasına da kulak asmıyacan. Sinirinden et tutmamıştır. Şoförlük, serinkanlılık ister.
- Çoğu, birbirinin soluğunu alıp veriyor. Jack London'ın 《Uçurum İnsanları》 geliyor aklıma. Bunlar da uçurum insanları. Hem, uçurumun kenarında, düşmeye, yok olmaya aday cinsinden değiller. Düşmüşler çoktan.
Harran İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitabın adı:Harran Yazarın adı:Bekir Yıldız Okuyanın adı:Sıdıka Topal Sayfa sayısı:96 Almanya 'dan gelip İstanbul 'dan Harran'a gitmek üzere otobüse biner yolcular arasında sohbet eder şoförle konuşur molalarda etrafı seyre dalar insanları izler,ağlayan çocukları izler. Değişik insanlar tanır. Çoğu Ağalardan konuşur aldatıldıklarını dinler gece geçer sabah olur etrafı geleceği yere gelmiştir iner. Ablasına gider.10 çocuklu kalabalık bir aile çocuklar Alaman dayım gelmiş diye etrafında dolanır. Birkaç gün sonra tekrar Harran 'a gitmek için bu sefer kamyonla yola çıkar tozlu yollarda giderler giderler varırlar mı Harran 'a .... (SIDIKA TOPAL)
Biçerdöverlerin ağzındaki bir lokma ekmek, tozlu evrakların arasında yaşayan taptaze umutlar, şimdi, dönen tekerleklerin altında çiğneniyor. Buradan doldurduğu umudu, şurada boşaltırken, filizlenen yeni umutları bir gecede Antep'ten İstanbul'a, İstanbul'dan Muş'a aktarıyor. Çoğu insanın umudu, kendisinden ağır çekiyor çünkü... (Hakan Arıkan)
Bekir Yıldız, İstanbul'dan Harran'a doğru devam eden yolculuğunda karşılaştığı çeşit çeşit insanı ve olayı anlatıyor. Karakterler değişime ve gelişime karşı dirençli, her şeyi kitabına uydurma ve bugünü kurtarma derdinde olan bizi, insanımızı ve yoksulluğu, çaresizliği temsil ediyorlar. Benim için gerçekçi ve etkileyiciydi. (Zeynep)
Harran PDF indirme linki var mı?
Bekir Yıldız - Harran kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Harran PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Bekir Yıldız Kimdir?
Bekir Yıldız (d. 1933 - ö. 8 Ağustos 1998), Türk öykü ve roman yazarı.
1933 yılında Urfa'da dünyaya geldi. Matbaa'cılık okulunu bitirerek, işçi olarak Almanya'da çalışmaya gitti. Yurda döndüğü zaman, Asya Matbaası'nı açan Bekir Yıldız, hikâyelerinde Güney Doğu insanlarının yaşamlarını anlattı. Hikâyelerinden bazıları senaryolaştırıldı ve filme alındı. May, Halkın Dostları, Yeni a, Yazko Edebiyat dergilerinde görev aldı. Birçok yazısı "Zaman İçinden" adlı kitapta toplanmıştır.1971 yılında Kaçakçı Şahan eseri ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı. 11 Ağustos 1998 yılında geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilmiştir.
Bekir Yıldız Kitapları - Eserleri
- Evlilik Şirketi
- Kaçakçı Şahan
- Halkalı Köle
- Reşo Ağa
- ve Zalim ve İnanmış ve Kerbela
- Kara Vagon
- Harran
- Beyaz Türkü
- Arılar Ordusu
- Demir Bebek
- Alman Ekmeği
- Sahipsizler
- Dünyadan Bir Atlı Geçti
- Darbe
- Aile Savaşları
- Mahşerin İnsanları
- Sahipsizler - Dünyadan Bir Atlı Geçti
- İnsan Posası Güneydoğu Zındanı
- Bozkır Gelini
- Türkler Almanya'da
- Ölümsüz Kavak
- Kör Güvercin
- Yaman Göç
- Düz Adam
- Seçilmiş Öyküler
- Röportajlar
- Şahinler Vadisi
- Yargılayan Zaman İçinden
- Sahipsizler
Bekir Yıldız Alıntıları - Sözleri
- Bir çuval buğday karşılığı çalışmak, ağanın gölgesinde yalanmak, Gaffar'ın babasını yatağa vurmuştu..Toprak, şimdi, yıllardan beri kendisini deşen, dölleyen bu adamı cezalandırıp altına almak sabırsızlanıyordu adeta. (Kaçakçı Şahan)
- "Yanıp kül olsaydın, bundan iyi miydi?" dedim kendi kendime. "Çocuklar için kağıt olacaksın ya, hey şımarık kavak. Daha ne isteyeceksin?" (Ölümsüz Kavak)
- Hele babanızın polisliğinin ilk günleri var ki... Bak sen nerden nereye... Utandıydı ilk günler sokağa çıkmaya. Ben de utandıydım ilk mantoyu giydiğimde... İşte o zaman bildiydim utanmak nedir, ne değildir. (Aile Savaşları)
- Bizim toplumumuzda, çocuk kaç yaşına gelirse gelsin, anne babalar için büyümemiş süt kuzularıdırlar. (Yaman Göç)
- Çağımızda başarının ilk koşulu, birlik olabilmektir. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. (Arılar Ordusu)
- Büyük kentlerde hatalar ve günahlar kalabalığın arasında kaybolup giderken, burada her hata ve günah kurşunla bastırılıyordu. (Reşo Ağa)
- "Fırında insan...Mahşeri bir fırında...Ateş,yakıcı, kavurucu değilken, birilerini sırtına almak gösterisinde insan.Ama ısı artınca, ayaklar yanınca, insan, sırtındakini ateşe atıp attığının sırtına binme yarışında.... (Mahşerin İnsanları)
- Sanki sömürü biçimi değişince, sömürü ortadan kalkıyor! (Harran)
- Neydi sevgi? Nasıl bir şeydi aile? Sevgi uğruna adanan hayatlar, giderek nasıl da unutulup yeni adanmalara dönüşüveriyordu. (Darbe)
- Bir zamanlar kılıçlarıyla saldıran Türkler, bu defa pasaportlarıyla sızıyorlardı Avrupa'ya... (Reşo Ağa)
- " İnsansız kent başkadır,insanların olup da,dışarı çıkamadıkları bir kentse bambaşkadır. ' (Mahşerin İnsanları)
- Bilip de bir şey yapmamak, bilmekten daha acıdır. (Demir Bebek)
- Tanrı insanoğlunu en olağanüstü nitelikte, hem de maliyeti sıfır denecek bir ucuzlukta yaratıyordu. Oysa ki, doğanın hışmına uğrayan insanoğluna uzatılan her doktorun eli, büyük ve obur pençeliydi.. (Reşo Ağa)
- "Hasretiz biz," dedi. "Suya hasret bitki gibi, hasretiz Türkçe konuşmaya. Hanım işe gider, göremezsin. Sokaklarda yürürken, korkarsın çoluk çocuğunla Türkçe konuşmaya. Oh... Oh be ne rahatmış meğer, ana diliyle konuşması insanın..." (Yaman Göç)
- Bir çuvalın içine doldurulmuş kediler gibi, birbirimizi parçalamak yerine, bizleri çuvala dolduranlar üzerine konuşabilsek... (Darbe)
- Emekçinin Türkü Almanı olur mu sanıyorsun? (Alman Ekmeği)
- Düşünmek istiyordu Ali. Düşünmek, yaşamak demekti gene de. Yaşamak da; dünle, bugünle, hatta gelecekle hesaplaşmaktı. (Darbe)
- Seviniyor kimi altta kalanlar. Gaz fırınlarında ölmenin sırası altta kalanlara üç beş saniye sonra geliyor çünkü. (Dünyadan Bir Atlı Geçti)
- Çünkü ölümsüzdür kitaplar, yazılmışsa eğer. (Beyaz Türkü)
- Damgalanan insanlar, çirkinleşen insanlar, Tanrı'ya açılan umutlarıyla kümeleştiler. (Kara Vagon)