matesis
dedas

Kadın Yok Savaşın Yüzünde - Svetlana Aleksiyeviç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kadın Yok Savaşın Yüzünde kimin eseri? Kadın Yok Savaşın Yüzünde kitabının yazarı kimdir? Kadın Yok Savaşın Yüzünde konusu ve anafikri nedir? Kadın Yok Savaşın Yüzünde kitabı ne anlatıyor? Kadın Yok Savaşın Yüzünde PDF indirme linki var mı? Kadın Yok Savaşın Yüzünde kitabının yazarı Svetlana Aleksiyeviç kimdir? İşte Kadın Yok Savaşın Yüzünde kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 04.02.2023 15:00
Kadın Yok Savaşın Yüzünde - Svetlana Aleksiyeviç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Svetlana Aleksiyeviç

Çevirmen: Günay Çetao Kızılırmak

Yayın Evi: Kafka Yayınları

İSBN: 9786054820399

Sayfa Sayısı: 404

Kadın Yok Savaşın Yüzünde Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

2015 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi Svetlana Aleksiyeviç'in ilk eseri ve kurduğu türün ilk örneği sayılan Kadın Yok Savaşın Yüzünde, II. Dünya Savaşı'nın kadınlar 'cephesinde' nasıl yaşandığını belgeleyen çok güçlü bir sözlü tarih çalışması… İsveç Akademisi, Svetlana Aleksiyeviç'e Nobel Ödülü verdiğinde yazarın "yeni bir edebi tür" yarattığını belirtmiş, eserlerini de "duyguların ve ruhun bir tarihi" sözcükleriyle betimlemişti. Aleksiyeviç uzun bireysel monologları farklı seslerin duyulduğu bir kolaja dönüştüren özgün dokümanter tarzıyla, kendilerine nadiren konuşma fırsatı verilen, yaşantıları da çoğu zaman ülkenin resmi tarihine karışarak yitip giden sokaktaki insanların hikâyelerini kayıt altına alıyor. Kadın Yok Savaşın Yüzünde'de Aleksiyeviç, tarihin gelmiş geçmiş en kanlı savaşını vererek faşizmin yenilgiye uğratılmasında büyük pay sahibi olan ve bu uğurda en az yirmi milyon insanını kaybeden SSCB'de kadınların -kadın piyadelerin, sıhhiyecilerin, keskin nişancıların, çamaşırcıların, kadın cerrahların, pilotların, keşif erlerinin, partizanların- Nazi işgalini nasıl göğüslediklerini, böylesi bir savaşta kadın olmanın zorluklarını nasıl deneyimlediklerini Sovyet ülkesinin dört bir yanından bir araya getirdiği tanıklıklarla belgeliyor ve unutuluşun girdabından kurtardığı bu hikâyeleri edebi bir toplam halinde önümüze seriyor.

Kadın Yok Savaşın Yüzünde Alıntıları - Sözleri

  • İnsan en iyi savaşta, bir de belki aşkta gösterir, belli eder kendini. En derinine, derisinin alt katmanlarına dek...
  • Öyle bir kitap yazsam ki savaştan herkesin midesi bulansa, düşüncesi bile iğrenç, çılgınca gelse. Generallerin bile midesi bulansa...
  • Sevgi, insanın savaştaki yegâne kişisel tecrübesi. Diğer her şey ortak-ölüm bile...
  • Genceciktik cepheye gittiğimizde. Çocuktuk. Savaşta boyum bile uzamış. Annem ölçtü evde... On santimetre uzamıştım...
  • Keşke bacağımdan, kolumdan filan yaralansaydım, bedenim acısaydı. Ama ruhum.. Çok acıyor.
  • "En güçlü ilacınız sevginizdir. Sevgi korur, hayatta kalma gücü verir."
  • Bana mutluluk ne diye soracak olursanız, ölüler arasında canlı bir insan buluvermek derim...
  • Ağlayamıyordu artık, çünkü ağlamak da güç ister.
  • Tanrı insanı ateş etsin diye değil, sevsin diye yaratmış.
  • Cepheye gittiğimde öyle ufaktım ki savaş sırasında boyum uzamış...

Kadın Yok Savaşın Yüzünde İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ruhların Tarihi: "Ben beş kitap yazdım,ama bana hepsi tek kitapmış gibi geliyor " demiş Aleksiyeviç. Ben de onlarca acı hikaye okudum ama sanki tek hikayeyi,tek kadını okudum.Ve ortak duygularını hissettim:Izdırabı. KADIN Çocukluğunda: "Okulda bize ölümü sevmeyi öğrettiler.Falan şey uğruna ölmeyi nasıl da istediğimize, hayal ettiğimize dair kompozisyonlar yazardık." (sayfa 11) Savaşa girmeden: "Şahane lüle lüle saçları olurdu...Komutan zeminliğe girer: --Erkek gibi kesin,derdi. --Ama kadın bu. --Hayır, o bir asker.Savaştan sonra tekrar kadın olacak "(sayfa 223) Savaşla Yüz Yüze Geldiğinde: "İnsan birini öldürebileceğine hatta buna mecbur olduğuna ilişkin çılgın fikirle nasıl başbaşa kalır?"(sayfa 45) Savaş Sürerken: "Biz istiyorduk ki...Biz kimseye "Ah,şu kadınlar dedirtmek istemiyorduk...O yüzden erkeklerden daha fazla gayret ediyorduk işte, onlardan kötü olmadığımızı kanıtlama derdindeydik." Savaş Bittiğinde: "Zaferi bize yar etmediler.Onu usulca sıradan kadın mutluluğu ile takas ettiler.Zaferi bizimle bölüşmediler.Bu çok inciticiydi...Anlaşılmazdı. Çünkü cephede erkekler bize mükemmel davranıyorlardı." Bunları anlattığı zaman kadın altmış yaşlarında. Bir ömür kaç şey ile savaşmış, dersiniz. Yaşama sevincinden uzak tutulmak, ölümle iç içe yaşamak, sevdiklerini kaybetmek,vatan sevgisi ve yaşama isteği arasında bocalamak... Ya kadın bedeninde erkek gibi yaşamanın zorluğu,erkeklerden geri kalmama kaygısı... Açlık,yorgunluk,uykusuzluk öyle geri planda ki bunların yanında. Üstelik asıl ızdırap savaştan sonraya saklıymış. Savaş biter,erkekler alkışlanır. Savaş kadınlarından ise çekinilir,korkulur, evlenilmek istenmez. Erkeklere savaşın korkunçluğunu hatırlattığı için mi? Zaferi kadınların yardımı ile kazanmanın ezikliği mi? Cephede onlarca erkekle beraber yaşadıkları için mi? Bence hepsi. Oysa onların en çok özlemini duydukları şey kadınca yaşamaktı.Güzel hissetmek,hoş sözler duymak,aşık olmak ,çocuk doğurmaktı. İçlerinden biri Almanya'ya girdiklerinde en çok zoruna gidenin Alman kadınlarının evlerinde beyaz örtülü masalarda,porselen fincanlarda kahve içmeleri olduğunu söylüyor. Onca acının ortasında kadının buna takılmasını sanırım bir erkeğe izah etmek zor. Kadın askerin tüfeğine menekşe takmasını, sargı bezlerini aşırıp elbise dikmesini anlatmak zor... Yazar bir çiftle konuşurken adam" Karım daha güzel anlatıyor, bir sürü ayrıntıyı hatırlıyor, ben de yıllarca onu dinleye dinleye onun anılarını yaşamış gibi oldum" benzeri bir cümle kuruyordu. Sanırım bu kadınların yaşadıkları bir daha yaşanamaz,onları anlayamayız,acılarını çekemeyiz. Ama otuzbeş numara ayaklı minik bir kızın kırk iki numara erkek botlarıyla kilometrelerce yürüyüşünü okuduğumda ayaklarım karıncalandı çünkü benim de ayaklarım otuzbeş numara. Ağır bir ayakkabı giyince yoruluyorum.Acıyı ayaklarımda hissettim.Kan kokusundan midem bulanır,çiğ etten tiksinirim.Onlarsa savaş sonrası yıllarca kırmızı rengi görmeye tahammül edememişler. Hayal edebilirim ancak bu yüzden çektiklerini. El arabasına doldurulan kesik kolları,bacakları, hayvan gibi tasmayla gezdirilen çocukları, kendi bebeğini suda boğmak zorunda kalan anneleri anlatamadım. Bunları anlattım ben de. Sarsıldım,düşündüm bol bol. Sanırım zenginleştim de. Kitap yanına ne başka kitap istedi ,ne film... Öyle sızı olarak tek başına yaşamak istedi bende. Mola vere vere okumak zorunda kaldım. Normalde tek oturuşta epey okurum. Sığınacak bir yer aradım.O sırada: "Bir şekilde insan,insana iyi geliyor."(sayfa 165) dedi bir kadın. Evet,insan insana bütün bu dehşeti yaşatıyor. İyileşme de yine insanla.O zaman derdimiz ne bizim? Yazarın öğrenmek istediği de insan."Tek bir insan".Bu yüzden ruhların tarihini yazıyorum,demiş. Başarmış da. "Yeryüzünde binlerce savaş yaşanmış(...) ama savaş insanlığın başlıca sırlarından biri olarak kalmayı sürdürüyor." Savaşı tekrar tekrar okuyoruz,dinliyoruz, izliyoruz, görüyoruz. Hala merak etmemiz bundan mı? (Gönül.)

Qadınlar zəif deyil, zərif qəhrəmanlardır!: Spoiler Kitabda İkinci Dünya müharibəsində iştirak edən yüzlərlə qadının müharibəyə necə getmələri, müharibədə yaşadıqları və müharibədən sonrakı həyatları məharətlə təsvir edilib. Qadınlar da kişilər kimi Vətəni müdafiə etmək üçün könüllü olaraq ordu sıralarına qoşulublar, bəzilərini bir neçə dəfə orduya qəbul etməmələrinə baxmayaraq onlar dəfələrlə müraciət edib sonda müharibəyə qoşulmağa nail olublar. Hətta ən ön cəbhədə olmaq üçün əllərindən gələni ediblər və onların məharətli davranışları kişiləri təəccübləndirib. Tibb bacıları yüzlərlə yaralını döyüş ərazisindən sürünərək çıxarıb onların sarğısını dəyişib və təəccüblüsü budur ki, onlar təkcə rus yaralılarını deyil, alman yaralılarını da xilas edib. Müharibə ərzində hər an onları ölümün gözlədiklərini bilə-bilə onların bəziləri qadın olmaqdan, bəzənib-düzənməkdən əl çəkməyiblər (qadağan olunmağına baxmayaraq), bəziləri isə özlərinə bu haqda qadağalar qoyub. Müharibə ərzində sevgiyə belə qadağa qoyulmağına baxmayaraq onların arasında sevənlər, sevilənlər, müharibə bitincə sevgisi bitənlər də olub. Qələbədən sonra isə onlardan çoxu medallarını, ordenlərini, müharibədə iştirak etmələrini insanlardan gizlədib, çünki insanlar müharibədə iştirak edən qadınlara pis baxırdılar. Çox təəssüf ki, o insanlar qadınların müharibədə nələr gördüklərini, nələr etdiklərini, neçə yaralını xilas etdiklərini anlamaq istəmirdilər. Qısacası, kitabda qadınların müharibə ərzində və sonra etdikləri fədakarlıqlardan bəhs edilib. Kitabda da qeyd edildiyi kimi "Tanrı insanı kimi isə öldürmək üçün, güllə atmaq üçün yaratmayıb, Tanrı insanı sevmək üçün yaradıb." Ümid edirəm ki, bəşəriyyət daha az sayda müharibə görər (təəssüf ki, müharibələri insanlar özləri edirlər) və insanlar daim sevilib-sevərlər. (Safura Orujova)

Kadın Yok Savaşın Yüzünde PDF indirme linki var mı?

Svetlana Aleksiyeviç - Kadın Yok Savaşın Yüzünde kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kadın Yok Savaşın Yüzünde PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Svetlana Aleksiyeviç Kimdir?

Svetlana Aleksandrovna Aleksiyeviç (Rusça: Светлана Александровна Алексиевич; Beyaz Rusça:Святлана Аляксандраўна Алексіевіч Svyatlana Alyaksandrawna Alyeksiyevich; d. 31 Mayıs 1948) Beyaz Rusyalı araştırmacı gazeteci, yazar. 2014 yılında, Ural Federal Üniversitesi tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterildi.

Ukrayna'nın Stanislav (1962'den sonra adı Ivano-Frankivsk olan yerleşim birimi) şehrinde, Beyaz Rusyalı baba ve Ukraynalı bir annenden dünyaya geldi. Çocukluğu Beyaz Rusya'da geçen yazar, Beyaz Rusya Devlet Üniversitesi gazetecilik bölümünden 1972'de mezun oldu. Sonrasında bazı yerel gazetelerde çalıştıktan sonra, Minsk'te yayınlanan Neman isimli edebiyat dergisinin muhabiri oldu.

II. Dünya Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı, Çernobil faciası, SSCB'nin dağılması gibi dramatik olayları yaşamış, bu olaylara tanık olmuş kişilerle röportajlar yaptı. Bu insanlardan dinlediklerinin izlerini yazdığı kitaplarda kolayca görmek mümkündür.

Yazıları Lukashenko rejimini rahatsız etti. 2000 yılında hakkında yasal kovuşturma başlatıldı. Bunun üzerine ülkesini terk etti. Hayatının sonraki on yıllık kısmını, kendisine kucak açan Paris, Gothenburg ve Berlin gibi şehirlerde, siyasi sürgün olarak geçirdi. Nihayet 2011 yılında ülkesine, Minsk şehrine geri döndü.

Yazarın kitapları, SSCB'de yaşamış insanların, ülke dağılmadan önce ve sonrasındaki, duygusal hayatlarındaki değişimlerin edebi kroniği olarak tanımlanmaktadır. Sovyet-Afgan Savaşı'nın ilk ağızdan anlatıldığı Çinko Çocukları ve Çernobil kazasının ele alındığı Çernobil'den Sesler isimli kitapları en önemli eserleridir. Kitaplarında ele aldığı konuları şu şekilde tanımlamaktadır:

« SSCB dönemine ve sonrasına dönüp baktığımızda, tarihimizin koca bir mezar ve büyük bir kan banyosundan ibaret olduğunu görürüz. Kurbanlarla cellatlar arasındaki tükenmek bilmez diyalogları duyarız. Sürekli olarak karşımıza aynı lanetli sorunsallar çıkar: Ne yapmalı, suçlu kim? Devrim, toplama kampları, II. Dünya Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı sırasında halktan gizlenen gerçekler, büyük bir imparatorluğun çöküşü, devasa ölçekte bir sosyalist ütopyanın paramparça dağılması, yeni ortaya çıkan evrensel problemler, Çernobil faciası vs. Bunlar, Dünya üstündeki tüm insanların cevaplaması gereken sorulardır ki, tümü bizim kendi gerçek tarihimizdir. İşte tüm bu cehennemden çıkma soru ve sorunlar, benim kitaplarımın izleğini oluştururlar. »

Savaşın Kadınsı Olmayan Yüzü isimli ilk kitabını 1985 yılında yazdı. Kitap, kısa sürede birçok baskı yaparak, iki milyon adetten daha fazla satış rakamına ulaştı. Romanda, II. Dünya Savaşı daha önce çok da ele alınmayan yönleriyle, bir kadının monologları şeklinde anlatılmaktadır. The Last Witnesses: the Book of Unchildlike Stories (Son Tanıklar: Çocuksu Olmayan Öyküler) isimli kitabında, savaşı yaşayan çocukların anıları yer almakta, savaş kadın ve çocukların gözünden adeta yeniden anlatılmakta, yepyeni bir duygu dünyasına kapı aralamaktadır. 1993 yılında, SSCB'nin dağılması sonucunda umutsuzluğa kapılıp, intihara teşebbüs eden insanların öykülerinin anlatıldığı Ölümle Efsunlananlar (Enchanted with Death) isimli kitabını yayınladı. Gerçekten de kendilerini ve yaşam biçimlerini komünist ideoloji ile özdeşleştirmiş çok sayıda Sovyet vatandaşı, ortaya çıkan yeni düzeni kabullenmekte ve bu tarihsel gerçekliği algılamakta zorluk çekmişti.

Aleksiyeviç'in kitapları, aralarında Türkçenin de bulunduğu toplam 19 farklı dile çevrilmiştir. Kitapların yanı sıra 21 adet belgeselin metnini hazırlamış ve üç adet de tiyatro oyununun senaryosunu yazmıştır. Tiyatro eserleri, Fransa, Almanya ve Bulgaristan'da sahnelenmiştir.

Svetlana Aleksiyeviç Kitapları - Eserleri

  • Çernobil Duası
  • Kadın Yok Savaşın Yüzünde
  • İkinci El Zaman
  • Son Tanıklar
  • Çinko Çocuklar

Svetlana Aleksiyeviç Alıntıları - Sözleri

  • Tarihe inanıyorum ben. Tarihin yapacağı yargılamaya inanıyorum... Çernobil sonlanmadı, daha şimdi başlıyor... (Çernobil Duası)
  • Üzerine ölümün gölgesi düşmeden hiçbir şeyi anlamak mümkün değil. (Çernobil Duası)
  • Mezarların başına taşlar dikin, taşların üzerine de “her şey boşunaydı” diye nakşedin! (Çinko Çocuklar)
  • Ülke, iktidardakilerin ülkesi, insanların değil. (Çernobil Duası)
  • Annemin gözünden süzülen yaşları fark edince, mızmızlanmayı bırakmıştım. (Son Tanıklar)
  • “Yaşamak istiyorum! Yaşamak istiyorum!..” (Son Tanıklar)
  • Burada gerçekten de sanki başka bir zaman yaşanmakta, takvimler on dördündü yüzyılı gösteriyor. (Çinko Çocuklar)
  • Her zaman uykulu ve yorgunlar.. (Çernobil Duası)
  • “Nefret etmekten yorulmuş kalbe öğretemezsin sevmeyi.” (İkinci El Zaman)
  • İnsandan daha acayip başka bir hayvan yok. Yok! (Çinko Çocuklar)
  • İnsandan daha kötü bir hayvan yok. İnsan insanı öldürür, mermi değil. İnsan insanı... (İkinci El Zaman)
  • Gerçek her zaman onu dile getirene pahalıya mal olmuştur. (Çinko Çocuklar)
  • Gerçi buradaki her şey olağandışıydı. (Çernobil Duası)
  • İnsan mutlu olmayı beceremiyor. (Çernobil Duası)
  • "En güçlü ilacınız sevginizdir. Sevgi korur, hayatta kalma gücü verir." (Kadın Yok Savaşın Yüzünde)
  • İnsan en iyi savaşta, bir de belki aşkta gösterir, belli eder kendini. En derinine, derisinin alt katmanlarına dek... (Kadın Yok Savaşın Yüzünde)
  • Tanrı insanı ateş etsin diye değil, sevsin diye yaratmış. (Kadın Yok Savaşın Yüzünde)
  • Çocukluğum sona ermişti... İlk silah sesleriyle birlikte sona ermişti, içimde yaşayan bir çocuk vardı hâlâ, ama onun hemen yanında başka biri duruyordu artık... (Son Tanıklar)
  • Ağlayamıyordu artık, çünkü ağlamak da güç ister. (Kadın Yok Savaşın Yüzünde)
  • Hangisi daha iyi, hatırlamak mı yoksa unutmak mı? (Çernobil Duası)

Yorum Yaz