
Mardin'den gönüllü bir grup arkadaşla birlikte geçenlerde deprem bölgesindeydik.
İşin doğrusu insani yardım derneklerinin gönüllüsü olarak arama-kurtarma ve yardım koordinasyonu kapsamında zaten ilk 10 gün sürekli zaten deprem bölgesindeydim.
Daha sonraki günler de ise bölgedeki arkadaşlara hem taziye ve geçmiş olsun dileklerimizi iletmek hem de sahadaki çalışmaları yerinde gözlemlemek için bir bölge turuna çıkmıştık.
Deprem bölgesi ziyareti ile ilgili izlenimlerime Hatay'la başlamak istedim.
Hatay, hem en çok yara alan ilimiz; hem de beni derinden etkilemişti.
Bütün deprem bölgesini gezdikten sonra Hatay'a gelmiştik.
Kahramanmaraş merkezli olmalarına rağmen iki büyük depremin en çok etkilediği şehirlerin başındaydı.
Kardeşimin de burada yaşıyor olmasından kaynaklı depremin ilk anından beri şehirdeki enkaz ve koordinasyon eksikliği ile ilgili izlenimlere sahiptim.
Şehre vardığımızda biz de yıkımı birinci elden görmüş olduk. Hatay'a yolun iki yanında enkaza dönen binalar eşliğinde giriş yaptık.
Şehir neredeyse yerle bir olmuş durumdaydı. Enkazların arasından Hatay merkeze ulaştığımızda daha vahim bir tablo karşımızdaydı.
Şehrin bütün artelleri çökmüş, mahalleler enkaz mezarlığına dönüşmüş, binalar üst üste yığılmıştı.
Normal şartlarda genellikle en çok yoksul mahalleler etkilenirdi depremlerde. Yıkım herkese eşit uğramıştı bu depremde. Hatta Hatay’ın en lüks mahalleleri daha da çok etkilenmişti.
En çok can kaybı da buralarda yaşanmıştı.
Arkadaşlarla ziyaret boyunca depremin etkisinde olmamıza rağmen asıl acıyı burada iliklerimize kadar hissettik.
Böyle bir manzara ile karşılaşacağımı tahmin ediyordum ama bu kadar da değil...
Zihnimde canlandırdığımın çok ötesinde bir yıkım vardı bu kadim şehirde.
Hatay’da yıkımın boyutları neden bu kadar büyük oldu? sorusuna belki bilim insanları bir cevap verebilecek ama sanki kendi ektiklerimizi biçiyorduk…
YORUMLAR